Jump to content

Tarihden İbretlik Olaylar


ankakusu

Recommended Posts

Çağdaşlaşma Yolunda

l930'lu yılların Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege şehrinde dahi açlıktan insanların öldüğünü...

Ortalama bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu bu dönemde,

çağdaşlaşma yolunda(!) 75 000 lira gibi büyük paranlar ödeyerek heykel

yaptırdığımızı (1)

Kendinizi Türklere Emanet Edin

16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme

yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından

dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi"

ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına

gayet ibretli bir şekilde:

"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın.

Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve

merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini …(2)

Talan Edilen Mirasımız

Şanlı Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman

Gazinin mübarek anası Hayme Hatunun Domaniç’teki türbesini ulu hakan

Abdülhamid Han'ın, ecdadına hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina

ile tamir ettirip pencerelerini atlas perdelerle kaplattırdığını ve

zeminini de Hereke dokuması muhteşem bir halı ile, döşettiğini . . .

Daha sonraları iş başına gelen Halk Partisi döneminde ise o muhteşem

halının türbeden gasp edilerek, partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin

kapılarına paspas yapıldığını ve atlas perdelerinin de kaymakamlık

binasında kullanıldığını... (3)

Ecdadımızın Silinmez İzleri

1976 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde

şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra

meslektaşları ile sohbete girişen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet

Özmen'in bir ara söze: "Bu Suudi Arabistan'ın ilk tuzdan arıtma

tesisidir" diye başlaması üzerine

Fransız Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:"No... Sör... Bu Suudi

Arabistan'ın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir. İlki Osmanlılar'ın

1800.lü yılların sonunda yaptığıdır" diyerek ecdadımızın eşsiz

mirasından habersiz yaşayan elçimizi mahcup ettiğini ,,(4)

Bitmeyen Osmanlı Sevgisi

Balkanlar'dan Orta Doğu'ya kadar büyük bir

coğrafyanın 1. Cihan Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o

topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle "Osmanlı, Osmanlı "

diye sayıkladığını ..

Budapeşte'den gelen bir yazarımıza bir Boşnak,ın'. "Madem ki İstanbul'a

gidiyorsun Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim

canımı İstanbul'u görmeden . alması!" dediğini Trablusgarp'daki ihtiyar

Cezayirlilerin , boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını…(5)

Biliyor muydunuz.

Avrupa'da Akıncı Korkusu

1534 yılında Viyana'daki St. Stephen

Katedrali'nde. Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak

haber vermekle vazifeli bir memuriyetin ihdas edildiğini ve bu

memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince. Artık bir

Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur" diye bir

karar alınarak iptal edildiğini...(6)

Cennette Yer

Osmanlı Devleti'nin zirvelerde şahlandığı,

akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde. kilisede bir

papazın vaaz verirken"Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennet'in de

kendilerine ait olduğunu... " söylemesi üzerine. bu taksime aklı

yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde: "Dünyada

bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç Cennet'te yer bırakırlar mı?"

dediklerini...(7)

Batışın Remzi

Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan

mütevazı Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızı remzeden Varsay

taklidi Dolmabahçe Sarayının Avrupa'dan borç alınan para ile, 9 ton

altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini... (

Şefzade'nin Dolmabahçe Sefası

İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı yaptığı

dönemde, oğlu Ömer İnönü nün gerek talebelik gerekse daha sonraki

yıllarda koskoca Dolmabahçe Sarayını ikametgah olarak kullanıp, yattığı

bir oda için bütün sarayın kaloriferlerini yaktırdığın ve ayrıca bu

şefzadenin sarayda kadınlı kızlı gece alemleri düzenlediğini...

Bütün bu olanların dönemin Millet Meclisinde ciddi tartışmalara yol

açtığını ve o gün mecliste bulunan baba İnönü nün kulaklığı takılı

olduğu halde müzakereleri işitmemezlikten geldiğini (9)

Ağaca Asılan Zekat Parası

Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın. günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını

Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:

"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı

verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al"

diye yazdığını..

Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını (10)

Nebiler Sultanı nın Güzellikleri

Aşk bahçesinin yanık bülbülü Hazreti Mevlana'nın, Peygamberimiz'in (sav) üstün vasıflarıyla alakalı olarak:

Nebiler Sultanı'nın (sav) vasıflarının şerhini. eğer ben devamlı,

durmadan söylesem, yüzlerce kıyamet geçer de o yine bitmez. "

dediğini...

Sahabi efendilerimizden Amr bin As'ın (ra): "Benim gözümde

Resulullah'dan (sav)daha sevgili, benim gözümde Ondan daha büyük bir

kimse yoktur. Ne var ki, Ona olan tazimimden gözüm doya doya Ona

bakamıyordu " dediğini. . .

İmam Kurtubi'nin de "Nebiler Nebisi'nin (sav) güzellikleri bize

tamamıyla gösterilmemiştir. Gösterilmiş olsaydı, gözlerimiz Ona bakmaya

takat getiremezdi " diyerek İki Cihan Saadet Güneş’inin güzelliklerini

bir nebzecik olsun anlatmaya çalıştıklarını..(11)Biliyor muydunuz?

Osmanlı Arması

Merhum Necip Fazıl Kısakürek in 1954 lü

yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında,

Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca,

"padişahlık propagandası yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o

sayısının toplatıldığını ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye

sevkedildiğini

Necip Fazıl'ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:

İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması

var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye haykırdığını

(12) Biliyor muydunuz?

Pasaport Farkı

Şanlı Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından

sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün

pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek: "Herkes bu pasaportla alay

ediyor Eskiden Osmanlı pasaportum varken selam dururlardı. Ben Osmanlı

teb'asıyım ne olur bunu değiştirin" diye sefaret yetkililerine

yalvardığını… (13)

Türk Köşesi

Devlet i Aliye yi Osmaniye'nin üç kıtada

at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupa'da Türk

hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini Evlerinde Türk

köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını (14)

Reformun Böylesi

0 zamana kadar sadece batılıların kendi

aralarında düzenledikleri balolara, yanlış batılılaşma hareketinin bir

parçası olarak Türk devlet adamları da katılınca 11829), baloda bulunan

bir Fransız kadının oldukça doğru bir teşhiste bulunarak Türkler

reforma, bitirmeleri gereken yerden başladılar dediğini ...(15)

Birinci Dünya Savaşının Vahşet Yılları

Birinci Dünya savaşı sıralarında Musul'da

halkın açlıktan perişan durumlara düşüp hergün sokaklarda kadın-erkek

çocuk-ihtiyar birçok insanın inleye inleye ölüme gittiklerini ve buna

bir çare bulunamadığını…

Açlıktan ölen bu zavallı çocukların etlerini kasap dükkanlarında koyun

ve kuzu eti diye satan veya aşçı dükkanlarında pişirip halka yedirme

vahşetini gösteren on-oniki kişinin idam edildiğini . (16)

Amerikan Yardımı (!)

Truman doktrini çerçevesinde Amerika

Birleşik Devletleri'nden aldığımız 69 milyon dolar askeri yardım ile

elde edilen askeri techizatın bakımı için ABD'ye her yıl 400 milyon

dolarlık bakım ve ithalat parası harcaması yaparak ne kadar karlı bir

anlaşma (!) yaptığımızı (17)

Hayal Müessesesi

Teb'asını "Emanetullah" olarak gören

Osmanlı Devleti'nde, akıl hastalarına bimarhanelerde son derece

şefkatle muamele edilip ceviz karyolalarda, ipekli çamaşır ve

çarşaflarda yatırılıp musiki ile tedavi edildiğini.

Aynı dönemde Avrupa'da ise, akıl hastalarının ruhuna şeytan girmiş denilerek diri diri yakıldığını. . (18/a)

İstanbul'daki bimarhaneleri giren Mongeri Pere'nin: "Burası Avrupa'nın

asırlar sonra tahayyül edeceği bir hayal müessesidir dediğini ve

Osmanlı'nın uyguladığı bu musiki ile tedavi metodunun ABD'de ancak 1956

yılında uygulamaya geçebildiğini (18/b

Üçüncü Dünyanın Kobayları

Batıda ilaç üretmekle ilgili

yönetmeliklerin son derece ağır olup, bir ilacın piyasaya çıkarılmadan

önce kobaylar üzerinde yeterince deneme yapılması gerektiğini ve bunun

ise uzun ve pahalı bir süreç olduğunu .

Buna çare bulan batılı hümanistlerin(!), yeni geliştirdikleri

denenmemiş ilaçları üçüncü dünya ülkelerine pazarlayarak hem para

kazanıp, hem de milyonlarca gönüllü kobay üzerin de ilaçlarını

denediklerini

İlaç iyi çıktığı takdirde mallarını batıda pazarladıklarını, kötü

çıktığında ise foyası çıkana kadar üçüncü dünya ülkelerine satmaya

devam ettiklerini . . (19)

İçi Yivli Toplar ve Ecdadımızın Sızlayan Kemikleri

Yavuz Sultan Selim Han'ın Ridaniye

Savaşı'nda, ileri görüşlü babası Sultan II Bayezid' ın icadı olan "içi

yivli topları kullanarak büyük başarılar elde ettiğini..

Bugün ise bizlerin hala II Bayezid'in bu büyük icadını tarih

kitaplarımızda: "Yivli top 1868 de Almanlar tarafından icad edildi"

diye okutma gafletini göstererek ecdadımızın kemiklerini

sızlattığımızı.. (20)

Tanzimat Dönemi Ordusu

II Mahmut döneminde Osmanlı ordusunun

modernleştirilmesi için danışmanlıkta bulunan Alman komutanı Helmuth

von Moltke'nin Tanzimat dönemi ordusunun halini

"Bu ordu: kaputları Rus, talimatnameleri Fransız, tüfekleri Belçika,

sarıkları Türk, eğerleri Macar, kılıçları İngiliz ve öğretmenleri her

milletten, Avrupa sisteminde bir ordudur" diyerek tarif ettiğini .(21)

Bediüzzaman,ın Rızık Hususundaki Hassasiyeti

Üstad Bediüzzaman Said Nursi

Hazretleri'nin 1924 yılı yazında Van'daki Erek dağına çıkarak bütün

vaktini tesbihat ve münacat ile geçirdiği günlerde, yanında bulunan

talebelerinin dağlardaki yaban elmalarını koparıp yemek istemeleri

üzerine Üstad'ın onlara izin vermeyip

"Bizim hissemiz bağlar ve bahçedekilerdir Bizim rızkımızı Cenab-ı Hakk

oralarda tayin etmiştir. Bu yabani meyveler yabani hayvanların

rızkıdır. Onların kısmetine dokunmamamız gerekir" dediğini… (22)

Milletlere Göre Fiyat Farkı

Osmanlı'nın son döneminde (1850)

İstanbul'da uzun yıllar kalmış bir batılı tarihçi olan M A Ubicini'nin

şehirde yaşayan değişik milletlerin karakter yapılarını öğrendikten

sonra, hatıralarında:

"Bir kaide olarak, Ermeni ye istediği paranın yarısını, Ruma üçte

birini, Yahudi ye dörtte birini veriniz. Fakat bir Müslümanla alışveriş

ettiğiniz zaman istediği fiyattan emin olunuz ve istediğini

veriniz"diye yazdığını… (23)

Batıda ve Osmanlı'da Yalan

1717 - 1718 yılları arasında İstanbul' da

İngiliz elçiliği yapan G.Montagu nun hanımı Lady Montagu nun Osmanlı

toplumundaki ticaret ahlakı ile alakalı hatıraların da, oldukça

enteresan bir şekilde:

"İngiltere'de yalancılar yaptıklarıyla öğünürler.

