Jump to content
Son zamanlarda artan kullanıcı hesap hırsızlıkları sebebiyle tüm kullanıcılara şifre sıfırlama maili gönderilmiştir. Lütfen güveli şifreler seçiniz. Mevcut e-mail adresinize erişemiyorsanız, en aşağıdaki destek linkinden bize ulaşınız. ×

Şair Nef'i'yi Idama Götüren Hicivleri...


mavikiz

Recommended Posts

Şair Nef’î Efendi, Saraydakilerle alay eden şiirler söyler, yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekerdi... İşte bunlardan biri de Vezir Tahir Efendi idi. Ona da hakaret ettiğinden, Tahir Efendi Nef’î’ye “Kelb” demişti. Nef’î de hemen bir şiirle ona cevab verdi:

“Bize kelb demiş Tahir Efendi

İltifatı bu sözüyle zahirdir

Maliki’dir benim mezhebim zira

İtikadımca kelb, tahirdir...”

Şeyhülislam ikaz etti!

Zamanın Şeyhülislamı onu ikaz etmiş, bir Müslümanı kötülerken aşırı gidilirse küfre düşülebileceğini söylemişti. Nef’i de buna karşılık olarak;

“Müftü efendi bize kâfir demiş

Tutalım ben O’na diyem Müslüman

Lâkin varıldıkta ruz-ı mahşere

İkimiz de çıkarız orada yalan...” diyerek cevap vermişti...

Daha sonra tahta çıkan Sultan 4. Murad Han onu Başkatipliğe tayin etti, fakat kimseye ilişmemesini söyledi. Her ne kadar Nef’î, Padişaha bu konuda söz verse de, yaradılışı icabı, kalemini durduramayıp Sadrazam Bayram Paşa hakkında bir hicviye yazdı:

“Gürcü hınzırı, a samsun-ı muazzam, a köpek

Nerde sen, nerde sadrazamlık, a köpek

Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun

Bir senin gibi deni cehl-i mücessem, a köpek...”

“Mübarek teriniz damladı!”

Sadrazam bundan son derece incindi. Fakat saray terbiyesi icabı, kimse bunları Padişaha bildirmiyordu. Padişah hasbelkader bunun farkına varınca, onu son defa ikaz etti. Fakat tıyneti icabı, işi daha da ileri ******ürdü. Halife-i Müslimin olan Padişaha, her zaman yüzüne karşı methiyeler düzdüğü halde, günün birinde onu tenkid eden, alaycı bir şekilde hicveden “Sihâm-ı Kazâ” isimli şiiri yazdı. Padişah bunu öğrenince, onun cezalandırılmasını istedi. Fakat kurnaz Nef’î, hemen saraydaki zenci ağalardan birine giderek Padişahın kendisini affetmesi için bir dilekçe yazması için yalvardı. Saray ağası dayanamayıp bir dilekçe yazdı. Tam imzalarken, kalemden bir damla siyah mürekkep kağıda damladı. O anda şairin hiciv damarı kabardı ve o zor anında bile zenci saray ağasını renginden dolayı kötülemek için “Mübarek teriniz damladı efendim” deyiverdi. Bu onun son sözleri oldu ve zenci saray ağası Nef’î’yi hemen cellada teslim etti. (26 Ocak 1635) yılında idam edildi...

Link to comment
Share on other sites

Hicivimi kalmış hakaret ediyor önüne gelene, şeyhülislama kafir demiş resmen.

36/69- Biz o Peygamber'e şiir ögretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdigimiz) ancak bir ögüt ve apaçik bir Kur'an'dır.

Link to comment
Share on other sites

O dönemdeki zahir-batın bilgi tartışmalarına bakarsan birbirlerine böyle demeleri çok normal :clapping: Nef'i'yi biraz araştır bence, ne derece tasavvufa ve de kalemine hakim biri olduğunu görecek ve bu dizelere sadece gülümseyerek bakacaksın o zaman :dribble:

Link to comment
Share on other sites

O dönemin hukukuna/şeriatına bakarsak müslümana kafir diyende kafir olur, yazdığı diğer şiirler önüne gelene hakaret etmesi için referans olmaz heralde.

