yineben Posted December 27, 2017 Share Posted December 27, 2017 Kavak Ağacı ile KabakUlu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?-On yılda, demiş kavak.-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!-Doğru, demiş kavak.Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:-Neler oluyor bana ağaç?-Ölüyorsun, demiş kavak.-Niçin?-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır. En iyi Buğday Her yıl yapılan ‘en iyi buğday’ yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi: -Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi. -Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda, -Neden olmasın, dedi çiftçi. -Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor. 2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted January 27, 2018 Share Posted January 27, 2018 (edited) Bir grup kadın "kocanızla sevgi dolu bir ilişki yaşayabilirsiniz" konulu bir seminere giderler. Semineri yapan psikolog sorar: -" Kaçınız kocasını seviyor?" Bütün eller kalkar. Psikolog tekrar sorar: "bunu ona en son ne zaman söylediniz?" Bazıları "bugün" der, bazıları "dün", bazıları hatırlamaz. Psikolog kadınlara cep telefonlarını çıkarmalarını ve kocalarına "seni seviyorum" mesajı çekmelerini, sonra da telefonlarını birbirleriyle değişmelerini, gelen cevapları okumalarını ister... Kadınlar söyleneni yaparlar. İşte kocalardan gelen cevaplar: - "Söyle bakalım çocuklarımın annesi; hasta mı oldun?" - "Ne demek istiyorsun?" - "?!?" - "Yine arabayı mı çarptın?" - "Yine n'aptın? Bu defa affetmeyeceğim." - "Kaç para lazım?" - "Bu mesajı kime çektin? " - "Kimsiniz?" Edited January 30, 2018 by yineben Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted January 29, 2018 Share Posted January 29, 2018 (edited) Bir gün, bir tanıdığı bilgeye rastladı ve: "Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?" diye sordu.Bilge: "Bir dakika bekle" diye cevap verdi. "Bana bir şey söylemeden önce senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniliyor.""Üçlü Filtre de ne?" diye sordu adam.Bilge: "Birincisi, Gerçek Filtresi" dedi. "Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?""Hayır" dedi adam. "Aslında bunu sadece duydum ve...""Tamam" dedi bilge. "Öyleyse sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim. İyilik Filtresini... Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?""Hayır, tam tersi...""Öyleyse" diye devam etti bilge, "onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. Faydalılık Filtresi... Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?""Hayır, gerçekten değil.""Peki" diye tamamladı bilge, "eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve de faydalı değilse, bana niye söyleyesin ki?" Edited January 29, 2018 by yineben Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted May 29, 2018 Share Posted May 29, 2018 Bir zamanlar Yemen’de çok şiddetli bir sel ortalığı alt-üst eder. Sular çekildikten sonra eski bir mezarın açıldığı görülür. Ortaya bir kadın cesediyle büyük bir servet çıkar. Kitabedeki yazı okunduğunda görülür ki, bu ceset, Hımyerî hükümdarlarından Zu Şefer’in kızı olan Tace adındaki bir kadına aittir.Yusuf (A.s) zamanında yaşadığı anlaşılan Tace’nin cesedinin boynunda yedi inci gerdanlık, kollarında yedişer kıymetli altın bilezik, ayaklarında mücevherli yedişer halhal, yani ayak bileziği ve on parmağında da muhteşem mücevher yüzüklerin bulunduğu görülür. Ayrıca baş tarafında çok kıymetli eşya ile doldurulmuş hazine gibi bir tabut parladığı da dikkatlerden kaçmaz.Bu tabutun ön kısmındaki levhada yazılı olanlar, en az mücevherler kadar ilgi çekicidir:“Ben Zu Şefer’in kızı Tace’yim. Memleketimizde müthiş bir kıtlık çıktığı için, tahıl getirtmek üzere Mısır Maliye Nazırı olan Yusuf Aleyhisselam’a adam yolladım. Epey bir zaman geçtiği halde gönderdiğim adam gelmeyince, adamlarımızdan bazı kimselere bir kantar (50 kilo kadar) gümüş verip, herhangi bir yerden bununla bir kantar un alıp getirmelerini istedim. Onlar da bulamadılar. Nihayet bir kantar altın verip tekrar gönderdimse de yine bulamadıkları için inci öğütüp yemekten başka çare bulamadım. Fakat o da beni besleyemediği için büyük bir servet içinde açlıktan ölümle yüz yüze kaldım. Benim bu hikayemi işitenler halime acısınlar! Acaba dünyada benden başka hangi kadın bu kadar muhteşem zinetler içinde açlıktan ölmüştür?"Tarihte altının da, incinin de, mücevheratın da, paranın da beş para etmediği durumlar az değildir. Herhalde insanlık bu gibi olaylardan ibret almalıdır Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted June 14, 2018 Share Posted June 14, 2018 Vaktiyle Birbirini Çok Seven İki2 Kardeş Varmış. Büyüğü Halil. Küçüğü ise İbrahim... Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekârmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin... Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş... Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış : İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki, abi demiş İbrahim... Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... . O gidince, düşünmüş İbrahim: Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine Böyle demiş ve Kendi payından bir miktar atmış onunkine... Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara. Peki abi. İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. O gidince, Halil düşünür bu defa: Der ki: Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek, Kendi payından atar onunkine birkaç kürek. Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler. Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile. Hak teala bu hali çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki... Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler. Şaşarlar bu işe... Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları. Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir. Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir . ALLAH EVİNİZDEN VE KESENİZDEN HALİL İBRAHİM BEREKETİNİ EKSİK ETMESİN. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted October 29, 2018 Share Posted October 29, 2018 Hızır’ı gördü, ama Ebu Bekr-i Verrak “rahmetullahi aleyh”, âlim ve Evliyadan bir zattı.Çok korkuyordu Allahü teâlâdan.Gençliğinde çok istediği bir şey vardı.Hazret-i Hızır ile görüşmek.Bunu çok arzu ediyor, nasib etmesi için Rabbine yalvarıyordu.Ayrıca bir âdeti de vardı kendisinin.Şöyle ki, her gün Evliya kabirlerini ziyaret için kabristana gider ve her gidip gelişte bir cüz Kur’an-ı kerim okurdu.Bir gün, yine bu niyetle çıkmıştı ki, nur yüzlü bir ihtiyar yanına gelip;- Nereye gidiyorsun? diye sordu.- Kabristana gidiyorum.- Ben de o tarafa gidiyorum. İstersen beraber gidelim.- Olur, gidelim.Ve başladılar birlikte yürümeye.Zira çok sevmişti bu ihtiyarı.Sohbet ederek gittiler.Kabir ziyaretini yapıp, yine sohbet ederek döndüler.O ihtiyar ayrılırken;- Çok görmek istediğin Hızır benim, dedi. Beni gördün. Ama ben meşgul ettim seni. Her gün okuduğun cüzü, bugün okuyamadın.Ve ekledi:- Hızır ile sohbetin zararı bu olursa, kötü arkadaşlarla konuşmanın, kötü kitapları okumanın zararını düşün artık.Tam cevap verecekti ki, göremedi Onu bir daha.Kaybolmuştu gözden. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted October 30, 2018 Share Posted October 30, 2018 Cenâb-ı Hak, Musa aleyhisselama;- “Ya Musa! Sana Peygamberlik vermeme sebep olan şeyi biliyor musun?” diye sordu.Musa aleyhisselam;- Hayır ya Rabbi, dedi. Bilmiyorum.Buyurdu ki:- Sen bir gün koyun güdüyordun. Bir koyun sürüden ayrılıp kaçtı. Sen onu sürüye katmak için arkasından yürüdün. Yetişemeyince koştun. Bir hayli yol gittiniz. Hem sen yorulmuştun, hem de koyun. Nihayet yetişip yakaladın. Ama hiç kızmadın. Merhametle muamele edip;- “Bre hayvan! Ne zorun vardı da, böyle hem kendini yordun, hem de beni!” diye seslendin.Halbuki, o anda son derece yorgun ve hiddetliydin. İşte, o hiddetli ve gazablı zamanında hırsını yenip güzellikle ve yumuşaklıkla muamele etmen, hoşuma gitti. Mükafat olarak sana peygamberlik derecesini ihsan eyledim. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
STAN Posted October 30, 2018 Share Posted October 30, 2018 boş şeyler dostum herşey ama herşey insanların elinde bunu söyler buna inanırım. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
STAN Posted October 30, 2018 Share Posted October 30, 2018 (edited) tnc ye kişisel başlık açasım var şerefsizim takılı kaldığımız konu izah meselesi karşılıklı anlaşıp gitsek keşke. (yani herkesle) bi ara www.demirilyiz.com vardı keşke kapatmasaydım., biraz imkanım kısıtlıydı birazda ihmalkarlık. 2010 filandı. yoksa Google blogger filan mı yazsam ne. Please register to see this content. gibi ne desriniz yazayım mı? Edited October 30, 2018 by STAN Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.