Burada ise (Osmanlı'da) yalan

söylediğinden emin olunduğu zaman yalancının alnına kızgın demir

basılıyor. Bu kanun eğer bizde uygulanırsa ne kadar güzel yüzün

bozulduğu, ne kadar kibar sınıfına mensup kişilerin kaşlarına kadar

inen peruklarla dolaşmaya mecbur kaldıkları görülür. diye yazdığını…

(24)Biliyor muydunuz?

Marks'ın Hayranlığı

Şeyh Şamil liderliğindeki Kafkas halkının,

istilacı Ruslara karşı olan istiklal savaşlarında göstermiş oldukları

büyük direniş karşısında Karl Marks' ın:

"Hürriyetin nasıl elde edilmesi lazım geldiğini Kafkasya dağlılarından

ibretle öğreniniz. Hür yaşamak isteyenlerin nelere muktedir olduğunu

görünüz. Milletler, onlardan ders alınız. .. " diyerek hayranlığını

itiraf etmek zorunda kaldığını... (25)

Osmanlı Devleti'nde ağaçlara çok kıymet verilip koruma altına

alındığını . . . Sultan ll. Abdülhamid devrinde, Belgrad ormanlarına

zarar verip ormanı tahrip ettikleri için bir köyün kitle halinde sürgün

edildiğini. . .(26)

Kin

İkinci Dünya Harbi sonlarında yapılan lise

mezunlarının olgunluk imtihanlarında sorulan "Ormanlar ve Ormanların

faydaları" isimli kompozisyon sualine talebelerim bazılarının enteresan

bir şekilde:"Türkiyemiz ormanlık bir ülkeydi, fakat o zalim padişahlar,

yurdumuzu ormansız bıraktılar , gibi cevaplar verdiklerini . . .

Sebep olarak da; bu zavallı öğrencilerin öylesine bir kin terbiyesi

içinde yetiştirilerek Osmanlı'yı kötülemeye öylesine alıştırıldıklarını

ve böylece eğer bir fırsatını bulup da padişahlara hakaret ederlerse

iyi not alacaklarına inandıklarından dolayı böyle cevaplar

verdiklerini... (27)

Ecdad Nesline Hürmet

Merhum Adnan Menderes'in, İstanbul'un

imarı faaliyetlerinin başlatıldığı l950'li yılların birinde, gece

yarısı cennetmekan Sultan Abdülhamid Han'ın muhterem kerimeleri Ayşe

Osmanoğlu ile annesi Müşfika Kadınefendi'nin kaldığı evin kapısını

çalarak gizlice içeri girip her ikisinin de ellerini öptükten sonra :

"Siz bize veli nimetlerimizin emanetlerisiniz. Fakat maalesef sizlerle

bugüne kadar alakadar olamadım. Çok özür dilerim Çevremiz böyle

tavırları hazmedemeyecek insanlarla dolu!... " dediğini... Daha sonra

da, Osmanlı'nın bu aziz analarına, kimseye muhtaç olmamaları için,

içinde 10.000 lira bulunan bir zarf bırakıp ayrıca tahsisat-ı

mestureden (örtülü ödenek) maaş bağladığını ve 2 7 Mayıs'da bu paranın

kesildiğini... (2icon_cool.gif

Peygamber Evine Benzeyen Ev

Gönüller sultanı Mevlana Hazretleri'nin

hizmetçisine: Bu gün evimizde yiyip içecek birşey var mı?" diye sorup,

hizmetçisinin de "Hayır hiç birşey yok" diye cevap vermesi üzerine

sevince garkolup ellerini Yüce Dergah'a açarak:

"Allahım, sana şükürler olsun ki, evimiz bugün Peygamber evine

benziyor" diye Muhammed Mustafa'nın(sav) yolunun tozu olduğunu

gösterdiğini,,. (29)

Eşsiz Misafirperverlik

Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya

tanıtmış olmakla meşhur Comte de Marsigli'nin, Türk toplumunun

misafirperverliği ile alakalı olarak :

"Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son

derece misafirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde

oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öyleden evvel ve akşamüstü

gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa

evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde

ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar." dediğini (30)

Vahşetin Böylesi

1096 yılında Haçlıların Kudüs'e girerek

40. 000 Müslümanı kılıçtan geçirdikten sonra Gödofroi dö Buygom' un

Papa II Urban' a yazdığı mektupta:

`Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malumunuz olsun ki,

Süleyman Mabedi'nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına

batmış olarak yürüyoruz. " diyerek barbarlıklarını

belgelediklerini...(31)

İnsanlığın En Muhteşem Harikası

Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta :

"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri,

Topkapı Sarayı'ndan mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray da

batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi.

Bu nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterroht'un:

"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistin'in sosyal yapısı

üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım.

Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle

yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı.

Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır"

diye cevap verdiğini. . .(32)

Enderun Okulu

Üç kıtada altı asırlık bir hükümranlık

şanlı ecdadımızın devlet ve medeniyet mirasının sırlarının bulunduğu ve

dünyanın en büyük arşivi olan Osmanlı Arşivi'ni, bizler doğru dürüst

incelememişken, bine yakın Amerikalı ile yüze yakın İsrailli tarihçinin

yıllarca didik didik ettiğini. ..

Bugün ABD'de sadece "Enderun okulu" hakkında hazırlanan uzman eserlerin

ve doktora tezlerinin sayısının 350 tane olduğunu. . .(33)

Ziya Gökalp'in Ölümü

Türkçülük fikrinin ünlü simalarından biri

olan Ziya Gökalp'in hayatının son anlarında Fransız hastanesinde

yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece önce, mukaddesata galiz

küfürler ederek başını duvarlara vura vura öldüğünü

Cesedinin de hastane morgunda Hıristiyan geleneklerine göre muamele yapılarak kaldırıldığını... (34)

Sözünün Eri Olmak

Mehmet Akif Ersoy'un sözünün eri bir insan

olduğunu ve söz verdiği şeyi yerine getirmek için ölümden başka hiçbir

şeyin onu engellemediğini...

İstanbul Vaniköy'de oturan bir ahbabı ile öyleden bir saat önce

buluşmak için sözleştiklerinde, o gün yağmurlu, fırtınalı bir gün olup

her tarafı sel bastığı halde Mehmet Akif' in binbir zorlukla

sırılsıklam vaziyette söz verdiği yere vaktinde geldiğini, fakat

arkadaşının gelmemesi üzerine çekip gittiğini... Ertesi gün. özür

dilemek için gelen arkadaşını dinlemeyip: "Bir söz ya ölüm veya ona

yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir" diyerek tam

altı ay o arkadaşıyla konuşmadığını... (35) Biliyor muydunuz.?

Kızılca Buğdayı

ABD'nin 1890 yılına kadar bizim Tuna

boylarımızda yetişen "kızılca" ismi verilen buğdayımızı ithal ederek

tohumluk olarak kullandığını ve bununla halkını beslediğini. .. (36)

Bir Yanlışın izahı

Padişahların, Osmanlı topraklarındaki muhtelif yerleri devletin ileri gelenlerine: "Sana orayı , bahşettim " demesinin.

"Verilen yeri imar et!' manasına geldiğini ve bu varlıklı Osmanlı

paşalarının, o toprakların mamure haline gelmesi uğrunda servetlerini

tükettiklerini . . . (37)

Hakiki Nişan

Kırım Savaşı'ndaki büyük hizmetlerinden

dolayı Fransız hükümetince kendisine nişan verilen Deli Hasan Ağa'nın

bu nişanı takmadığını farkeden Fuat Paşa'nın ona takmama sebebini

sorması üzerine:

"Paşam, benim vücudumda harpte kazandığım yedi nişan(yara izi) var.

Onlar varken elin Frenk'inin nişanını ben ne yapayım!" diye cevap

verdiğini

Yabancı Gözüyle Lozan ve Neticesi

1922-1923 yılları arasında Sovyetler

Birliği'nin Türkiye büyükelçisi olarak Ankara'da bulunan S. İ.