Efendim, şeriate değil, şairlerin lügatine bakınız. Zira, dönemdeki Osmanlı şairleri Sebk-i Hindî uslubunu benimsemiş şairlerdir. Kendilerine sataşanlara sataşırlar durmadan ve de bu durum ile alay edip hiciv yaparlar. Nef'i Türk Edebiyatının en önemli hiciv ustalarındandır. Bakış açınız farklı o nedenle yargılamanız da yanlış oluyor. Eski Türk Edebiyatı'nda (yani bilinen adı ile Divan Edebiyatı'nda) bir kişiye şiirde "kafir" denmesi ile o kişi kafir olmaz merak etmeyiniz :clapping: Tekrarlamış olacağım kendimi belki ama, edebiyattaki akımlardan ve de şairlerin lugatlerinden uzak kaldığınız çok belli. Lütfen araştırıp sonra eleştirin :dribble:

Link to comment
Share on other sites

Siham-ı Kazâ 'dan

Gürci hınzırı a samsun-ı muazzam a köpek

Kande sen kande nigehbani-i alem a köpek

Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun

Bir senin gibideni cehl-i mücessem a köpek

Ne gune kaldi meded devlet-i Al-i Osman

Hey yazuk hey ne musibet bu ne matem aköpek

Ne ihanetdür o sadra bu zamanda ki anun

Olmaya sahibi bir Asaf-ı kerem a köpek

Hidmet-i devlete sair vüzeradan göreler

Bir fürumaye koca ayuyı akdem a köpek

Bu mahlallerde ki Bagdadı ala şah-ı Acem

Arz-ı rumu ede teshir Abaza hem a köpek

Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı

Kimseyietmedünüz bu işe mahrem a köpek

Paymal eylediniz saltanatın ırzını hem

Yok yereoldı telef ol kadar adem a köpek

Hiç hanlık satılır mı hey edebsiz hain

Tutalım olmamış ol fitne muazzam a köpek

Sen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır

Ne turur saltanatun sahibi bilsem a köpek

Ehl-i dil düşmeni din yoksulu bir melunsun

Öldürürlerse eğer can-be-cehennem a köpek

Böyle kalur mu soysuzlar elinde devlet

noldu ya gayret-i şahenşeh-i azam a köpek

Hak ******ürdü arabı gitti hele dünyadan

Kim ******ürse akabince seni bilmem a köpek

File nacar meger yükledeler tabutunu

Çekemez cife-i murdarunu adem a köpek

Filler de çekemezse ne acep laşeni kim

Var mı bir sencileyin div-i mülahhem a köpek

Sen soysuz eşek ol Kirliorospu yaraşur

Bindürüp sırtına teşhir edersem a köpek

Alıntı: Antoloji.com

----

Nef'i en sevdiğim Divan Edebiyatı şairidir. Günümüzün mizahından tat alamamaktan şikayetçiyken kendisini öğrendim ve ilgimi çekti. Özellikle dönemin şeyhülislamına yazdığı beyitler en beyendiklerimden ibarettirler.

Link to comment
Share on other sites

o zamanda bugünkü gazeteciler, eleştirmenler, yazarlar vs... yaşasaydı ne olurdu acaba... (tam bir katliam olurdu desenize) demokrasininde bu yanını seviyorum kimsenin sınıırına yaklaşmadan dilediğini yapabiliyorsun...

