Jump to content

Volta


ysncn_

Recommended Posts

Volta

Murat Yıldırım

“Dışarı çıkmadık, çünkü hep dışarıdaydık

İçeri girmedik, çünkü hep içerideydik.”

Edip Cansever

Volta; “atmak”, “çıkmak”, “vurmak” fiilleriyle tanımlanan bir eylemdir. Volta atmak... Voltaya çıkmak ya da volta vurmak gibi... Gerçekleşmesi için, ya atacaksınız, ya çıkacaksınız veya kendinizi voltaya vuracaksınız. Her durumda da, ortada bir hareket, bir eylem olduğu malumdur.

Volta, öyle bir eylemdir ki, aşağı-yukarı gidip gelmekten ibaret değildir. Asla değildir. Sözlükler böyle yazabilir. Bizim lügatımızda ise, voltanın anlamı, sözlüklere sığmayacak denli uzundur. Çünkü voltada nerelere gidilir?.. Ve volta, nelere kadirdir?.. Sözlükler bilemez. Biz biliriz!

Bazen ağır ağır atılır adımlar. Bazen hızlı hızlı yürünür. Ama her durumda, özgürlüğe dair hudutsuz düşüncelerin mekanıdır volta. Kaç metrekarede, kaç adım sonra çıksa da karşınıza duvarlar, engel tanımaz o umutlu düşünceler.

Duvarlara aldırmayın. Çünkü volta, isyankar düşüncelerin zaman ve mekanüstü serüvenidir. O düşünceler ki, dar alanlara sığmak için küçülmezler. Aksine, dayatmaları aşarak büyür doğruluğu tecrübe edilmiş hakikatler. O hakikatlerin bedeli, dipdamlarda voltaya vurmak ve vurulmak ise, her adım bir başka bahtiyarlıktır artık.

Düşlerin şelalesidir volta. Binbir parıltısıyla rengarenk düşerler gönlümüze. Öyle düşlerdir ki bunlar, gerçeğine ömür verilir. Hani diyor ya Mahir, “Uçar giderim, ta uzaklara” İşte bu gidişin seyrüseferidir volta. Her adımıyla, bedeli ödenmiş bir mucizenin uçanhalısıdır adeta. Ta uzaklara ******ürür insanı. “Ve serüvenciler düşer yollara...”

Ta uzaklar... Ulaşılmaz mıdır peki?

Asla!

Çünkü ufuk dahili menziller, ulaşılmaz değildir bu macerada. Yeter ki, yol kesen haramilerle uzlaşılmasın. Yeter ki o haramilerin üstüne üstüne yürünsün. Halkın yüzü gülene dek.

Adalıların istikameti belli bu hayatta: Ada!

Karanlık Denizi’nin ortasındaki bu adaya ulaşmak için, sokakları eskitip, dağları aşanların, duvarların ardındaki adımıdır volta. Çıkıldı mı; duvarların, dikenli tel, süngü ve zincirlerin hükmü kalmaz. Voltanın taşıdığı hasret karşısında küçülüp yok olurlar. Öyle ya, hasretin hamalıdır volta. Gık demeden, yüksünmeden, yorulmadan taşınır o büyük hasret.

Ve yeri gelir, efkarın sırdaşı olur volta. Halden anlayan, kadim ve ketum bir dost olarak yanımızdadır daima. Karagün dostudur, sizi asla terk etmez. Dertlerinize ortak, kanayan yaralarınıza derman olur. Zahmet ve eziyetlere karşı, kulağınıza “Aldırma Gönül” şarkısını söyler. Ezgi büyür, büyür ve volta olur. Ezgili bir sabrın adımlarıdır artık, hayata attığınız o derin çentik.

Tek başına atılsa bile, kardeşlik ormanı yürür o mağrur adımların malum voltasında. Dünya halklarıyla paylaşılan, anti-emperyalist bir nehir olur voltada çağlayan sesimiz. Öyle bir nehirdir ki bu, kabına sığmaz.

Sel olur, taşar ve deryasına varmadan durmaz. Nice mazlumun ahı, gözyaşı ve hesabı vardır içinde. Adımlar hızlanır şimdi. Hırsla çağlayan bir nehir nasıl volta atarsa, öyle çarpar kalbimiz.

Şimdi omzumuzda Ernesto’nun eli vardır ve Che, elbette haklıdır: “... Her şeyden önce, dünyanın neresinde olursa olsun, birisine yapılan haksızlığı yüreklerinizin ta derinliklerinde hissedebilin.” Öyle bir histir ki bu, karşısında hiçbir duvar duramaz. Basıp gidersiniz en ateşli, en haklı ve en kanlı çarpışmaların ortasına. Ve eğilip öpersiniz, Filistinli o bebeğin yaralarından.