Aralov'un, Lozan Konferansı' nın sonuçları ile alakalı olarak yazmış

olduğu hatıratında :

"... İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, eskiden Türkiye'nin olan

Musul'u ve daha başka yerleri Türkiye'den koparmayı, Yunanlıların yakıp

yıktığı şehir, kasaba ve köyler için Yunanlılara tamirat parası

verdirmemeyi ve Boğazlar meselesinde İngiliz planını gerçekleştirmeyi

başardı.

Türkiye'nin Musul'u bırakması ve tamirat parasından vazgeçmesi

karşılığı olarak kendisine küçücük Karaağaç bölgesinin verilmesiyle

yetindi Bundan başka batılı devletler , Türkiye'yi, Osmanlı Devleti'nin

batılı kapitalistlere olan borçlarının, Osmanlı Devleti'nden ayrılan

ülkeler arasında bölünüşünden sonra, payına düşen bölümünü 20 yıl

içinde ödemeye ikna ettiler" diye yazdığını...(39)

Acı İtiraf

Lozan Konferansına İsmet İnönü ile

birlikte katılarak Türkiye aleyhine birçok entrikalar çeviren Hahambaşı

Hayim Naum’un,daha sonraları hükümet erkanı ile araları çok iyi

olmasına rağmen: Bu memlekete bu millete çok kötülük ettim, artık

aralarında yaşayamam diyerek pişmanlık içinde Mısıra gittiğini...(40)

Mehterin Büyüleyici Tesiri

Batı musiki şaheserlerini yazmış olan

Mozart,Bizet gibi büyük bestekarların mehter musikisinin büyüleyici

tesiri altında kalarak,Türk tarzında Alla Turca denilen kısımlarını

yazdıklarını....(41)

Türkiyede Türk Müziği Yasağı

Tek parti iktidarı döneminde,devletin

açmış olduğu müzik okullarının bir tanesinde,öğrencilerden bazılarının

ders arasında kendi öz müziği olan Türk müziği çalmaya teşebbüs

ettikleri için yabancı uzman Herr Zuckmayer tarafından okuldan

atıldıklarını....(42)

Senfoni Zulmü

1930lu yılların birinde Cumhurbaşkanlığı

Senfoni Orkestrasının,Anadoluyu tenviretmek için çıktığı turnenin Sivas

durağında,bir konser verdikten sonra gazetecinin birinin konseri

izleyen bir vatandaşa: Konseri nasıl buldunuz? diye sorması üzerine

zavallı adamcağızın, sağına soluna ürkekçe bir göz attıktan sonra

gazetecinin kulağına:

Valla beyefendi,Sivas,Sivas olalı,Timurdan beri böyle zulüm görmedi! diye cevap verdiğini....(43)

Bizim Dinazorlarımız

Bizim ülkemizde çağdaşlık ve

bilimsellik(!)adına başörtülü öğrencilerin üniversitelere

sokulmayıp,İmam Hatip Okulu öğrencilerinin varlığından ve devletin

diğer okullarından daha başarılı olmasında rahatsızlık duyulduğu

halde,dünyanın süper gücü sayılan ABD nin en iyi üniversitelerinden

biri olan Massachussets Institute of Technology(M.I.T.)nin öğrenci

yönetmenliğinde:

Dini inançların gereğini yerine getirmekten dolayı bir derse veya

imtihana giremeyen öğrenciye telafi imkanı tanınır....diye hüküm

bulunduğunu ve bu hususlarda alabildiğine müsamahalı

davranıldığını....(44)

İlahi İkaz

Birinci Dünya Savaşı sırasında Dördüncü

Ordu karargahında Mekke ve Medine yi kurtarmak için Hicaz Seferi

Kuvveti hazırlanması meselesi görüşülürken,Harbiye Nazırı Enver Paşa

nın bu iş için Mustafa Kemali atadığını ve bunun üzerine Mustafa Kemal

in:

Değil Hicaza asker sevketmek,hatta oradaki askerleri de geri almak ve

kuvvetleri verimsiz yönlere dağıtmamak gerek diyerek görüşünü

belirttiğini ve sonunda M. Kemal in bu görüşünün kabul edilerek

Medinenin boşaltılmasına karar verildiğini...