Link to comment
Share on other sites

Efendim, şeriate değil, şairlerin lügatine bakınız. Zira, dönemdeki Osmanlı şairleri Sebk-i Hindî uslubunu benimsemiş şairlerdir. Kendilerine sataşanlara sataşırlar durmadan ve de bu durum ile alay edip hiciv yaparlar. Nef'i Türk Edebiyatının en önemli hiciv ustalarındandır. Bakış açınız farklı o nedenle yargılamanız da yanlış oluyor. Eski Türk Edebiyatı'nda (yani bilinen adı ile Divan Edebiyatı'nda) bir kişiye şiirde "kafir" denmesi ile o kişi kafir olmaz merak etmeyiniz :clapping: Tekrarlamış olacağım kendimi belki ama, edebiyattaki akımlardan ve de şairlerin lugatlerinden uzak kaldığınız çok belli. Lütfen araştırıp sonra eleştirin :dribble:

Edebiyattan uzağım, özelliklede şiir, öyle kalmayıda tercih ediyorumda siz şimdi şiirlerde birbirine kafir demenin veya hakaret etmenin normal bişi olduğunu mu söylüyorsunuz? Söz konusu hiciv ise doğrudur ama Nefi hicivi aşmış, birine ister şiir ile ister fotoroman ile kafir dersen kafir demişsindir, birine kafir demekle denilen kafir olmaz ona hiç şüphe yok, aksine söylediği kişi müslümansa islam akaidine göre söyleyen kendisi kafir olur;(nefi)

Link to comment
Share on other sites

Edebiyattan uzağım, özelliklede şiir, öyle kalmayıda tercih ediyorumda siz şimdi şiirlerde birbirine kafir demenin veya hakaret etmenin normal bişi olduğunu mu söylüyorsunuz? Söz konusu hiciv ise doğrudur ama Nefi hicivi aşmış, birine ister şiir ile ister fotoroman ile kafir dersen kafir demişsindir, birine kafir demekle denilen kafir olmaz ona hiç şüphe yok, aksine söylediği kişi müslümansa islam akaidine göre söyleyen kendisi kafir olur;(nefi)

Bu koyu tutum neyedır böle...

Link to comment
Share on other sites

Koyu tutummu? 1+1=2

Şimdi birisi çıkıp, mesela pentagram yada bir rep gurubu bir şarkısında misalen başbakana veya Atatürk e küfretse/hakaret etse sanat bu mu diyeceğiz? Nefinin yaptığıda bu değil mi?

Link to comment
Share on other sites

Koyu tutummu? 1+1=2

Şimdi birisi çıkıp, mesela pentagram yada bir rep gurubu bir şarkısında misalen başbakana veya Atatürk e küfretse/hakaret etse sanat bu mu diyeceğiz? Nefinin yaptığıda bu değil mi?

Efendim, bugün birileri Atamıza hakaret etse elbet celalleniriz, zira bu ülkede Atatürk bir mittir. Şimdi diyeceksin ki o da nedir? Abilerin anlatır sana :D

Gelelim şairimize... Madem şiirden, şairden anlamıyorsun, abilerine ablalarına, seni bu derece katı yapanlara sor bir bakalım; anlamadığın konularda konuşmak da kafirlik midir, değil midir?

Nef'i

NEFİ (Divan Edebiyatının Hiciv Ustası)

Nefi denilince akla gelen ilk şeylerden biri hicivleridir.Hiciv Divan Edebiyatı'nda yermek,eleştirmek anlamında kullanılır.Nefi’nin sadece hicivleriyle ün salmadığını ve kaside alanında da başarılı eserler verdiğini ,hatta ve hatta kaside denilince de akla gelen ilk ismin Nefi olduğunu az çok edebiyat bilgisi olan bir çok insan bilir.Nefi öyle bir yazar ki, övgü ve yergi sanatını yani kaside ve hiciv sanatını bir arada kullanarak büyük bir başarı elde etmiştir. Aslında birbirlerine zıt olan bu sanatları uygulamak her baba yiğidin harcı olmadığını düşünüyorum. Hicivlerinden dolayı ona genç yaşta “Zari” mahlası verilmiştir.”Zari” günümüz Türkçesiyle “zararlı, faydası dokunmayan” anlamları taşır.O öyle bir Hiciv sanatı işlemiş ki

1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "Nafi” yararlı" mahlasını vermiştir.Ne kadar yararlı bir şair, orası meçhul tabii.Öyle ki, Nefi yazmış olduğu hicivleriyle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekmeyi başarmıştır.