Kimi zaman, bir yanı dağ, bir yanı uçurum olan patikadan geçer volta. Dağ ne denli yüceyse, uçurum o kadar derindir. Ya saadetin güzelliği ya bedbahtlığın batağıdır adımlanan zaman.

Gönül kanat takıp Anka gibi yükselince, kendi küçülüşüne mahkum kalır o biçarelik. Duvarların gölgesi, işte bu nedenle hiç düşmemiştir, yıldızında buse taşıyan alınlara.

Elbette, naçar bir tekrar olarak, her adımda daha bir yosun tutan mecalsizlikle atılan voltalar da vardır. Ki adına volta demek, yakışmaz şimdi.

Et, kemik, mide, bağırsak olarak gidilip gelinir tekdüzelik istikametinde. Kurumuş bir yaprağın savruluşudur bu. Her adımda derinleşen yalnızlığın, ruhun bataklığına dönüşmesi de bir tercihtir besbelli.

Yalnızlığı hasetinden çatlatan, çoğul adımların kervanıdır bizim voltamız. Adımlarımızın üzerinde, bıçkın endamıyla yürür umut. Öyle çok, öyle çoğuldur ki bu adımlar, yanıbaşınızda yürür tarih ve gelecek. Ve şimdi “dam” ve “dar”a sığmaz bir isyanın rap-raplı adımlarıyla, hakikati şaha kaldıran Köroğlu’dur yoldaşınız. Diğer yanda, zincirlerini parçalayan Spartaküs, özgür bir dünyanın şen çocuklarına maziyi masal etmektedir.

Öfkenin ocağıdır volta. Her adımda nefes eylenir Ferhad’ın körüğüne. Ve gözükaralığın gürzüyle vurulur karanlığa. Hakkı yenmiş mazlumlar için, bir adım daha. Haramilerin üzerine yürümek için, bir adım daha. Kaç kez, kaç kez iner hıncın gürzü şimdiki zamana? Adım seslerinin şiddetinde vücut bulup, yanınızda sıkılmış bir yumruktur artık volta. Tamam olan vakit sarsılır artık, çatlar ve bağrında koşar Eyyubi bir hınç.

Hakikatli esen bir rüzgardır volta. Bad-ı saba bir ferahlıktır umuda dair. Zulmeti dağıtan, gem takılmaz bir lodostur. Öyle eser ki, dağılmayan bulut, açığa çıkmayan gerçek kalmaz alemde. Önüne katıp savurur, eskimesi gereken zamanın pisliğini. Dağlardan şehirlere doğru esen, şahan yeline yar olunur hep bu voltalarda.

Hapishanede zaman bile durabilir. Ama volta asla durmaz. Dahası, voltaya çıkanın önü kesilmez. İnsanın mahremine müdahale gibi bir ayıptır bu. Bir eylem olarak volta, gerçekleştiği anda kendi saygınlığını da yaratır hemen. Deyim yerindeyse, volta atana yılan bile dokunmaz. Çıyanların ve çakalların dokunma tehlikesi ise, tecrübeyle sabittir.

Bizim voltamız gam tutmaz, yılmaz ve yıkılmaz umudi gönüllerin, her dem seferi olma halidir. Yorulmaz adımlarla döşenen bir yoldur volta. Bunca zaman atılan adımların mesafesini toplasan, kimbilir hangi gezegene varılır? Ve lakin eylenen, ihtilali yürüyüşün zerresidir hepsi. İşte bu istikamette hep öne atılmanın sırdaşıdır bu voltalar. Nice serdengeçtinin yareni olmuşlardır. Ki bir adım ötesinin, adına feda dendiğini onlardan duymuş ve bir daha asla unutmamışlardır.

Geçmişin ve geleceğin basamaklarını kendinde toplayan, mucizevi bir merdivendir çıkılan volta. Öyle ki, duyulan, Mahirlerin kesintisiz sesi olur. Sonra ve her şeye rağmen, “İyidir iyi” der Metris’in karanfilleri.

Berdan ve İdiller bir yanındadır, Fidan ve Fatma diğer yanında. Şair haklıdır bir kez daha; öyle genç ve fütursuz adımlarla yürünüp gidilir geleceğe. Geride kalmak olmaz, bir koşu yetişmeli. O halde ve şimdi, volta için adım başına...

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...