yineben Posted February 7, 2014 Share Posted February 7, 2014 FAKİRLİKTEN ŞİKAYETE UTANMIYOR MUSUN ?Bir Kişi Fakirliğinden Dolayı Maneviyat Ehli Zata Şikayette Bulundu.O Da Ona Dediki:" 2 Gözünün Kör Olup Bin Altının Olması Seni Sevindirir Mi?""Hayır!""Pekala, Dilsiz Olup Bin Altının Olmasını İster Misin?""Hayır!"Maneviyat Ehli Zat Bunun Üzere Fakirlikten Yakınan Kişiye Şu İkazı Yaptı:"Mevla'nın Senin Yanında Binlerce Altın Değerinde Nimetleri Varken Fakirlikten Şikayet Etmeye Utanmıyor Musun?" Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 8, 2014 Share Posted February 8, 2014 HediyeAdam 3 yaşındaki kızını, gayet pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını ziyan ettiği için azarlamıştı.Küçük kız, koskoca bir paket altın yaldızlı kağıdı bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı.Ertesi sabah adamın yaş günüydü küçük kızı, paketi getirip:"- Bu senin babacığım" dediğinde çok üzüldü. Acaba gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına. Bir gece evvel yaptığından utanarak, kutuyu açtı. Fakat kutunun içi boştu. Kızına gene çıkıştı: - Birisine bir hediye verdiğinde, kutunun içinde bir şey olması lazım. Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım? Küçük kız gözlerinde yaşlarla babasına baktı. - O kutu boş değil ki baba! İçini öpücüklerle doldurmuştum! Babası o kadar çok üzüldü ki, koştu, kızına sarıldı. Beraberce ağladılar. Adam o kutuyu ömrünün sonuna kadar sakladı. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 8, 2014 Share Posted February 8, 2014 Ustalık BedeliBir fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinalardan biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim de durdu. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraştılar, ancak ne yaptılarsa nafile, bir türlü başaramadılar.Sonunda dışarıdan uzman çağırdılar. Uzman gelip makineyi inceledi. Durumuna baktı. Sonra çantasından bir çekiç çıkardı.Elinde çekiçle makineye yaklaştı. Makinenin belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yaptı. Makine hemen çalışmaya başladı ve hiçbir arıza olmamış gibi devam etti. Fabrika tekrar harekete geçti. Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderdi : "Hizmet bedeli karşılığı 1.000 lira" Fabrika müdürü bu faturaya çok kızdı. Tepesi attı ve bir çekiç darbesi için bin lirayı çok buldu. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istedi. Uzmandan bir gün sonra aşağıdaki ayrıntılı fatura geldi : Makineye çekiçle vurma bedeli.............. 1lira Nereye vuracağını bilme bedeli............... 999 lira Toplam................................................ 1.000 lira 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 8, 2014 Share Posted February 8, 2014 Bir Japonun TespitleriBir Japon, Istanbul'da geçirdiği bir haftanın sonunda fikri sorulduğunda şunları söylüyor:Türkler'in evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar. Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor. Zorla her yemekten tattırıyorlar. Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalkmıyor. Çay, kahve, meyve, ikram bitmiyor. Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor. Kumandayı elinize veriyorlar. Sırtınıza, altınıza yastık konuyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor. Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar. Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor. Sonra evden çıkıyorsunuz aynı adamlar 180 derece değişiveriyor. Herkes arabasını üstünüze sürüyor. Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor. Kornalar, küfürler. şerit değiştirmek bile mümkün değil.Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü yok geçemezsiniz. Evde öyle, arabada böyle, nasıl oluyor? Bu işi çözemedim. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 8, 2014 Share Posted February 8, 2014 En İyi Ben OlmalıyımÖğretmen sınıftaki zeki fakat kıskanç öğrenciye : "Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?" diye sordu. Öğrenci, bir süre düşündükten sonra, "Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum." dedi. "En iyi ben olmalıyım." Öğretmen, masasından kalktı, eline bir parça tebeşir aldı ve yere 15 cm. uzunluğunda bir çizgi çekti, kıskanç öğrenciye bakarak, "Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?" dedi. Öğrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç yanıt verdi. Öğretmen, yanıtları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti. "Şimdi birinci çizgi nasıl görünüyor?" diye sordu. Öğrenci utana sıkıla, "Daha kısa" diyerek başını öne eğdi. Öğretmen bu yanıt üzerine öğrencisine unutmaması gereken şu öğüdünü verdi: "Bilgini ve yeteneklerini artırarak kendi çizgini uzatman, rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir." Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 13, 2014 Share Posted February 13, 2014 (edited) Küçük Kızdan Muhteşem Cevap !-Küçük bir kız öğretmeni ile yunuslar hakkında konuşuyordu. Öğretmen bir yunusun insanı yutmasının fiziksel olarak imkânsız olduğunu söyledi, çünkü yunusun boğazı çok küçüktür .Küçük kız “Yunus peygamberi” bir yunusun yuttuğunu söyledi . Sinirlenen öğretmen yunusun insanı yutamayacağını tekrarladı . Küçük kız şöyle dedi ; Cennete gittiğim zaman Hz. Yunus’a soracağım.” Öğretmen “Ya Hz. Yunus cehenneme gittiyse?” diye yanıtladı. Küçük kız ” O zaman sen sorarsın” dedi . KOMİK 2 sevgili varmışÇok severlermiş birbirleriniGenç askere gitmişO askerdeyken kız başka birine aşık olmuşbunu mektupla anlatmak zorunda kalmış "Senaskerdeyken ben başkasına aşıkoldum,Kusura bakma sende olan fotoğraflarımıgönder"Asker mektubu okumuş,intikam alcak ya.! Bölükteki askerlerden ne kadar kız resmi varsa toplamış zarfa koymuş ve şöyle yazmış: "Kusura bakma sen hangisiydin seçemedim kendi resmini al diğerlerini geri yolla..! Edited February 13, 2014 by yineben 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
ugur4721 Posted February 14, 2014 Author Share Posted February 14, 2014 1 Saat Baba, işten yorgun argın eve geç gelmişti.. Çocuk: Baba, bir şey sorabilir miyim? Baba: Evet.. Çocuk: Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun? Baba: Bu senin işin değil.. ... Çocuk: Babacığım lütfen, bilmek istiyorum.. Baba: İlle de bilmek istiyorsan 20 milyon.. Çocuk: Peki bana 10 milyon borç verir misin? Baba: Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat.. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"... Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi... "Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler babacığım"... Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı ama yeterince yoktu" dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; "İşte 20 milyon...'Senin bir saatini alabilir miyim? Yarın 1 saat erken gelebilir misin? Seninle akşam yemeğini beraber yemek istiyorum.'' dedi... Bazı şeyler çok değerlidir... Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