Dönemin Müftüsü ile aralarında geçen bir atışma oldum olası beni Nefi’nin büyük bir şair olduğuna inandıran güzel atışmalardan biridir.Aslında güzel bir atışma olduğu söylenemez; bilakis ağır sözlerle kurulmuş,destansı sözler içeriyor.Malum bizim Nefi oturtucu sözlerin adamıdır.Dönemin müftüsü görünüşte Nef'i yi öven, fakat içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit oluşturup halka sundu.Üstad Nefi’de boş durur mu sanırsınız? Nefi’ye biri kafir diyecek ve Nef’i masum masum, hiçbir şey yokmuş gibi davranacak.Üstad boş durmadı. Hemen bu beyite karşılık bir beyit de o yazdı:

"Müftü efendi bize kâfir demiş.

Tutalım ben O'na diyem müselman.

Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere,

İkimiz de çıkarız orda yalan."

diye cevap vermişdir.Bu öyle oturaklı bir beyitti ki,dönemin müftüsü bu beyite karşılık olarak başka bir beyit yazma cüreti gösterememiştir.Yani kısacası Nefi öyle bir hiciv ustasıydı ki sadece bir hicvinden dolayı bir çok insanın ağlamasına, efkarlanıp dünyadan soğumasına sebep olabiliyordu. Biraz garip ama açıkcası dönemin kabus, sinir bozucu şairlerin en önde geleniydi. Diline,kalemine pek sahip olamadığından ölüm sebebi de yazıp çizdiği, karalayıp durduğu hicivleri yüzünden olmuştur.Ölüme giden bu yolda hicivlerini üstüne basabasa söylemesi beni çok güldürmüştür.

Öyle ki o zamanın sadrazamlarına şiir şeklinde küfür ettiği için bir kez zindana atıldı; ama padişah bunu öğrenince kendisini affetti.1 ay sonra tekrar küfür etti ve yine zindana atıldı ve yine padişah Allah'ın sabrı üç kezdir diyerek, "bir kez daha affediyorum seni" dedi ve tekrardan bizim sivri dilli Nefi'yi affetti. Aradan epey bir zaman geçti.. Bizde bir tabir vardır: “Can çıkar huy çıkmaz” diye, malum bu söz tam bizim Nefi'ye göreydi Nefi dayanamayıp ne de olsa beni tekrardan affedip bırakırlar diye düşündüğünden olsa gerek, tekrardan küfrettiği için nihayetinde boğularak öldürülmüştür.Boğularak öldürülmesinin sebebi de Nefi’nin tamamen kendi isteği dahilinde gerçekleştirilmiştir.Sonuçta bir çok kez affedilmesine karşın, diline sahip çıkmayıp kendi ölüm fermanını yine kendi elleriyle imzalamıştır.

1- Gam çekme hakîkatde eğer ârif isen

Farz eyle ki el'ân yine âlem yoğ imiş

Nef'i genel olarak hicivleriyle anılan bir şairimiz.. Ancak bu beyitinde hicivden ziyade bambaşka bir alemden sırlar veren bir gönül eri edasıyla sesleniyor:

Gam çekme gerçekte eğer arif isen

Farz eyle ki şimdi yine alem yoğ imiş

Gerçek anlamda hayatın içeriğini idrak etmiş uyanık bir kalbin hayatı yorumlayışını bu beyitte oldukça açık ve sade bir şekilde görüyoruz...

İnsan eğer gerçekten bu dünyanın üzülmeye değer hiçbir değerli yanının olmadığını anlama mertebesine erişebilirse, ancak o zaman bu tarzda bir beyiti kaleme alabilir...

Ruha huzur veren, teselli eden bu beyitin arkasında koskoca bir tasavvuf gerçekliği saklı... Tasavvuf ehli olanlar bilirler ki; hakikatte Allah'tan başka var olan birşey yoktur. Herşey Allah'ın nurunu yansıtır... İnsan da bu yanılsama aleminde gerçekte var olmayan acı ve hüzünlere kapılıp kendisini mutsuz kılacak hiçbir şeye boyun eğmemelidir..