Tam bu sırada ışıkların aniden sönerek ortalığın zifiri bir karanlığa

bürünmesi üzerine bunu İlahi bir İkaz kabul eden Cemal Paşa nın birden

ürperip sarsıldığını ve daha sonra Hicazın boşaltılmasından

vazgeçilerek Fahreddin Paşa nın Medine ye gönderildiğini....(45)

Medine Muhafızı

Osmanlı'nın edeple taçlaşmış iman

anlayışının gereği olan Hazreti Peygamberi'nin(sav) şehrini bir valinin

adının altına sokamayacağı saygı ve edebi ile, oraya göndereceği

idareciyi `Vali " yerine "Medine Muhafızı " diye isimlendirme

hassasiyetini gösterdiğini . . . (46)

Dünyanın ilk Toplu Sözleşmesi

Dünyada ilk toplu sözleşmenin Osmanlı

Devleti tarafından gerçekleştirildiğini. Kütahya Vahid Paşa

kütüphanesinde bulunan şeriye Mahkemesi sicilinin 57'ci sayfasında

kayıtlı belgeye göre, yeryüzündeki bu ilk sözleşme Kadı Ahmed Efendinin

tasdiki ile 24 işyeri ile işçileri arasında imzalandığını .

Bu sözleşmeye göre, "Kalfaların, yardımcıların, ustaların ve vasıfsız

işçilerin yevmiyeleri"nin tesbit edilip, her gün belli sayıdaki fincan

imali karşılığı alacakları ücretlerin tesbit edildiğini...(47)Biliyor

muydunuz?

Osmanli Topçuluğu

Kanuni Sultan Süleyman devrinde yıllarca

İstanbul'da kalan ve yazmış olduğu eserini en büyük Hıristiyan

hükümdarı II Filib'e takdim eden İspanyol yazar Cristobol de

Villalon'un, dönemin Osmanlı topçuluğu hakkında:

"Dünyada hiçbir devletin,Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu

yoktur. İstanbul'da eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye

surlara konan topları inceledim Bunlar bile İspanya ordusundaki

toplardan çok daha kaliteli idi.

Tophane sırtlarında çaptan düşmüş diye yığılan 40 kadar topu hayretle

seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir

Avrupa devleti bilmiyorum dediğini . . . (4icon_cool.gif

En Mütekamil ikmal Teşkilatı

Kore Savaşı sırasında bir Amerikan

bataryasının isabet alıp parçalanmasından sonra, dört dakika gibi kısa

bir süre içinde Amerikalıların bataryayı tekrar kurup ateşe

başladıklarını ve bu çok süratli ikmal karşısında Türk binbaşısının

hayretler içinde kaldığını gören Amerikalı generalin:

"Biz bu sistemi kurmadan önce bütün dünya ikmal teşkilatlarını etüd

ettik. En mütekamil olanının Osmanlıların ki olduğunu görerek onu kabul

ettik. Bu, sizden gelme bir usulün günümüze tatbikinden başka birşey

değildir." dediğini, . .(49)

Gözyaşı Medeniyeti

İslam'ın ilk dönem zahidlerinin en belirgin

niteliklerini Allah korkusunun tesiri ile çok ağlamaları, çok mahzun

olmaları ve dünyaya hiç değer vermemeleri olduğunu.

Bunlardan Veysel Karani'nin Allah'tan korktuğu ve utandığı için başını

hiç semaya kaldırmayıp, daima çenesi göğsün de bitişik gezdiğini...

"Ümmetin Rahibi" diye tanınan Amir bin Abdullah ın çok ağlayıp geceleri ayakları şişecek kadar ibadet ettiğini..

"Dünyayı üç talakla boşadım, ricat yok" diyen ve ruhbanlar gibi ibadet

ettiği için "Gulam" adını alan Utbe bin Eban'ın çok ağlayan bir zahid

olduğunu...

Zühdüne sevgi ve aşk hakim olan Rabiatü'l Adeviyye nin secde de başını

koyduğu yeri çamur edecek kadar gözyaşlarını ceyhun ettiğini... (50)

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...