Jump to content
Son zamanlarda artan kullanıcı hesap hırsızlıkları sebebiyle tüm kullanıcılara şifre sıfırlama maili gönderilmiştir. Lütfen güveli şifreler seçiniz. Mevcut e-mail adresinize erişemiyorsanız, en aşağıdaki destek linkinden bize ulaşınız. ×

Hamam Böceği ( Kakalak ) Hikayesi


siranusta

Recommended Posts

Arkadaşlar Evimde Hamam böceği var bu iğrenç yaratıktan nasıl kurtulabilirim diye araştırırken karşıma bu hikaye çıktı Sanırım Hamam böceği ile mücadele konusunda yazılabilecek en güzel hikaye bu dur.

Sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim :)

Gemi sallanıyor. Çok yorucu bir gün geçirdim. Saat 24.00. Makine dairesindeki işim yeni bitti. Bu saate kadar yağ separatörü ile uğraştım. Separatör devrede. Üstüm başım leş gibi. Banyo istiyorum. Sonra deli gibi uyuyacağım. Çok uykum var. Kamaramdayım şimdi. Tulumumu çıkardım. Banyoya girdim. Birden bir yaratık hızla geçti önümden ve bir yerlerde kayboldu. Görünüşü iğrençti. Kahverengi siyah karışımı.

Milyonlarca yıldır hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze gelen ender hayvan türlerinden. Müthiş bir dayanma gücü. Pasif direnişin simgesi. İnsanların görmekten en çok nefret ettikleri forma sahip bu hayvanın, ev dilindeki karşılığı hamam böceği.

Gemilerdeki insan harici sürekli birlikte yaşadığımız tek canlıdır kakalak. Kahverengi rengi ve iğrenç formuyla. Büyüdükçe daha da koyulaşan ve siyaha yaklaşan rengiyle, minik gövdeli muazzam bir dayanma gücü. Zaman zaman orada burada. Belki uyuduğunda üzerinizde gezen ve nemli sıcağı seven tiksindirici yaratık.

Seyir sonrasında eve döndüğümde, eve girmeden valizim kontrol edilir, ilaçlanır.

Biz denizcilerin, geçmişte kesinlikle başa çıkamadığımız kakalağa karşı şimdi değişik savaşma yöntemlerimiz var. İnanın hiçbir kimyasal ilaç onu kalıcı olarak yok edemiyor. Müthiş bir dayanma gücü var. Kimyasal özelliklere sahip vücut sistemi, çok kısa sürede ona uygulanan ilaca alışmasını sağlıyor. Değişik ülkelerde ilginç ilaçlama yöntemleri var. Bazıları gemiyi komple boşaltıp, balon içine alıyor ve sonrasında ilaçlıyorlar. Garantileri sadece 6 ay. Limanlarda alınan yiyeceklerin içinde geliyor tekrar gemiye.

Kakalağın en çok ortaya çıktığı saat 23.30 - 01.30 arasıdır. Bu saatlerde ışığı yakıp biraz sağa sola bakın. Mutlaka bir iki kakalak görürsünüz. Gördüğünüz kakalak sayısının en az on katı da yuvasındadır. Yuvasına hiçbir kimyasal ilacın etki etmediğini okumuştum bir keresinde. Bu tür bir hayvana karşı nasıl savaşabilirsiniz.

Bir Çin gemisini teslim almıştık. Gemide normalin çok üstünde kakalak vardı. Çinli personel gemilere giderken, yemek hariç anlaşma yapıyormuş. Yani kendi yemeklerini kişisel kumanyaları ile hazırlıyorlar. Aşçı ve kamarot yok. Kamaralarda birkaç tane ufak elektrik ocağı bulduk. Bir arkadaşım anlatmıştı. Kıta Çin'inin bir limanına gitmişler. Dışarı çıkmış gezmek için. Yorulmuş ve karnı acıkmış bir müddet sonra. Çabuk bir şeyler yemek istemiş. Sokak satıcısından çörek benzeri bir şey almış. Ürkerek bakmış tadına. Bir lokma bir lokma daha derken, hoşuna gitmiş ve iki tane yemiş. Ertesi gün birlikte çıktığı arkadaşına anlatmış çöreğin lezzetini. Birlikte yemişler birer tane. Arkadaşının da hoşuna gitmiş. Merak etmiş açmış çöreğin içini arkadaşı, ikincisini yerken. İçinde dört beş tane kakalak varmış. Pişirilmiş ve çöreğin içine yerleştirilmiş. Her ikiside zor dönmüşler gemiye. O zaman bu hayvanın korkunç bir protein kaynağı olduğunu öğrenmiştim.