KintaRo Posted February 14, 2014 Share Posted February 14, 2014 Evde öyle, arabada böyle, nasıl oluyor? Bu işi çözemedim. onun cevabı basit: "arabada beş, evde onbeş." Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 14, 2014 Share Posted February 14, 2014 İbretlik Taşın Hikayesi:Genç bir adam, yeni aldığı otomobilin içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti. Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğun ensesinden kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu : Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu? ”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızma. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret edip, önlerine geçmeme rağmen diğer arabalar durmadı.Kornaya basıp çekip gittiler. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasını işaret etti. “Abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum. Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır.'' Ne diyeceğini bilemez halde, genç adamın boğazı düğümlenmişti. Hemen koşup yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı. Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Yeni arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi. Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi.Bu ona büyük bir ders olmuştu. Oradaki izi ve şu mesajı hiç unutmamak için sakladı: Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme. Yüce yaratıcı, ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. O'nu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize ufak musibetler gönderebilir. Ya Rabb'ini dinle… veya taşı bekle. Seçim senin. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 18, 2014 Share Posted February 18, 2014 BİR DRAM ARTİSTİ, çok ünlü bir komedi sanatçısıyla alay ediyordu.“Milleti güldürmenin ne değeri var, anlayamıyorum. Zor olan, ağlatmaktır; ben onu yapıyorum.”Komedi sanatçısı şöyle karşılık verecekti;“Dostum, senin yaptığını soğan da yapar. Peki, bana milleti güldüren bir şey gösterebilir misin? Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 18, 2014 Share Posted February 18, 2014 Üç Sual ve Bir CevapMevlânâ’ya felsefecilerden bir grup gelerek bazı sorular sormak istediklerini söylediler. Mevlânâ’da onları hocası Şems-i Tebrîzî’ye havale eder. Bunun üzerine onun yanına giderler. Şems-i Tebrîzî mescidde, talebelerine, bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu.Gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler. Şems-i Tebrîzî, “Sorun” dedi. Felsefecilerden biri sormaya başladı. “Allah var dersiniz; ama görünmez. Göster de inanalım.” Şems-i Tebrîzî, “Öbür sorunu da sor” der. O, “Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonrada ateşle ona azap edilecek dersiniz. Hiç ateş ateşe azap eder mi?” dedi. Şems-i Tebrîzî; “Peki öbürünü de sor” der. O, “Ahiret’te herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları, canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın” der. Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, elindeki kuru kerpici adamın başına vurur. Soru sormaya gelen felsefeci, derhal zamanın kadısına gidip, davacı olur. Ve “Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu.” diye şikayet eder. Şems-i Tebrîzî, “Ben de sadece cevap verdim” der. Kadı bu işin açıklamasını ister. Şems-i Tebrîzî şöyle anlatır: “Efendim! Bana “Allah-u Teâlâ’yı göster de inanayım” dedi. Şimdi bu felsefeci, başına vurduğum kerpicin başında ağrı yaptığını söylüyor, başının ağrısını göstersin de görelim. Yine bana, şeytana ateşle nasıl azap edileceğini sordu. Ben buna toprak parçasıyla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Toprak toprağa nasıl acı verir? Yine bana, “Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz.” dedi. Benim canım, onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyada küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan ahiret hayatında niçin hak aranmasın?” Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında mahcub olup, söyleyecek söz bulamaz. 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 20, 2014 Share Posted February 20, 2014 Bir gün Musa (a.s.) bir kafirle din hakkında tartışmaya girmiş ve kimin haklı olduğunu anlamak için: "Ateş yakıp ateşin üstünden geçelim. Kim yanmazsa o haklıdır" demişler. Musa (a.s.) ve adam el ele tutuşup ateşin üstünden geçmişler fakat kafir adam yanmamış. Musa (a.s.) Cenab-ı Hakk'a sormuş: - Ya Rab! Beni yakmayışını anlarım da kafiri niye yakmadın? Cenab-ı Hakk'ın verdiği cevap ise çok manidar: "Bilmez misin ya Musa; biz dostumuzun elinden tutanı yakmayız." 4 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 20, 2014 Share Posted February 20, 2014 (edited) Ders alınacak bir hikayecik. . Mübarek bir zat, bir Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar:—Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce ne ile uğraşır, ne yapar?Tal****** birisi der ki:—Elbette sürekli namaz kılar.Diğer bir talebe de der ki: —Devamlı oruç tutar. Bir diğeri de der ki: —Cihat eder, emri maruf yapar. Velhasıl talebeler faydalı bütün işleri sayarlar. O zat buyurur ki: —Bu mezarda yatan kişinin artık dünyaya kapıları kapanmıştır. Ama sizin oraya gideceğiniz kesindir; yani siz de onun gibi öleceksiniz. O halde neden şimdi bu söylediklerinizi yapmıyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Onun kaybettiği fırsatı, siz bir ganimet bilmelisiniz yarına bırakmadan bu faydalı işlerle uğraşmalısınız.. Bu Hikaye Sizi Çok ETKİLEYECEK ! Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri,kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu. Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde : -"Dokunma bana ..." diye bir ses duydu. -"Beni okşamaya hakkın yok senin..." Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman Allahım!.. Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu. -"Bana yaklaşmanı istemiyorum" diye devam etti. -"Hemen uzaklaş benden..." Kadın, biraz olsun kendini toplayarak : +"Çocuklarımız hep erkek oluyor" dedi. +"Onlar da güzel ama kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istedim." -"Beni öpemezsin" diye ağlamaya başladı bebek. -"Benim de seni öpemeyeceğim gibi..." +"Neden ?" diye sordu kadın."Neden öpemezsin ki ?" Bebek, hıçkırıklara boğulurken : -"Bunun sebebini bilmen gerekir" dedi. -"Düşünürsen mutlaka bulacaksın..." Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi.Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken : "Geçmiş olsun hanımefendi" dedi. "Başarılı bir kürtajdı doğrusu. Ha..! Sahi, "kız"mış aldırdığınız bebek. Edited February 20, 2014 by yineben Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted February 22, 2014 Share Posted February 22, 2014 (edited) BENİM EŞİM ÇALIŞMIYOR !!!Bir Erkek ile Arkadaşı arasında geçen KONUŞMA .. .....Arkadaşı : İşiniz NEDİR?Erkek: ..... ( herhangi bir meslek ) .....Arkadaşı: Peki Eşin?Erkek: ÇALIŞMIYOR ... EV hanımı .....Arkadaşı: Kim Kahvaltı hazırlıyor? Erkek: Eşim, Çünkü ÇALIŞMIYOR ..... Arkadaşı: Saat kaçta uyanıyor kahvaltıyı hazırlamak için? Erkek: Sabah 5 te çünkü evi de toparlıyor ..... Arkadaşı: Çocuklar nasıl okula gidiyor? Erkek: Eşim onları okula götürüyor , ÇÜNKÜ ÇALIŞMIYOR ..... Arkadaşı: Çocukları okula götürdükten sonra ne yapıyor ? Erkek: Evin alışverişi , çamaşır , yemek ...