muti07

Max Payne 2 Karısını kaybeden kalbi kırık ve kızgın bir polis, kara film türüne yakışır bir aşk hikayesi, kötü adamlarla mücadele etmeye adanmış bir hayat, hızlı ve heyecanlı aksiyon sahneleri ve tabii ki Matrix’in bize tanıttığı bullet-time teknolojisi. Kısacası Rockstar Games sözünü tuttu ve Max Payne 2’yi 15 Ekim’de piyasaya sürdü. Rockstar Games deyince akla GTA serisi, Midnight Club, Italian Job ve tabii ki Max Payne gibi süper oyunlar geliyor. Rockstar’ın fazla yaygara çıkarmadan oyunları piyasaya sürmesi ise alçak gönüllülüğü seven oyuncuların hoşuna gidiyor. Şirket, Max Payne 2’yi, Half Life 2 ve Doom 3 gibi oyunların büyük gürültü kopardığı E3 fuarından uzak tutarak oyunseverlerde “Yoksa yetiştiremeyecekler mi?” endişesi yarattıysa da sert polisimiz tam zamanında raflardaki yerini aldı ve macera tekrar başladı. İkinciye geçmeden önce ilk May Payne’i hatırlayalım biraz. İlk oyunun en ilgi çekici yanları bölüm arası anlatımlar, bu tür oyunlarda pek tercih edilmeyen üçüncü kişi bakışı ve tabii ki bullet time’dı. Birçok oyun şirketi bölüm geçişlerini ve arada olan olayları uzun ve yüklenmek bilmeyen demolarla anlatırken (Mafia iyi bir örnek olabilir), Rockstar Max Payne’in hikayesini çizgi roman formatında anlatarak içimizi ısıtmıştı. Çizgi romanımsı anlatımdaki ironik ton ise Max karakterini tamamlayan ve oyunu gerçekçi kılan öğelerin başında geliyordu. İlk oyundaki üçüncü kişi bakışı hemen herkesi şaşırtsa ve acaba kahramanın gözünden görünen kamera yok mu diye aratsa da, üçüncü kişi kamerasının aksiyon sahnelerine olan hakimiyeti dikkat çekmişti. İyi bir donanımla oynandığında Max Payne sahneleri iyi bir aksiyon filminden alınmış gibi görünüyordu. Bullet time ise işin tuzu biberiydi, Max öne doğru sıçrayarak yavaşlatılmış zamana giriyor ve kurşunlar yanından vızıldayarak geçerken düşmanların işini bitiriyordu. Oyunun hikayesi pek iç açıcı ya da yeni olmasa da (Ailesi öldürülen polis intikam yemini eder…) bölümlerin yapısı (Max’ın kabus gördüğü bölümler mesela) anlatımı güçlendirerek Max Payne’i bir klasik haline getiriyordu. İkinci bölüm ile ilgili en iyi haberimiz de ilk oyundaki bu üç unsurun korunarak ve hatta geliştirilerek yeni oyuna dahil edilmiş olması. