Jump to content

Yavuz Bülent Bakiler ve TÜRKÇE


Sirine

Recommended Posts

Almanya Türk Vatandaşları Konseyi (RTS) tarafından gerçekleştirilen kongreden kısa bir söyleşi...

Mahmut Aşkar: Muhterem Üstadım, bu kongrenin gerçekleşmesi için bir gayret sarfettik ve istedik ki, burada yetişen nesillerimizin anadil Türkçe'den kaynaklanan meselelerinin çözümünde hem Alman Devleti yetkilileri ve hem de sizin gibi bu konuda uzman, değerli insanlar bize yardımcı olsunlar. Başta Hessen Eyalet Başbakanı Sayın Roland Koch olmak üzere diğer Alman konuşmacıları siz de dinlediniz. Ben şahsen, burada yetişen Türk çocuklarının hem kendi kültürel değerlerini korumak, hem de bu topluma uyum sağlamak için Almanca'nın yanısıra Türkçe'nin de öğretilmesi, teşvik edilmesi istikametinde bir yaklaşım bekliyordum, fakat bu olmadı. Sizin konuyla ilgili düşünceleriniz ve dinlediğiniz konuşmalardan edindiğiniz intibayı öğrenebilir miyiz?

Yavuz Bülent Bakiler: Şimdi Türkiye'nin birtakım iktisadî sıkıntıları, içtimaî meseleleri var. Onların yanında Türkiye'nin en önemli meselesi, dil meselesidir çünkü millet demek dil demektir. Hem Türkiye içinde, hem Türkiye dışındaki Türkler için dil meselesi birinci derecede ön plana çıkmaktadır. O bakımdan, Türkiye içinde ve dışında dille ilgili çalışmaların milletimizin bugünü ve yarını açısından son derece faydalı olacağına inanıyorum. Almanya'da yapılan bu dil çalışmasının da faydalarına kaniyim. Herkes kendi düşüncelerini söylüyor, yarın da ben burda kendi düşüncelerimi ifade etmeğe çalışacağım. Buaradaki vatandaşlarımızın Almanca bilmeleri son derece tabii bir duygudur, arzudur. Buna hiçbir ititrazım yok. Burada yaşayan vatandaşlarımızın hülyalarını Almanca kurmaları, rüyalarını Almanca görmeleri demek,bizim vatandaşlarımızın tamamen kendi kimliklerinden çıkarak Alman ruhuna bürünmeleri manâsına geliyor. Bunu, bu çizgiyi çok büyük bir dikkatle ayırmak zorundayız. Vatandaşlarımız, soydaşlarımız Almanca'yı öğrensinler, bilsinler ama birinci planda kayıtsız ve şartsız kendi dillerini öğrensinler, kendi dillerinin güzelliklerini yaşasınlar. Aksi taktirde hem bizim milletimiz için bir kayıp olur, hem de bundan Almanların bir kazancı olmaz.

Mahmut Aşkar: Size göre Batı Avrupa Türkleri olan bizlere teklif/tavsiye edebileceğiniz neler olabilir? Hem ailleler ve hem de sivil kitle kuruluşları olarak anadil konusunda neler yapmamızı tavsiye edersiniz?

Yavuz Bülent Bakiler: Benim burada size teklif edeceğim husus şudur: Şair Mehmet Akif milleti tarif ederken diyor ki; millet, dil ve din beraberliğinden ibarettir. Ziya Gökalp'ın da buna benzer bir tarifi, tesbiti var; millet, dil ve din şuuru etrafında birleşilmesinden meydana geliyor. Bu iki kültür değerimiz son derece mühimdir. Bunlardan birisini diğerine tercih edemeyiz. Ama siz bana burada sorarsanız, derseniz ki, bu dil ve din konusunda en önemli hangisidir, ben hiç tereddüt etmeden derim ki, birinci derecede dikkate alınması icap eden dildir. Çünkü dil olmasa dini anlatmamız mümkün değil. İnsanımıza evvel emirde bunu kabul ettirmeliyiz. Sevgili Peygamberimize sormuşlar; Din nedir Ya Resulallah? demişler, Peygamberimiz; din nasihattır demiş. Şimdi din nasihatsa, biz bu nasihatı neyle, nasıl yapacağız? Biz bu nasihatı Türkçe yapacağız. Ancak Türkçe'yle düşüncelerimizi veya dinin güzelliklerini ortaya koyabiliriz. O bakımdan, Türkçe'den kopmak, bir bakıma dinden de kopmak manasına geliyor. Onun için buradaki vatandaşlarımızın üzerinde hassasiyetle duracakları konulardan birisi, çocuklarına Almanca'nın yanısıra Türkçe'yi de güzellikleriyle öğretmeleri hususudur. Bu, evde başlayacak. Evde mutlaka Türkçe konuşacaklar. Sonra Türk televizyonlarını takip edecek ve her evde mutlaka ama mutlaka bir kütüphane olacak ve bu kütüphanede bizim Türkçemizin güzelliklerini ortaya koyan eserler olacak. Okumadıktan, kelime dünyamızı zenginleştirmekdikten sonra, bizim milletimize ve insanlığa faydalı olmamız mümkün değildir.

Dil zenginliğimizi nasıl elde edebiliriz?

Yavuz Bülent Bakiler: Dil zenginliğinin insan hayatındaki önemi ortaya koymak için ben size şu örneği vermek istiyorum: Avrupa bizden neden önde, Batı edebiyatı bizim edebiyatımızdan niçin zengin, Avrupa'daki teknik bizim tekniğimizi neden katlıyor? Yani insanlar yaratıldığında Cenab-ı Hakk, Batı'daki insanın kafasına beş kilo ağırlığında, on kilo ağırlığında bir beyin koymuşdur da sıra bize gelidiği zaman 150 gram ağırlığında bir et parçası mı atmıştır, hayır!

Batı'daki insanın beyin ağırlığı ne kadarsa, bizimki de o kadardır, yani 1 kilo 400 gram. Ama Batı'daki insanların bizden çok farklı bir tarafı var. Batı dünyası kendi çocuklarını çok zengin bir dil dünyası içinden geçiriyor. O bakımdan Batı'da sekiz yıllık eğitimden geçen çocukların ders kitapları 72 bin kelimeyle yazılıyor. Bu İtalya'da 32 bin, Japonya'da 44 bin kelimedir. Ama bu husus Türkiye'de dikkate alındığında görüyoruz ki, sekiz yıllık eğitimden geçen çocuklarımızın kitaplarındaki kelime sayısı, 6-7 bin kelime arasında değişmektedir ve bizim çocuklarımızın da bu 6-7 bin kelimenin %10 ile düşünmekte ve konuşmaktadırlar. Böyle bir toplulukta gelişme olmaz, böyle insanlar cemiyete faydalı olamaz. Böyle insanlar kendi anne ve babalarının yüzlerini güldüremezler. Bu bakımdan buradaki vatandaşlarımıza, kardeşlerimize tavsiyem, evlerinde mutlaka bir kütüphane kurmaları ve çocuklarını Türkçe'nin zenginlikleriyle yetiştirmeleri, mümkün olduğu kadar çok fazla Türkçe kelime öğretmeleridir.

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...