Jump to content

YeniçeRiyan-i

Banned
  • Posts

    3462
  • Joined

  • Last visited

Everything posted by YeniçeRiyan-i

  1. Eyvah...! Yâr Elinden Yine Aldandık, Eyvah ki.! Bir Dikeni Gülzâr Zannedip, Mecnun Gözüyle Leyl-i Seraba Daldık...

  2. ?"İmkânın Sınırını Görmek İçin İmkânsızı Denemek Lâzım" [Fatih Sultan Mehmed Han]

  3. Daha Paylaşılması Gereken Çok şey varda Burası Yeri değil.En iyisi Bilinmeyenleri Bilmek Öğrenmek.
  4. [b]Dostum Ben bunu 2 hafta Önce indirdim.Herşeyi Çok iyi Lakin Driverler Güncel mi ? Çünkü İçindeki Sata Sürücüsü Xpye entegre için kullanmak istedim.Driveri eklerken Eski Sürüm Uyarısı verdi.[/b] [b] [/b] [b]Yada Driverpackdan indrdiğim Güncel Driverleri Direk eklesem Sorun yaratır mı ? İsim değişikliği Açısından.[/b]
  5. Windows Editlemenin Adı Proje Olmuş Vay be

    1. NoobAccountant

      NoobAccountant

      Bir plan dahilinde yapıldığı için proje denmesi abeste iştigal etmez.

  6. Bir kızın kusurlarını öğrenmek için, onu bir kız arkadaşına övün !

  7. Exicim Adam Home Premium İstiyor Hatları Karıştırdın.Enterprise diye tutturdun
  8. [quote name='livordoo' date='25 Şubat 2011 - 01:36 ' timestamp='1298591170' post='969306'] File Name: tr_windows_7_home_premium_with_sp1_x86_dvd_621013.iso Date Published (UTC): 2/22/2011 8:42:18 AM Last Updated (UTC): 2/22/2011 8:42:18 AM SHA1: B5E232F077BD8750EFDFD9F19DC97A3BA8A4871E ISO/CRC: ADC9A63A nereden indirebileceğimin konusunda yardım edebilecek olan varmı [/quote] Beni Takip et Ne diyelim Ekleyeceğim yarın Bir Aio.İşe Yarar mı ?
  9. Yalancılık; meslek dalı olarak ilan edilmeli artık, Çünkü çok fazla ustası var".

  10. Neden yalnızlıktan şikayetçidir ki insan. Ne yani Mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman ? Anlamıyorum ki ? Bu Dünyada Sevgiliden başka İnsanı Mutlu edecek birşey yokmu Yahu ?

    1. kemal1995

      kemal1995

      Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur.

      Yârân istersen Kur'an yeter. Evet ondaki enbiya ve melaike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.

      Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden, bereket bulur.

      Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belayı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safayı bulur, rahmete gider.

      Nasihat istersen ölüm yeter. Evet ölümü düşünen, hubb-u...

    2. kemal1995

      kemal1995

      Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur.

      Yârân istersen Kur'an yeter. Evet ondaki enbiya ve melaike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.

      Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden, bereket bulur.

      Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belayı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safayı bulur, rahmete gider.

      Nasihat istersen ölüm yeter. Evet ölümü düşünen, hubb-u...

  11. Tamam Teşekkür ederim.Türkçelerini Tek tek İndirdim Umarım işe Yarar.
  12. Updateler Türkçe mi yoksa Eklediğin gibi İngilizcemi ?
  13. Allahümme salli ala seyyidina mustafa Ala habibike nebiyyike mustafa

  14. Yalnızlığım yalnızlık değil ve sessizliğim sessizlik hiç değil.O güneşin battığı yerde de, şu martıların kanatlarının üzerinde de, bu denizin dalgaya durduğu her yerde, gecenin siyahında, gündüzün alacasında, bulutların bulanıklığında ve toprağın yağmura kuçak açışında.Yaşamım sessiz değil Efendim.Sen olmasan da yaşamım sensiz değil. Sessiz bir film gibi gelip geçtin yaşamdan. Filmi anlatma sırası bende mi Efendim?

    1. rokobozz

      rokobozz

      emre hayırdır???

  15. Nasıl bir Aşk İle Vurdun Ey Mehteran, Ki Dağıldı Sesinle Tüm Küfr-ü Cihan, O Erler ki Allah Allah Nidalarıyla Geçtiler, Yedi Deniz Üç kıt'adan... Adalet Saçtılar, Sevgi Derleyip Aşkı ******ürdüler Diyar Diyar... Şimdi Bir OSMANLI Ruhu Var Evlad-ı Fatihan'ın Sinesinde Kaynayan, Odur İşte Bu Çınarın Meyvesi, Odur Cihana Yine 'Dur' Diyecek Olan...

    1. exi23

      exi23

      İnşaAllah...

  16. [img]http://img638.imageshack.us/img638/1568/rqtcemv.jpg[/img] [b]1488’de yapılan Edirne Sultan Bâyezid Dârüşşifâsı’nda akıl hastaları tedavi edilirdi. Dârüşşifâ, günümüzde müze olarak hizmet vermektedir[/b]. 19. asra kadar Avrupa’da akıl hastası, şeytan tarafından rûhu kabz edilmiş, ancak cismen insan olan bir varlıktı. Osmanlı’ya göre ise sadece meczûbidi. Yani Allah katına “[i]cezb edilmiş[/i]” hasta... [b]Meczûb’un yanında mecnûn, şeydâ, dîvâne denebilir, deli demekten kaçınılırdı. Hikmetinden suâl olunmaz bir sebeple bu illete düçar olmuş insana hakaret etmemeye özen gösterilirdi[/b]. İki ayrı kültürün aynı konuya bu derecede farklı yaklaşımı, konunun obje’si olan hasta’ya yapılacak muamelede de tabiatiyle zıt metodlar uygulanmasını zorunlu kılıyordu. [b][color=#CC0000]Batı’da tedavi yolu basitti: Akıl hastası ateşte yakılır, işkenceye uğrar, sonunda ruhları şeytandan kurtarılmış şekilde ‘Öbür Dünya’ya, Tanrı’ya havale edilirdi[/color][/b]. Modern psikiatrinin büyük kurucularından psikiatr ([i]İngilizce: psikiatrist[/i])[b]Dr.Kraft-Ebing[/b] şöyle yazıyor: “[b][i]Hristiyanlık, akıl hastalarına ilgi göstermiyordu. Onları şeytan tarafından ele geçirilmiş yaratıklar şeklinde algılıyordu. Akıl hastalarını tedaviyi Avrupa, Türklerden öğrendi. Türkler, bizden çok önce, akıl hastalarına mahsus hastaneler kurdular.[/i][/b]" ([i]Traité Clinique de Psychiatrie, Paris 1897, s.53[/i]). “[i][b]Deliliğin hastalık olduğu 16. asır Avrupası’nda bilinmiyordu[/b][/i]” ([i]Jean Vinchon, Les Malades de I’Esprit, Paris 1930, s.24[/i]). “[i][b]1818’de Fransa’da akıl hastaları, hayvanlardan ve canilerden daha kötü muamele görürdü[/b][/i]” ([i]Esquirol, Rapport, Paris 1874, s.2[/i]). 1788’de Türkiye’ye gelen [b]Dr.John Heward[/b] adlı İngiliz, İstanbul’da yalnız akıl hastası kabûl edip tedavi eden hastane olduğunu işitip hayretle gezdi. Dönüşünde yazdığı raporda, akıl hastanelerinin Türkiye’de eskiden daha iyi olduğunu, fakat bugün de İngiltere için “[i]örnek ve takdire cidden değer[/i]” tıp müesseseleri şeklinde işlediğini belirtiyor. [b]OSMANLI’YA GELİNCE... [/b]Osmanlı, diğer hastalıklar gibi akıl hastalıklarına özel dârüşşifâ kurmak geleneğini, vârisi bulunduğu Selçuklulardan aldı. Böyle hasta kabûl ve tedavi eden dârüşşifâ’lara bîmâr-hâne dendi ([i]bu kelime halk ağzında “tımarhane” oldu ve küçümser anlamı zamanla ağır bastığı için şimdi terk edildi[/i]). 15. asır sonlarında [b]İkinci Bâyezîd[/b]’in Edirne Dârüşşifâ’sı, 16. asır başlarında[b]Hurrem Haseki-Sultân[/b]’ın [b]Mimar Sinan[/b]’a yaptırdığı Haseki Dârüşşifâ’sı, bimâr-hâne seksiyonları ile cihan çapında ün yapmışlardı, Haseki Hastanesi bugün de işlevini sürdürüyor ve politik alanda büyük günahları olan Hurrem bu vesileyle hâlâ dua alıyor. Bu hayır müesseseleri, çok zengin vakıflarla asırlar boyu yaşadı. Kadın ve erkek hasta pavyonları ayrı idi. Osmanlı’nın mâl-i hulyâdediği mélancolie ([i]melankoli[/i]), kara sevdâdediği hystérie (isteri), ateh-i kable’l-mîâd dediği schizophrénie ([i]şizofreni[/i]), ayrı