Gerçek anlamda gönlü uyanık olan bir insan, hayatın her an bir yokluk aleminden ibaret olduğunu bilir... Ve asıl var olan hakikate ulaşmak için kendi özündeki nura rücu ederek ariflik mertebesine ulaşabilir. Arif olan bilir...

Çetin Oral

2- Nef'i İçin Söylenmiş Bir Hiciv Beyti Üzerine

Klasik Edebiyatımızın 17.yüzyılda yaşamış önemli şahsiyetlerinden Nef'i, devrinde

çok dikkat çekmiş bir şairdir. Henüz yaşadığı dönemde bazı şairler tarafından kaside üstadı kabul edilip hakkında övgü dolu methiyeler yazılırken, bazı şairler tarafından da ilim ehlini hicveden cahil biri olduğu öne sürülerek, ağır şekilde hicvedilmiştir.

Bu hicivler içerisinde şimdiye kadar kimin tarafından söylendiği bilinmeyen bir Farsça beyitte şairin katlinin gerektiği şöyle belirtilmiştir:

Edebiyatıımzda çok bilinen fakat lâ edri (söyleyeni belli olmayan) olarak geçen

bu Farsça beyit, incelediğimiz bir Sinam-ı Kaza nüsnasında Nef'inin Kafzâde Fâiziye yazdığı bir hiciv kıtasından açıkça anlaşıldığına göre, Kafzâde Faizi tarafından söylenmiş olmalıdır. Nef'i katlini gerekli gören devrinin önemli şahsiyetlerinden Kafzâde Faizi'ye şöyle cevap vermiştir:

Kafoğlı nasihatdür işit bu sözi benden

Bil rütbe-i irfanunı yârâna ulaşma

Zehri katı mülhikdür anun bir dahi zinhâr

Ef'iye ulaş ....... Nef'iye ulaşma

Klasik edebiyatımızda önemli bir yer tutan hiciv, 17.yüzyılda, edebiyatımızda hicivlerinden en çok söz edilen Nef'iyi yetiştirmiştir. Bilindiği gibi Nef'i bu alanda

Siham-ı Kaza adlı hiciv mecmuası ile gerçekten bir ün yapmış, devrin devlet adamları yanında Nevizade Atayi, Kafzade Faizi, Mantıki, Nadiri, Riyazi gibi devrin önemli edebi şahsiyetlerini hicvetmiş ve onlar tarafından hicvedilmiştir. Siham-ı Kaza'nın incelediğimiz bu nüshasında Nef'inin hicivleri yanısıra Nef'i'ye söylenmiş hicivler, hicvi söyleyen şairimn adı altında toplanmıştır. Edebiyat tarihinin bazı karanlık noktalarını aydınlatmamıza yarayacak ve bizi şairlerimiz hakkında daha doğru neticelere ulaştıracak olan bu tip eserlerin incelenerek tenkitli baskılarının yapılması ihtiyacı, bu inceleme ile bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Doç. Dr. Tulga OCAK

Link to comment
Share on other sites

Kim napabilir bana avatarımı görüyormusun sen :wacko: Ben sevmiyorum edebiyatı şiiri çünki çünki çünki, herkesin şair olmaması lazım heralde :cray: İmzamdakide şiiir, istisnalar kaideyi bozmaz tabi.

Çok açık bir cevap olmadı ama isteyen anlar, şiirden bu kadar bahsetmek bile sıkıyor beni, mevzuyu ayetle netleştirirdim ama moderatörler siliyor, kuranda şiir hakkındaki ayetleri arayın.