Çok uğraşmıştık Çin'li personelden teslim aldığımız gemiyi temizleyinceye kadar. Çeşitli yöntemler denedik. Sprey sıkıyorsunuz. Ölmüyor. Kimyasal toz döküyorsunuz. Üzerinde yürüyor. Bembeyaz oluyor ama kesinlikle ölmüyor. Kesin olan bir şey var. Alkole hiç dayanıklı değil. Yani içkiyle pek başı hoş değil galiba. Kolonya ya da alkol dökün üzerine. Kısa sürede ölüyor. Bir de kaynar su çok etkili. Temizlikte sürekli kullandık bu iki etkili sıvıyı. Ama yararsız oldu tüm girişimlerimiz. Kakalak sayısında sürekli temizlik nedeniyle belki biraz azalma oldu ama, gene de en yakın dostumuzdu. Bir öğlen yemeği sonrasında, kahve içen zabit arkadaş birden yerinden fırladı. Kahve fincanı elinden düştü. Sandalyesi arkaya doğru devrildi. Çığlık attı iğrenerek. Ağzından çıkardı haşlanmış kakalağı.

Gene bir yerlerde okumuştum. Kakalağın iki değişik besin maddesine sürekli gereksinimi varmış. Karbonhidrat ve protein. Birini devamlı yediğinde diğerine korkunç ihtiyacı olurmuş. Değişik teknikler uygulamaya başladık yok etmek için. Bir buçuk litrelik pet su şişelerini dibinden yukarı doğru, yaklaşık on oniki santimetreden enine kestik. Elde ettiğimiz bu pet şişelerin alt kısımlarını yedi sekiz santimetre kadar zeytinyağı doldurduk. Zeytinyağlı pet şişe silahlarını dolap altlarına, mutfağa ve diğer daha karanlık yerlere yerleştirdik. Bekleme kararı aldık bir süre için. Bir haftadan az olmamak koşuluyla. On gün, on beş gün. İnsan dayanamıyor. Merakla baktım pet şişelerin içine birkaç gün sonra. Birinde bir kakalak gördüm. Yağın içinde debeleniyordu kakalak. Kurtarmak gelmedi içimden. Canlılara karşı dost bilirdim kendimi oysa. Öldürmeyi hiç sevmiyorum. Nedendir bilmiyorum bu tür böcekleri üzerine basarak öldürmek beni çok rahatsız ediyor. Onlarla birlikte yaşamaktan da tedirginim. Onu yok etmek istiyordum. Belki bunu birebir yapma cesaretini göremedim kendimde. Ya da üzerine basıp iğrenç çıtırdama sesini duymaktan nefret etmemdi beni bu şekilde hareket etmeye zorlayan.

Bir müddet hiç kimse bakmadı bu zeytinyağlı ölüm tuzaklarına. Aradan on beş gün geçmişti. Kontrol etmek istedim kakalak idam petlerini. İnanırmısınız. Her petteki zeytinyağının üst kısmı en az iki santimetre kalınlığında kakalak ölüsüyle kaplanmıştı. Hala canlı olanlar da vardı. Yiyeceğin içinde can çekişen dayanıklı yaratıklar. Zeytinyağı kokusunu alan kakalak petin içine giriyor. Yağlandıktan sonra kesinlikle yukarı tırmanamıyor. Sürekli kayıyor. İstediği hem de çok istediği, sürekli ihtiyaç hissettiği zeytinyağı içinde yaşamını bırakıyordu. İç güdülerinin çok güçlü olması bile onu bundan kurtaramıyor. Ne ilginç.