metodlarla tedavi gören akıl hastalıkları idi. İlâç, istirahat, gıda ve çiçek çeşitleri, musiki, tedavi yollarından bazıları idi. Besin ve çiçek çeşitleri koku, renk, şekil, tad bakımlarından dikkatle kullanılmıştır. Bu husus, Osmanlı tıbbına ve Türk medeniyetine şeref verir. [b]BEDAVA TEDAVİ EDİLİRDİ [/b]Daha [b]Hekim Şuûrî[/b], [i]Mir’ât-ı Emzice[/i] ([i]isme dikkat: Karakterlerin Aynası[/i]) adındaki psikiatri traité’sinde, Türk Musikisi makam ve usullerinin ayrı karakterleri bakımından farklı etkiler yapacağı için, hastanın durumuna göre dikkatli kullanılması gerektiğini yazar. Bu ise, doktorun derin musiki kültürü bulunmasını gerektirir. [b]Evliyâ Çelebîmiz[/b], 3. cildinde (s.468-70) Edirne Sultan Bâyezid Dârüşşifâsı’nı gezip hekimleri ve hastaları ile konuşur ([i]bugünkü anlayışımıza göre röportaj yapar[/i]). [b][color=#CC0000]Ayrı ayrı besinlerin, çiçeklerin, musiki makamlarının ([i]Hicâz, Uşşâk, Râst... gibi[/i]), çalgıların nasıl apayrı tesir yaptıklarını, usta kalemi ile anlatır[/color][/b]. Hastaneler Fî sebîlillâh ([i]Allah yolunda[/i]) yaptırılan, hastaların vakıf gelirleri ile bedava tedavi edildikleri kuruluşlardı. [b][color=#CC0000]Delilerin musiki ile tedavisinin uygulamalı olarak Birleşik Amerika’da ancak 1956’da başladığını söylersek, ne yüce bir kültürden geldiğimiz anlaşılır[/color][/b]. [b]RUMLAR İŞKENCE YAPARDI [/b]Ancak Türklerin akıl hastalarına şefkati, bizimle iç içe yaşayan Rumlara tesir bile edememişti. İstanbullu Rumlar, Türklerin delilere davranışları ile alay edercesine, kendi delilerine türlü işkenceler yaparak, vücutlarındaki şeytanı çıkarmaya çalışır, onları döver, aç ve susuz bırakırlardı ki, şeytan acıya, açlığa ve susuzluğa dayanamayıp def olsun ([i]İnciciyan, s.120[/i]). Ancak Avrupa’daki gibi yakmıyor, öldüremiyorlardı. Zira bizde böyle bir davranışın cezası asılmaktı. [b]Avrupa’da 19. asır ortalarına kadar bir akıl hastası suç işlerse, normal insan gibi ceza görürdü. Osmanlı’da, suçun mahiyeti ne olursa olsun, hekim teşhisi ile akıl hastalığı belgelenen kişi, sadece hastaneye kapatılır ve iyileşmeden salıverilmezdi[/b]. [b]Cevdet Paşa[/b]’nın naklettiği ([i]VII, 148[/i]) olay örnektir: 23 Ocak 1802 günü ases ortası odabaşısı [b]Abdullah Ağa[/b] adlı binbaşı rütbesindeki subay, Ayasofya Camii’nde sabah namazını kıldı. Namaz biter bitmez kılıcını çekti, cemaatten birini yaraladı. Cemaatin takibi üzerine Soğuksu’ya doğru kaçarken orada da bir çocuğu yaraladı. Yetişen zabıta memurları tutuklayıp Bâb-ı Âlî’ye ([i]Başbakanlık[/i]) getirdiler. İlk bakışta aklını yitirdiğine karar verildi. Ancak hekim kararı gerekiyordu. Gelen hekim, aynı teşhiste bulundu. Hiç ceza verilmedi. İyileşinceye kadar kalmak üzere Süleymâniye Dârüşşifâsı’na, [b]Cihan Hâkanı Kaanûnî Sultan Süleymân[/b]’ın Sinan’a yaptırdığı İstanbul’un bu en muhteşem külliye’sinin ilgili birimine gönderildi. Yılmaz Öztuna [i](Türkiye, 14.08.2010)[/i]
  17. Ben olmayı bıraktığımda kendimi buldum. Rezil olduğumda ve hala yürümeye devam ettiğimde kendi kaderimi seçmekte özgür olduğumu anladım . !

×
×
  • Create New...