Link to comment
Share on other sites

1. Yazdığın hiç bir iletiyi silmedim.

2. Kuran'daki şiir hakkında olan ayetler o dönemin koşulları için yazılmıştır. Hz. Muhammed'e şair, Kur'ân-ı Kerim'e şiir denemez. O bakımdan, putlara benzediği ve de halkı galeyana getirebileceği için heykeller, resimler günah sayılmıştır değil mi? Şimdi, üzerinden bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, sen hâlâ aynı korkuları mı taşıyorsun? Türksün sen be hey! Türk olup da şiire yatkın olmayan bir kişi daha görmedim, göremem; zira genlerimizde savaş ve şiir var bizim! Resim İslam aleminde saydığım nedenlerle yasak olsa da, hattımız, minyatürümüz, ebrumuz var bizim! Şiir, uygunsuz sayılsa da, herkese laf söyleyebilecek kadar zeki olan Nef'i gibi şair kadılarımız var bizim! Çok şükür ki, bu devirde bile konuşabilecek olan, açık görüşlü, Yunus gibi Mevlanâ gibi düşünenlerimiz var bizim. Bana onlardan örnek verme, zira onların tırnağının ucuna dahi yakışmıyor söylediklerin! Hele de söylediğin kişiler arasında, benim gibi tasavvuf araştırmacıları olan Türkologlar varsa, amman haaaa!!!!!

Link to comment
Share on other sites

Sizin sildiğinizi söylemedim zaten.

Bahsettiğim şiir kuran değil, imzamda var ama her mesajın altında çıkmıyor niyeyse. Peygamberimizin şair olmadığını Allah'u teala kuranda söylüyor zaten, edebiyatı iyi okumuşsunuzda Allah'ın kitabını konuda geçtiği halde hala açıp bakmadan cevap veriyorsunuz. Kuranı kerimde sadece indiği zamanda geçerli olan ayetler vardır ama bunlar bellidir, şiir hakkında olan değil... Örneğin namaz kılınacağında içkiden uzak durun ayeti içki tamamen haram kılındıktan sonra hükmünü yitirmiştir, bunları belirlemek müfessirlerin işi, türkologların değil.

İmzamdaki şiir bu;

İnsan ölmez, Dünyasını değiştirir.

Ölen hayvan olur, İnsanlar ölmez!

Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil! Yunus Emre

Link to comment
Share on other sites

Sizin sildiğinizi söylemedim zaten.

Bahsettiğim şiir kuran değil, imzamda var ama her mesajın altında çıkmıyor niyeyse. Peygamberimizin şair olmadığını Allah'u teala kuranda söylüyor zaten, edebiyatı iyi okumuşsunuzda Allah'ın kitabını konuda geçtiği halde hala açıp bakmadan cevap veriyorsunuz. Kuranı kerimde sadece indiği zamanda geçerli olan ayetler vardır ama bunlar bellidir, şiir hakkında olan değil... Örneğin namaz kılınacağında içkiden uzak durun ayeti içki tamamen haram kılındıktan sonra hükmünü yitirmiştir, bunları belirlemek müfessirlerin işi, türkologların değil.

İmzamdaki şiir bu;

İnsan ölmez, Dünyasını değiştirir.

Ölen hayvan olur, İnsanlar ölmez!

Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil! Yunus Emre

Kur'ân-ı Kerim'i okumadığımı nerden biliyorsun? Veyahut hafız olmadığımı? Çok şükür ki, Arapçasından okuyup anlayabilme yetisine sahibim. Türkçe'ye çevrildiğinde iş değişip anlamlar değişebiliyor çünkü. 6 yaşımda Kur'ân öğretilmeye başlandı bana, şu an 24 yaşındayım. Orta okuldan beri bir çok islam alimini okudum, sevdim, inceledim. Türkoloji dünyasına girdiğimden beri de tasavvuf en büyük merakım, ilgi alanım. Mevlânâ'yı Farsça'dan, Yunus'u Türkçe'den, Hayyam'ı hem Farsça hem Arapça'dan tanıdım. Sanırım biraz da türkologların işi bu durum. Zira, biz her bakımdan donatılıyoruz bu işlerle. Şiirlerin çoğunda kutsal kitaplardan alıntı olduğu için, sadece kendi kitabımızı değil, Tevrat'ı, İncil'i, Zebur'u da okumak durumunda kaldım...

İmzandaki şiiri gördüm ve zaten biliyorum Yunus'un bütün şiirlerini. Senin ne demek istediğini anlıyorum ve aslında anlatmak istediklerimi yazıyorum; ama hâlâ inatla kafanın dikine gidiyorsun. Kendin bilirsin kardeşim, ne diyelim...