Bir gün sonra Tayland'dayız. Denizci cenneti. Bangkok yakınlarında küçük bir ada açıklarında çuval pirinç yüklemesi var. Gemi en az on gün demirde. Limana yaklaşma heyecanı. Herkes kamara temizliğinde. Tıraş olmak için girdim banyoya. İğrenç yaratık gene orada, karşımdaydı. Yavaşça spreyi aldım elime. Nefretle sıktım üzerine. Sanki tüfekle mermileri boşaltır gibi. Öldükten sonra atmak düşüncesiyle banyodan dışarı çıktım. Genelde bu tip ilaçların etki etmesi için uzun bir sürenin geçmesi gerekiyor. Bazıları da kesinlikle etki etmiyor. Elimizdeki kimyasal spreyler gerçekten yeni ve etkili ilaçlardı. Sadece yüzeysel etkileri olmasına rağmen, tek tek başka bir yöntemle uğraşmanız mümkün değil. Kamaraya döndüğümde hala yaşadığını gördüm. Ayaklarını kıpırdatıyordu. Dikkat ettim o zaman. Gövdesinin altında arka tarafında zırhlı gibi görünen bir tüp vardı. Sanırım hamileydi. Bir başka kakalağa daha sıktım kamaramdaki sprey kimyasalı. Gereken sürede öldü. Ama karnında kese taşıyan ölmedi. Bir parça gazete kağıdı kullanarak küçük plastik pet içine aldım karnı kıçında iğrenç yaratığı. Hafif hafif ayaklarını oynatıyordu. Ters dönmüş ve düzelmek için çaba sarf etmiyordu. Sadece öyle duruyordu, hafif hafif ayaklarını kıpırdatarak. Biraz daha ilaç sıktım üzerine. Daha çabuk ölsün diye. Bıraktım sonra. Ertesi günü ilk işim ona bakmak oldu. Kıpırdamıyordu. Peti aldım. Tuvalete atmak için kaldırdım. Ayaklarını oynattı yavaşça. Durdum. Pete baktım bir süre. Ters dönmüş yaratık hala canlı ve sanki bana bakıyordu. Soyunu devam ettirme içgüdüsünün üstünlüğü vardı bu iğrenç ve mükemmel formda. O korunmasız haliyle bile çok üstündü. Bıraktım peti yere, içindeki dayanma gücünü en üst düzeyde yaşatan iğrenç kakalağa saygı duyarak. İnanılmaz bir durumdu bu. Öğlen yemeğinden sonra kamarama geldim. Banyoya girdim. Yaşıyordu. Spreyi aldım. Sıktım tekrar üzerine. Daha çok sıktım. Sanki intikam alırcasına. Petin dip kısmı yarım santimetreye yakın ilaçla doldu. Bıraktım ve dışarı çıktım. Akşam kimyasalın içinde yaşadığını görünce anladım neslini günümüze nasıl taşıdığını. O neslini sürdürmek için ölüm sınırında yaşamsal bir savaş veriyordu. Hem de kesinlikle öleceği güdüsüyle. Acaba kakalak ne sürelerle beslenir. Ne kadar aç yaşayabilir. Ben bunları bilmiyorum. Bildiğim tek şey onun günümüze, neslini vücut formunu değişime uğratmadan taşıyabilen ender yaratıklardan biri olduğu idi. Sanırım atom savaşı olsa, yeryüzünde kalacak birkaç canlıdan biri de kakalak olurdu.