ÇÜNKÜ ÇALIŞMIYOR ..... Arkadaşı: Sen eve işten döndüğünde ne yapıyorsun ? Erkek: DİNLENİYORUM, Çünkü BÜTÜN GÜN ÇALIŞIYORUM.. ..... Arkadaşı: Peki o zaman EŞİN NE YAPIYOR ? ERKEK: Yemekleri hazırlıyor , Çocukları Doyuruyor , Bulaşıklar yıkıyor ve Çocukları yatağa yatırıyor ... ***** ŞİMDİ SORUYORUM SİZE ACABA KİM DAHA ÇOK ÇALIŞIYOR ... ***** BİZ BUNA EV HANIMI DİYORUZ... ***** ÇALIŞMIYOR DİYORUZ ... ***** İSTEĞİM EŞİNİZİN DEĞERİNİ BİLİN. ***** Onlar size Allah'tan emanettir.. Edited February 22, 2014 by yineben 3 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 2, 2014 Share Posted March 2, 2014 Doğuştan kör iki adam, bir duvarın kenarına çökmüş konuşuyorlardı. Biri:"Dün gece rüyamda çok güzel bir kuş gördüm" dedi.Diğeri heyecanla sordu:"Ben ömrümde hiç kuş görmedim. Allah gözünü açsın, anlat hele; kuş neye benziyordu?"Rüyayı gören kör cevap verdi:"Umuda benziyordu" 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 4, 2014 Share Posted March 4, 2014 FOTOĞRAFIM ÇEKİLİYORBir anne okulun dağılma saatinin geldiğini fark etti, o sırada yağmur yağacak gibiydi. Sekiz yaşındaki kızını almak için arabasını okula doğru sürdü.Okulun sokağına döndüğünde kendisini gören kızı kaldırımdan arabaya doğru koşmaya başladı. O sırada bir şimşek çaktı ve küçük kız durup yüzünü gökyüzüne çevirdi, gülümsedi, sonra annesinin arabasına koşmaya devam etti.Başka bir şimşek çaktı ve küçük kız yine durdu, gökyüzüne doğru baktı, gülümsedi ve koşmaya devam etti. Böylece, aynı hareketleri bir kaç defa yaptıktan sonra nihayet annesinin arabasını park ettiği yere ulaştı. Kızının tuhaf davranışlarından bir şey anlamayan anne sordu: ’Kızım niçin sürekli olarak durdun ve gökyüzüne gülümsedin?’ ‘Öyle yapmam gerekiyordu anneciğim, çünkü melekler fotoğrafımı çekiyorlardı.’ 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 7, 2014 Share Posted March 7, 2014 EMANETÇİYİZCimri bir adam, bütün malını altına çevirir. Altınlarını bir küp içinde bahçesine gömüp ara sıra ziyaret ederek okşar. Bu hareketi komşularından birinin dikkatini çeker ve orada bir hazine olduğundan şüphelenir. Bir gece oraya gider ve altını çalar. Cimri ertesi sabah altın küpünün yerinde yeller estiğini görür, ağlayarak saçını başını yolar. Onu böyle perişan gören komşusu şöyle der: "Kendini üzme artık, bir taş alıp aynı çukura koy ve o taşın altınların olduğunu düşün. Çünkü kullanmayı hiç düşünmediğine göre taş da aynı işi görecektir. Unutma; Elimizdekiler, kullanılırsa kıymetlidir, sahip olmakla değil. Kullanmadığımızşeyin sahibi değil, emanetçisiyiz. Hiçbir şey için "BENİMDİR" deme, "YANIMDADIR" de!" 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Makifo Posted March 7, 2014 Share Posted March 7, 2014 FOTOĞRAFIM ÇEKİLİYORBir anne okulun dağılma saatinin geldiğini fark etti, o sırada yağmur yağacak gibiydi. Sekiz yaşındaki kızını almak için arabasını okula doğru sürdü.Okulun sokağına döndüğünde kendisini gören kızı kaldırımdan arabaya doğru koşmaya başladı. O sırada bir şimşek çaktı ve küçük kız durup yüzünü gökyüzüne çevirdi, gülümsedi, sonra annesinin arabasına koşmaya devam etti.Başka bir şimşek çaktı ve küçük kız yine durdu, gökyüzüne doğru baktı, gülümsedi ve koşmaya devam etti. Böylece, aynı hareketleri bir kaç defa yaptıktan sonra nihayet annesinin arabasını park ettiği yere ulaştı. Kızının tuhaf davranışlarından bir şey anlamayan anne sordu: ’Kızım niçin sürekli olarak durdun ve gökyüzüne gülümsedin?’ ‘Öyle yapmam gerekiyordu anneciğim, çünkü melekler fotoğrafımı çekiyorlardı.’ Çok güzel fakat flaş patladıktan sonra poz vermek ne kadar doğru olur :trollface: Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 8, 2014 Share Posted March 8, 2014 Çok güzel fakat flaş patladıktan sonra poz vermek ne kadar doğru olur :trollface: (çocuğun bakış açısını; bir büyük okumuş vs.. kişinin bakış açısı ile değerlendirmek ) buradaki olay çocuğun en doğal saf tertemiz günahsız küçük oluşu ve olaylara bakışı kendi çocuksu dünyasında toz bembe içinde kötülük olmadığı için olumsuz düşüncenin olmayışı güzel bakanlar güzel görür. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 8, 2014 Share Posted March 8, 2014 TEMEL VE PAPA..!Temel, Vatikan'da gezerken upuzun birkuyruk görür.Nedir bu kuyruk, diye sorduğunda;Kuyruğun diğer ucunun, kiliseye uzandığınıve Vatikan kilisesi tarafından cennetin parçaparça satıldığını, her 1000 dolar verenin de cennetten bir parça satın alabildiğini öğrenir. Kuyruğu takip edip, kiliseye ulaşır ve kapıdaki görevlilere: Ben, cehennemi satın almak istiyorum. Olmaz, burada cehennem satışımız yok. Cennetten bir parça almak istiyorsan da sıraya gir. Temel, cehennemi satın almakta kararlıdır ve ısrarını da sürdürür. Kapıda Temel'i ikna edemeyen görevliler, içerde papaya durumu anlatırlar. Papa gülerek: Gidin sorun bakalım, cehennemin tümüne ne kadar veriyormuş bu akılsız adam. Kapıya inip, Temel'e sorarlar: 10.000 dolar veririm. Papa, Temeli içeri çağırtır. Hazırlattığı evrakı da Temel'e imzalatıp, 10.000 dolarını da aldıktan sonra arkasından gülerek uğurlarlar. Dışarı çıkan Temel, kapıda günlerdir cennetten bir parça satın almak için bekleyen binlerce kişiye, elindeki belgeyi gösterip: Eyyy uşaklar; Cehennemin tümünü ben satın aldım, artık cennet için uğraşmanıza gerek kalmadı, dağılabilirsiniz. Sonra ne oldu dersiniz..? Cennet satışları sıfırlanan papa ve ekibi, 10.000 dolara sattığı cehennemi Temel'den geri alabilmek için, hâlâ pazarlık etmekte. Son durum; Temel, 10 milyon dolarda ısrarcı..! Yaşlı bir marangozun emeklilik zamanı gelmişti. Patronu olan mutahhide, artık iştenayrılmak istediğinden bahsetti. Mutahaid buiyi adamın ayrılmasına çok üzüldü. Ve ondanson bir ev daha inşa ettikten sonra işibırakmasını rica etti. Marangoz kabul etti veişe başladı ama çok isteksizdi. Baştan savmabir işçilik yaptı ve kalitesiz malzemelerkullandı. Evi bitirdikten sonra eve bakmayagelen patronu dış kapının anahtarınımarangoza uzattı. Ve “Artık bu ev senin”dedi. “sana benden hediye” 2 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 10, 2014 Share Posted March 10, 2014 (edited) PENCERE VE AYNA Çok zengin ama cimri bir adam, bir bilgenin yanına gidip nasihat almak istedi. Bilge onu pencerenin yanına götürüp sordu: “Pencereye baktığında ne görüyorsun?” “Yoldan gelip geçen insanlar görüyorum. Bir de yolun kenarında oturmuş dilenen fakir bir adam var.” Bilge, başka bir odaya gidip elinde büyük bir aynayla döndü ve sordu:“Peki bu aynaya baktığında ne görüyorsun?” “Kendimi.” “Yani artık başkalarını görmüyorsun! Farkında mısın, pencere camı da aynı maddeden, yani camdan yapılmıştır. Ama aynanın camının üstüne incecik bir gümüş tabakası kaplandığı için, ona baktığında kendinden başkasını göremiyorsun. “İşte, insan kalbi de cam gibi aslında şeffaftır, başkalarını görmemize engel değil vesile olur. Onlara merhamet besleriz o zaman. Ama ne zamanki altın, gümüş gibi dünya süsleriyle kalbimizi kaplarsak, o zaman sadece kendimizi görürüz. Kalbimizden de merhamet çekilip atılır. “Yapman gereken kalbini temizlemek. Altınları ve gümüşleri cebinde taşımak, kalbinde değil. O zaman bencillikten kurtulup başkalarına merhamet beslemeye başlarsın... Edited March 11, 2014 by yineben Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 16, 2014 Share Posted March 16, 2014 (edited) İşadamı traş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir.Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; “Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi…” Berber çocuğa seslenir: “Ali, buraya gel!”. Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar.Berber işadamının kulağına sessizce, “bak şimdi” diye fısıldar ve bir elinde 5 TL, diger elinde 20 TL lik bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: “Hangisini istiyorsan alabilirsin?” Çocuk dalgın dalgın bir 5 TL ye bir de 20 TL ye bakar ve sonunda 5 TL lik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber işadamına döner ve gülerek: “Gördün mü? Sana söylemiştim.” der.Traş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali’yi görür. Yanına giderek, neden 20 TL değil de, 5 TL lik banknotu aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir: “Hehehe… Eğer 20 TL lik alırsam oyun biter.” Bunu Unutma Sakın.. Zamanın birinde kimsesiz ve yalnız bir kız vardı....Kendini çok ama çok üzgün hisettiği bir gün çayırda yürürken küçük bir çalıya, bir kelebeğin takıldığını gördü.Kurtulmak için çabaladıkça çalılar narin bedenini dahada çok hırpalıyordu.Yetim kız dikkatle kelebeği kurtardı..Kelebek uçup gitmek yerine güzel bir periye dönüşüverdi.Yetim kız gözlerine inanamadı...Peri,kıza :"Senin eşsiz, iyi kalpli bu davranışından dolayı sana bir dilek dileme hakkı sunuyorum" dedi... Kız bir an düşündü ve "Mutlu olmak istiyorum "dedi. Peri ",peki " dedi.Kızın kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı, sonrada ortadan kayboldu... Kız büyüdüğü sürece ondan daha mutlu kimse yoktu. Herkes ona bu mutluluğun sırrını sorardı.O ise gülümser:"Sırrım ,küçükken iyi kalpli bir periyi dinlemiş olmamdır "derdi. Yaşlanıp ölüm döşeğine düştüğünde ,komşuları onun etrafına toplandı. Sırrının onunla birlikte yok olmasından korkmaktaydılar. "Lütfen sırrını bizede söyle " diye yalvardılar..."Peri sana ne dedi?" Sevimli yaşlı kadın gülümseyip... "Bana şöyle dedi " """Ne kadar güvende ,ne kadar yaşlı yada genç ,zengin ya da fakir olursan ol...Her kesin sana ihtiyacı var. Çevrendekilerin ,seni sevenlerin sana ihtiyacı var.Bunu Unutma Sakın!""" Edited March 16, 2014 by yineben 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 16, 2014 Share Posted March 16, 2014 (edited) DERVİŞ'İN SARHOŞA MUHTEŞEM DERSİ..!Sarhoşun biri şarap şişesiyle camininönünden geçerken, camiden çıkan bir dervişindikkatini çeker ve derviş sarhoşa der ki:Birader, şu şişeni bana versene.Sarhoş şaşkın şekilde:Sen yeni camiden çıktın, şarabı ne yapacaksınbe adam..?Derviş der ki:Şarabı, caminin içene dökeceğim.Sarhoş hiddetlenir, kızgın bir şekilde: Sen nasıl Allah'ın evine şarap dökersin..? Allah'tan korkmaz mısın..? Ben kırk yıldır içki içerim ama böyle bir şeyi asla yapmam. Şarabı da sana bu iş için vermem. Haydi başka kapıya git. Beni bulaştırma, ben Allah'tan korkarım. Sarhoş bilmeden de olsa, dervişin tam da istediği cevabı vermiştir. Derviş taşı gediğine ustalıkla koyar: Be adam; sen şu kul yapısı, adına cami dediğimiz taştan, topraktan yapılmış binanın içine saygından şarap döktürmezsin ama nasıl olur da, Allah'ın sana rahmeti ve lütfu ile emanet edip, kendisine kul olup, ibadet etmeni istediği şu mükemmel ve muazzam beden sarayının içine şarap dökersin..! SİZİN ŞER GÖRDÜKLERİNİZDE HAYIR OLABİLİR..!Bir adam, gemi ile yolculuğa çıkar.Yolculuk uzun ve meşakkatlidir.Zorlu saatler sürerken, çok büyük bir dalgagelip, gemiyi alabora eder.Gemi ters döndükten