Link to comment
Share on other sites

  • 1 ay sonra...

Nef'i günümüzde bir çok kişi tarafından hala sevilmekte, okunmakta ve örnek alınmaktadır. 3 - 4 yıldır dinlediğim ve tek hayranı olduğum sanatçı olan Sagopa Kajmer bir Nef'i'cidir. Aynı zamanda aşırı sivri bir dile sahip olan ve taşlama türünün günümüzdeki en sert ismi olarak değerlendirdiğim Norm isimli rap grubu da sivri dilli üstadımız Nef'i'nin hayranlarındandır.

Link to comment
Share on other sites

Bu münakaşaya katılmak istemiyorum.. Zira mânasız.. :)

Sadece şunu söyleyebilirim dipnot olarak:

@akMurat Kardeşim, şiir olmaz da olmaz demişsiniz ya, peki Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in şairleri var mıymış yok muymuş, bir araştırdınız mı? :)

Ve Nâbî'ni şu satırlarını bilir misiniz:

Sakın terk-i edebten, kûy-ü mahbûb-u Hüdâdır bu..
Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ'dır bu..[/CODE]

Ve akabinde [color=#9932CC]Efendimiz[/color] (a.s.m)'i rüyâsında görmesini.. O'nun övgüsüne mazhar olmasını..

Kestirip atmayalım bence şiir yok diye.. Niyet önemli.. Neye ve kime kullanıldığı önemli..

Ömer Hayyam gibi:

[CODE]Lânet olsun bozaya vü benge,
Aferin şarab-ı gül renge[/CODE]

..derseniz ateşinizi elinizle hazırlamak olur..

Ama [color=#FF0000]Fuzûli[/color] gibi:

[CODE]Cânımı Cânan istemiş minnet cânıma,
Can nedir ki vermiyem Cânânıma..[/CODE]

..derseniz, şiir helâl dairesinde güzelleşir inşaAllah..

Vesselam..[/color]

Link to comment
Share on other sites

Nef'i günümüzde bir çok kişi tarafından hala sevilmekte, okunmakta ve örnek alınmaktadır. 3 - 4 yıldır dinlediğim ve tek hayranı olduğum sanatçı olan Sagopa Kajmer bir Nef'i'cidir. Aynı zamanda aşırı sivri bir dile sahip olan ve taşlama türünün günümüzdeki en sert ismi olarak değerlendirdiğim Norm isimli rap grubu da sivri dilli üstadımız Nef'i'nin hayranlarındandır.

Üstâdı tanıyıp da hayran olmamak ne mümkün!... Güzel yerlerden yakalamışsınız durumu tebrikler :D İşin hangi yanından tutarsanız tutun, hep bir yöne bakıyor zaten yürekler. Sağolun, "var" olun...

Link to comment
Share on other sites

  • 7 ay sonra...
1. Yazdığın hiç bir iletiyi silmedim.

2. Kuran'daki şiir hakkında olan ayetler o dönemin koşulları için yazılmıştır. Hz. Muhammed'e şair, Kur'ân-ı Kerim'e şiir denemez. O bakımdan, putlara benzediği ve de halkı galeyana getirebileceği için heykeller, resimler günah sayılmıştır değil mi? Şimdi, üzerinden bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, sen hâlâ aynı korkuları mı taşıyorsun? Türksün sen be hey! Türk olup da şiire yatkın olmayan bir kişi daha görmedim, göremem; zira genlerimizde savaş ve şiir var bizim! Resim İslam aleminde saydığım nedenlerle yasak olsa da, hattımız, minyatürümüz, ebrumuz var bizim! Şiir, uygunsuz sayılsa da, herkese laf söyleyebilecek kadar zeki olan Nef'i gibi şair kadılarımız var bizim! Çok şükür ki, bu devirde bile konuşabilecek olan, açık görüşlü, Yunus gibi Mevlanâ gibi düşünenlerimiz var bizim. Bana onlardan örnek verme, zira onların tırnağının ucuna dahi yakışmıyor söylediklerin! Hele de söylediğin kişiler arasında, benim gibi tasavvuf araştırmacıları olan Türkologlar varsa, amman haaaa!!!!!