Birkaç gün daha yaşadı. Sıvı ilaç içinde ve ters durarak. Arada bir ayaklarını oynatıyordu. Bir gün kıçındaki tüpün vücudunun dışında olduğunu gördüm. Ölmüştü. Kağıt parçası ile dürttüm. Hiç kıpırdamadı. Evet yaşamıyordu. Çünkü neslinin devamı için gereken şartları her şeye rağmen yerine getirmişti. Hayran oldum onun bu üstün gücüne. Ağlamadan, saldırmadan, küsmeden mücadele ediyor, neslini devam ettirmek uğruna. Kimse etkileyemezdi onu. O gerçekten üstün bir yaratık. Günümüzde de aynı iğrençliği ile yaşamını sürdürmeye devam ediyor.

Bir kakalağı öldürmenin en etkin yolu asit boriktir. Eczaneden asit borik alın. DİKKAT! Asit Borik zehirlidir ve çocuklardan KESİNLİKLE uzak tutulmalıdır. Biraz patates haşlayın. Patatesi soyun. Püre haline getirin. Asit borikle bu püreyi karıştırın. Küçük toplar şeklinde form verilen parçaları dolapların altına, mutfakta kakalak gezebilecek yerlere yerleştirin. Tekrar Dikkat! patatesle karışmış asit borik de çok zehirlidir. Onbeş, yirmi belki otuz gün sonra inanın bana evinizde kakalak kalmayacaktır. Biz bu yöntemi artık sürekli kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde, bir süre sonra gemide kakalak görmez olduk. Bu tür bir teknik uygulandığında kakalak ölüleri ortada kalmıyor. Çünkü, karışımı yiyip yuvasında ölüyor kakalaklar.

Kakalakların yuvalarının girişlerinin özel bir duvarla örtülü olduğunu söylemişti bir dostum. İlaç yuvaya işlemezmiş. Yuva içindeki kakalaklara ulaşmak mümkün değilmiş. Sonuçta ya zeytinyağı dolu idam petlerini, ya da patatesli asit borik toplarını kullanacaksınız. Ama gerçek olan bir şey var. Dayanma gücünün ve pasif direnişin korkunç üstünlüğü. Hayran olmamak elde değil sanırım. Onlara saygı duyuyorum galiba.

Dost bir dünyada ağlamadan barış içinde yaşayarak, ağlatmaya çalışanlara karşı direnmek için irade gücünüzü kullanın.

Uğur Okçu

Link to comment
Share on other sites

Biyolojisi

1–1,5 cm uzunluğunda parlak siyah renklidir. Erkeklerde iki kahve renkli kanat vardır. Dişiler oval erkekler ise daha ince yapıdadır, halk arasında KARAFATMA olarak da anılırlar. Genelde lağım sistemi, bodrum, depo, bina boşlukları ve daha az olarak ta ev içlerinde yuvalanırlar. Havalar ısınınca komşu binalara kadar her yeri istila ederler, kış aylarında ana yuvalarına çekilirler. Ömrü 6 aydır, her türlü gıda ve organik maddeyi yerler. Çok pistirler ve her şeyi yerler. Her pisliği, mikrobu taşır ve bulaştırırlar. Gıda, su ve sıcağa ihtiyacından dolayı insan olan her yerde aktiftir. Evlerde ilk yerleşeceği yer mutfak ve banyolardır. Hemen hemen bütün zamanını yuvalarında, delik ve çatlaklarda saklanarak geçirirler, karanlığı sever ve geceleri aktiftirler, çok dayanıklıdırlar, Bilinçsiz amatörce yapılan mücadelelerle ilaçlara çok çabuk direnç kazanırlar. Binada 10 kat birden bir gecede dolaşabilirler. yaklaşık bir gecede 4,5 km yol katedebilirler.Marketten ufak bir poşet içinde veya bir yumurta paketinde evinize gelebilir. pazar eşyaları ile,sebzelerle veya kolilerler ile bilinmeden taşınmış olur..Apartman temizse sakinlerin dikkatli olması, ilk böcek geldiğinde ise o dairenin böcek yayılmadan ilaçlatılması gerekir. İhmal edilirse diğer dairelere de yayılarak rahatsızlık verir ve masraflara neden olur. Örneğin 30 daireli bir apartmanda 6-7 dairede üreme başlamışsa, bütün apartman dairelerinin komple ilaçlatması en doğru harekettir. Bu yapılmazsa böcekler daireler arasında dolaşır ve sorun zaman içinde kronikleşir.20 gün aralıklarla en az iki kez ilaçlama gereklidir.kısmi ve ferdi mücadele başarılı olmaz ."Dizanteri, Gıda zehirlenmeleri, Verem, Gastroenteritis, Antrax, Pnomoni, Hepatit, Mantar hastalıkları, Astım, Allerjik Reaksiyon gibi çeşitli hastalık mikroplarını taşır ve bulaştırırlar".

Kontrol Önlemleri

Mücadelesi dikkat ister kalıcı insektisit uygulanır. Bazen çatılarda kuş yuvaları varsa civarında üreyebilir. Araştırılması gerekir.Bunların kontrolü zordur,Ferdi mücadele ve market ürünleri ile yapılan kısmi mücadele genellikle başarılı olmadığı gibi zaman ve ekonomik kayba neden olur.ayrıca üreme sayısı artabilir.Etkin mücadele tecrübe, teknik bilgi ve uygun insektisit ve periyodik uygulama tekniği gerekir. Kalıcı insektisiti her türlü çatlak ve yarıklara, kapı pervazı, süpürgelik, dolap arkası gibi yerlere uygun dozda atmak gerekir. Gerekirse özel yemleme sistemi (jel) veya mikrokapsül ilaçlar uygulanır. İçeride ve dışarıda üreme ve barınma yerlerini dikkatle araştırıp bulup yok etmek için profesyonel servise ihtiyaç duyulur. Zira yuvalarına ulaşmakta güçlük çekilir. Mücadelesi dikkat ister kalıcı insektisit uygulanır. Bazen çatılarda kuş yuvaları varsa civarında üreyebilir. Araştırılması gerekir.Böceklerin ergin ve yumurta bırakmaları durumunda kesin çözüm için ,20 günlük periyotla en az iki kez ilaçlama gerekir,İlk ilaçlamada mevcut canlılar ölür.2 nci ilaçlamada ise bırakmış oldukları yumurtaların patlaması beklenerek ,yumurtadan yeni çıkan yavrular'da öldürülerek kesin netice alınır.

DICTYOPTERA familyasından olan bu böcekler yumurta yöntemiyle çoğalırlar .İçinde 35–40 yumurta bulunan paketler yaparak her mevsim ürerler.Yumurtalarını sırtlarında taşıyabilir ve dolaştıkları her yere dökülebilir.Bir defafada 200 yumurta üretebilirler. ve bir yumurta paketinden 35-40 adet larva(yavru) meydana gelmektedir. yumurtaları 18 gün'de yavru olarak çıkar.Çok hızlı ürerler.Üredikleri ortamda koloniler halinde yaşarlar,yılda 8-10 defa yumurtlarlar. Dişi ergin hamam böcekleri öldükleri anda bile yumurtalarını bırakırlar.Böcek yumurtaları herhangi bir insektisitle ölmemektedir.Bu nedenle ilk ilaçlamada mecut böcekler öldürüldükten sonra yumurtadan çıkabilecek olan yavrular için 20 gün sonra ilaçlama mutlaka tekrarlanmalıdır.

Çok pistirler ve her şeyi yerler. Her pisliği, mikrobu taşır ve bulaştırırlar. Gıda, su ve sıcağa ihtiyacından dolayı insan olan her yerde aktiftir. Evlerde ilk yerleşeceği yer mutfak ve banyolardır. Hemen hemen bütün zamanını yuvalarında, delik ve çatlaklarda saklanarak geçirirler, karanlığı sever ve geceleri aktiftirler, çok dayanıklıdırlar, bilinçsiz yapılam amatör mücadelelerde ilaçlara çok çabuk direnç kazanırlar.

Genellikle geceleri aktif olan bu böcekler ışığa karşı hassastırlar.