sonra, bu adamındışında hiç kimse kurtulamaz.Adam, can havliyle dilinde dualar iletutunabileceği bir tahta parçası ararken,gemiden kopan büyük bir parça sanki kendisine ikram edilmiş gibi yanına gelir. Adam hemen bu tahtanın üstüne çıkarak, canını kurtarır. Birkaç günlük yolculuk sonunda, dalgalar adamı ıssız bir adaya sürükler. Kendini karaya atan adam, büyük bir sevinç içerisinde hemen şükür secdesine kapanır ve Allah’a hamd eder. Daha sonra adayı gezip, tanımaya çalışır. Bakar ki, adada yaşam pek de kolay değildir. Yiyecek olarak pek bir şey yoktur, su bulması ise zaman alır. Geçen zaman içinde balık avlayıp, karnını doyurur ve soğuyan hava şartları karşısında bir kulübe yapmaya karar verir. Bulduğu çalı çırpıyı toplayıp, koparttığı ağaç dallarından kendisine kışı geçirebileceği bir kulübe yapar. Ancak bu şartlar, kendisini oldukça zorlamaya başlamıştır. Birgün ellerini açıp, Allah’a; Ya Rabbi, beni buradan kurtar, diye dua eder. Birden hava döner ve yağmur öncesi gök gürleyip, adaya yıldırımlar düşmeye başlar. Bu yıldırımlardan bir tanesi de adamın kulübesine düşer ve kulübe yanmaya başlar. Adam şaşkınlık içinde, ettiği duaya karşılık Allah’ın bu felaketi başına verdiğini düşünerek, isyan etmeye başlar. Ya Rabbi, ben senden beni kurtarmanı istedim oysa sen benim kulübemi yerle bir ettin. Ben şimdi kışı nerede geçireceğim, diyerek isyanını açığa vurur. Aradan birkaç saat geçmiştir ki, adam adaya bir motorun yanaştığını görür. Motordakiler sanki adaya araştırma yapmaya çıkmış gibi etrafı araştırmaktadırlar. Adam hemen sahile koşup, motordakilerin yanına giderek durumunu anlatıp, kendisini kurtarmalarını ister. Motorun kaptanı da; Bizim gemimiz açıkta bizi beklemekte, biz de zaten sizi almaya gelmiştik, der. Adam hayretler içinde; İyi ama siz benim burada olduğumu nereden bildiniz, diye sorar. Motor kaptanı şöyle cevap verir; Ateş yakıp dumanla işaret verdiğiniz için, biz de sizin zor durumda olduğunuza kanaat getirerek adaya geldik, der. Adam az önce Allah’a ettiği isyan için gözlerinden gelen yaşı silerken, dudaklarından şunlar dökülür; Allah'ım beni affet, senin rahmetini bilemedim..! Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz..! [Bakara Suresi, 216] Edited March 16, 2014 by yineben 1 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
yineben Posted March 19, 2014 Share Posted March 19, 2014 HEMEN Mİ ÖLECEĞİM..!Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hastabir kız getirdiler.Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşindenacil kan nakliydi.Küçük çocuk, aynı hastalıktan mucizevişekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki çocuğa anlattı ve ablasına kan verip, vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı, sonra derin bir nefes aldı ve eğer kurtulacaksa veririm kanımı dedi. Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu, gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: Hemen mi öleceğim..? Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı. Ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu..! 2 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Cyph3r Posted March 19, 2014 Share Posted March 19, 2014 .... Hemen mi öleceğim..? Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı. Ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu..! Konu 3 sayfa olmuş, ben ilk defa merak ettim bunu okudum.... bak hep böyle yapacaksan konuyu kilitleyecem birader... Son kısmı okuyunca dalağım deşildi yaaa... ben duygusal bi adamım yapmayın böyle :D 2 Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.