sayın mavikız. Ya burada demek istediğini biz anlayamadık ya da bir kaç eksiklik var. Hem tasavvufcuyum Türkologum diyorsun. çok güzel. Madem Türkologsun, Fatih Sultan Mehmet Han, kanuni sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim, Osman Bey , Orhan Bey, bunların Türklüğünden sen de ben de bir kadem şüphe duymayız değil mi? Ben bir akedemisyenim. Burada yazdıkların doğruluğu yansıtmıyor. Kuran-ı Kerim evrenseldir ve her dönem için içinde mutlaka bilgiler bulundurur merak etme. O dönemin padişahların abdest almadan dışarı çıkmayacak kadar saygılı savaşa çıkmadan önceki gece sabahlara kadar Kuran-ı kerim okuduklarını zaten biliyorsun sanıyorum.Ve sen hala o Kuran-ı Kerimin içeriğinin geçmişte kaldığını düşünüyorsan sana da geçmiş olsun derim ne diyeyim başka. Neyse; aynı zamanda ebru sanatı,hat sanatı İslamla ışık bulup gelişmiştir. Hat sanatını inceledin mi bilmem ama 100 çeşit üzerinde "Besmele" yazan hattatlarımız var. NAKKAŞ OSMAN ve LEVNİyi bilirsin zaten nalatmama gerek yok sen Türkologsun. Tamam Türksün Göster Ürksün. Türklüğümle şeref duyarım sonsuza kadar ve içinde bulunduğum platformlarda laf ettirmem. Biraz şöyle bakarsak Türklük de İslamla şereflenmiştir. Ha unutmadan İslam sana şiir yazma resim yapma demiyor. Bunun günah olduğunu söylüyor. Aa gerisi sana kalmış ister yaparsın ister söylersin. Bu radikal tutumundan ötürü bu eleştirim sana. Türklüğü İslamdan ayırma. Ayıranları da görüyoruz... Yunusa ve Mevlanaya gelince; Bak onlara da şiir yazmış diye bakabilirsin. Verdikleri anlam ve içeriğindeki öğreticilk Mevlananın eserlerinin özüdür. Ve tüm içerik dünyadaki iyi hazırlığın öbür alemde huzur vereceğinin izahati üzerinedir. Mevlevilik zaten senin konun hiç girmiyorum... Yunus a gelince Allah için yazmadığı ve Ahiret alemini düşünmediği bir şiiri var mı? aynı zamanda peygamberimize yazılan kötü şiirlerin üzerine Peygamberimizin Ebu KA'B bn MALIK e şiir yazdırıp karşı tarafı da yerdirmiş Nef'i üstad tarzı. Neyse baya uzun olacaktı ama keseyim bari. Tnctr ailesinde özür diliyorum eğer yürek kırdı isem.Ve ieçerikte verdiğin bizim kadlıarımız var icabında adamı Nef'i gibi tepetaklak yapabilecek söz kuvvetinde demişsin. Burayı beğendim Ama bunlar da KADI bak İslamı bilen savunan kurallarını uygulayan kişiler. Nitekim medreseler 1700lü yıllara kadar pozitif ve islami ilimlerle dolouydu ki bu kadılar üstadlar faydalandı. sonrakiler ise görüdün bugün her şeyi islama aykırı bulan TELEVİZYON gavur malıdır almayın diyecek kadar ileri giden insanlar haline geldi. Neyse HAYAT kısa değemez bu münakaşaya diyelim dostluğumuz Baki kalsın.

"zülf-i siyâhı sâye-i perr-i hümâ imiş

iklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş

bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer

hak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş

âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal

bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş

görmez cihânı gözlerimiz yârı görmese

mir'ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş

zülfün esîri bâkî-i bîçâre dostum

bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş" saygılarımla.

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...