Bir Binada 10 kat birden bir gecede dolaşabilirler. yaklaşık bir gecede 4,5 km yol katedebilirler.

Bütün insanların ve diğer canlıların yediği ve yemediği her şeyi yerler, kağıda kadar.

Genelde toplu koloniler halinde yaşarlar, 15 ay kadar ömrü vardır.

Nemli, sıcak ve pis yerleri severler kanalizasyon, kazan dairesi, depo, bodrum, toprak altı galerileri ambalaj içleri gibi yerleri istila ederler. Genelde endüstriyel işletmelerde çok görülürler.

Yılda 8-10 defa yumurtlarlar.

Antenleri çok küçük miktarlardaki nem ve yiyeceği tespit edebilir.

Karınlarının arka tarafindan uzanan duyargaları çok hafif hava akımlarına bile duyarlıdır; öyle ki, potansiyel bir tehlikeden saniyenin binde 54'ü gibi bir zamanda kaçmaya başlayabilirler.

Dizanteri, gıda zehirlenmeleri, Verem, Gastroenteritis, Antrax, Pnomoni, Hepatit, Mantar hastalıkları, Astım, allerjik reaksiyon gibi çeşitli hastalık mikroplarını taşır ve bulaştırırlar.

Sayıları itibariyle ekosistemin önemli bir parçasi olan bu böcekler, bağırsaklarındaki protozoa ve bakteriler yüzünden hemcinsleri de dahil olmak üzere bir çok şeyi yiyebilirler. Bu sebeple de ormanlardaki çör-çöp ve diğer hayvanların artıklarının yeniden tabiata dönmelerini hızlandırırlar. Bu arada kendileri de bir çok hayvana, hatta bazen insanlara yiyecek olurlar.

Evlerde,ve dışarıda yaşayan Hamamböceklerinin hastalık vektörleri olduğu kanıtlanmıştır.Isırmadıkları ve sokmadıkları için bakımları kolay, kullanımları güvenli ideal laboratuar hayvanıdırlar.

Hızlı üremeleri, ortalığı kirletmeleri, kötü kokuları ve en azından potansiyel hastalık(Dizanteri, gıda zehirlenmeleri, Verem, Gastroenteritis, Antrax, Pnomoni, Hepatit, Mantar hastalıkları, Astım, allerjik reaksiyon) taşıyıcıları oldukları için bir çok böcek kalıcı ilaçlara maruz tutuldukları halde bunların bir kısmına adapte olmayı başarmışlardır.Bağışıklık geliştirebilmişlerdir.

Kanları beyazdır.

Bazı türleri kanatlıdır, fakat uçmaktan ziyade yürümeyi tercih ederler.

Dünyanin en büyük hamamböceği Güney Amerika'da yaşar ve yaklaşık 15 cm uzunluğunda olup iki kanat arası uzunluğu da 30 cm civarındadır.

İskeletleri vücutlarının dışındadır.Yılda birkaç defa iskelet, yani kabuk değiştirirler. Kabuğunu yeni değiştirmiş bir hamamböceğinin rengi beyaz, göz kısmı siyahtır. Kabuk 8 saat sonra normal rengini kazanır.

Bazı türlerde dişiler sadece bir defa çiftleşir ve bu onlara ömürleri boyunca yeter.

Kafası kopmuş bir hamamböceği 1 hafta daha yaşayabilir. Sonuçta ağzı olmadığından su içemediği için susuzluktan ölür.Yüzebilirler, ama ağız veya burunları ile değil de yanlarından nefes aldikları için su yüzeyine doğru yüzerken çok zorlanırlar.

Saatte 4.800 m kadar koşabilirler, maraton rekoru olmasa da boylarına göre çok çok iyi koştukları bilinmektedir..

Hamamböcekleri hakkında bazı sayılar: 6 ayakları vardır. Bir çoğunda 18 eklem bulunur.

40 dakika boyunca nefeslerini tutabilirler.

Hayatlarının % 75 ini dinlenerek geçirirler, bu günde 18 saat demek olur ki, bayağı tembel olduklari anlamına geliyor.

Dünya üzerindeki türlerinin sayisi 5000 civarındadır.

Yaklaşık 320 milyon yıl önce, karbonifer çağda ortaya çikmışlardır ve bu güne kadar görünüşleri çok az değişmiştir.

Ağızları sağa-sola doğru hareket eder.

Yiyeceksiz 1 ay, ancak susuz 1 hafta yaşayabilirler.

Kalbi basitçe valfli bir tüpten ibarettir. Tüp kanı ileri ve geri pompalayabilir. Kalp böceğe hiçbir zarar vermeden durabilir de.

Yavru hamamböcekleri milimetrenin yarısı kadar bir deliğe sığabilir.

Yetişkin erkekler 1.5 mm, hamile dişiler de 4,5 mm büyüklüğündeki aralıklara sığabilirler.

Dünya üzerinde her yerde bulunurlar.

Türlerinin çoğu tropiklerde yaşar, ancak Kuzey ve Güney Kutuplarında da yaşayabilirler.

-32 dereceye kadar dayanabilirler.

Ayaklarındaki pençeleri sayesinde duvarlara tırmanırlar.

Koku alma duyuları o kadar gelişmiştir ki ev halkını misafirlerden ayırt edebilirler.

Dişiler feromon denilen bir tür koku salgılayarak erkekleri davet ederler.

Hamamböceklerinin zor koşullara dayanıklılığını ölçen çalışmalar:

(Jason L. Maron, Department of Physics, California Institute of Technology)

Bu deneyler minimum bilimsel kesinlikle yapıldı.Aynı hamamböceğini bir daha kullanma imkanı olmadığından hiç bir kontrol yoktu. Bu da bir referans hamamböceği tanımlamanın gerekliliğini kanıtlıyor. Aslında deneyler özellikle hamamböcekleri üzerinde kurulmamıştı, ancak bir deney yapılırken her yerde olduğu kadar laboratuarlarda da bulunan bir hamamböceği, istemeden de olsa, deneyin bir parçası oldu.

Sıvı Azotta Dondurma: Öldü.

Havasız Bırakma: Hava boşaltılırken şiddetle titredi, sonra hareketsiz kaldı. Vakum 10 dakika boyunca uygulandı. Tekrar havaya çıkarıldığında yavaş yavaş canlandı ve 2 dakika sonra normale döndü.

Maksimum vakum zamanı: belirlenemedi.

Radyasyon: 40 kW gücünde ve dönen bir anot kaynağından üretilen X-ışınlarına uzun süre maruz kalmış hamamböceklerinin yaşamaya devam ettikleri biliniyor. Kıyaslama için söylemek gerekirse insan vücudunun buna 1 saniye bile maruz kalmasi ölüm nedenidir.Brookhaven Ulusal Laboratuarindaki synchrotronun ürettiği 10 keV X-ışınına maruz kalan bir hamamböceği öldü. Buradaki synchrotron demetinin yoğunluğu dönen bir anot kaynağından üretilen demetin yoğunluğundan yaklaşık 1000 kat büyüktü.Radyasyonda Yaşamını sürdürebileceği en düşük sıcaklık belirlenemedi.

Havasız maruz kalmanın kesin limiti belirlenemedi.

12 Molar HCl e Batırılma: 30 saniyede öldü.

12 Molar NaOH e Batırılma: 30 saniyede öldü.

Suya Batırılma: Suya batırıldıktan 10 dakika sonra dışarı çıkarılan böcek yaşamaya devam etti.Maksimum suda kalma süresi belirlenemedi.

20 Atmosfer Hava BasıncıUygulama: Görünür hiçbir etki olmadı.Maksimum basınç belirlenemedi.

100 Derece Sıcaklıktaki Fırına Koyma: Ölmesi çok uzun sürdü. Termal etkiye maruz kalma sınırı belirlenemedi.

Ayakkabı ve Taban Arasında Ezilme: Dış iskeleti ezmek için yaklaşık 29.4 N kuvvet gerekti. Bu, ezme noktası olarak biliniyor.

Santrifüj: Hamamböceğinin maksimum santrifüj kapasitesi belirlenemedi. Ayakkabı ile ezme deneyindeki sonuçtan bir tahmin yapilabilir.

Sapanla Duvara Atma: Bu deney hamamböceğinin ani yavaşlama travma sinirini ölçecekti ve sonucun ezme noktasından epey büyük çıkması bekleniyordu. Bu deney yapilmadı.

Mikrodalga:1 dakika boyunca hiçbir etki gözlenmedi.Hamamböceğinin maksimum mikrodalga kapasitesi belirlenemedi.

Böcek kıran Spreyi: Öldü.

Patlama: Patlama sirasinda bir M60 tan 1 cm uzakta bulunan bir hamamböceği yaşamaya devam etti.

Uzatılma Dayanıklılığı: Belirlenemedi.

Civa: 30 derecedeki civa buharı basıncına uzun süre maruz bırakılan hamamböceğinin yaşayıp yaşayamayacağı belirlenemedi.

Elektroşok: Bu deneyler yapılmadı.

NASIL GELİYORLAR ? :

Göç yoluyla: Hamam böcekleri ve kemirgenler üreme hızına bağlı olarak yaşadıkları ortamları çok kısa sürede istila ederler. Nüfusları arttıkça yaşadıkları ortamdaki gıda, su ve barınacak yer azalmaktadır. Böyle durumlarda bir kısım zararlı göç ederek yeni koloniler oluştururlar.

Alışveriş Yoluyla:Alışveriş yaptığımız yerler sağlık koşullarına uygun değil ve hamamböceklerini barındırıyorsa buralardan alacağımız herhangi bir ürünle ergin hamamböceği yada yumurtasının yaşadığımız mekanlara gelme olasılığı çok yüksektir.

Bina Konumundan Kaynaklanan Sebepler: Yaşadığımız binaların mimari yapısı zararlı istilası açısından çok önemlidir. Özellikle bina eski ve bakımsız ise zararlının binaya girişi ve barınmasını kolaylaştıracaktır. Kapı altlarındaki açıklar boruların binaya giriş yerlerindeki çatlak ve yarıklar bu zararlıların binaya girişini kolaylaştırmaktadır.

Kanalizasyon Sistemi Yoluyla: Hamam böceklerinin yanısıra Fare ve Sıçanlarda daha çok binaya kanalizasyon yoluyla ve kanalizasyon borularında oluşan çatlak ve yarıkların arasından geçerek girerler.Binaya zararlı girişi engellenemiyorsa yapılan mücadelenin etkisi farkedilmeyecektir.Dışardan sürekli giriş olduğu için zararlının ölmediği zannedilecektir.Bu sebeple bu gibi durumlarda öncelikle zararlının gelişi engellenmelidir

Merak edene... :) Ayrıca asit borik'in sadece hamile hamam böceklerinin yumurtalıklarını kuruttuğunu söylüyor bazı kaynaklar; yani daha önce bırakılmış yumurtalar ve hamile olmayan hamam böcekleri üzerinde etkisi yokmuş.

Link to comment
Share on other sites

Yazı gerçekten gayet güzel anlatmış bu iğrenç görünüşlü yaratıkları.Ancak Çin'lilere göre iğrenç değil :dribble:

Ya bu çinlilerde ne oynasa pişirip yiyorlar... afadersın kopek pisliği yerde oynasa alıp onuda pişirirler bunlar... bunlar kadar iğrencini görmedim... ama yedıklerı hersey proteın bakımından yuksek :)

Link to comment
Share on other sites

Ya bu çinlilerde ne oynasa pişirip yiyorlar... afadersın kopek pisliği yerde oynasa alıp onuda pişirirler bunlar... bunlar kadar iğrencini görmedim... ama yedıklerı hersey proteın bakımından yuksek :)

Amann proteinli olsa ne hepsi mınnak mınnak :D

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...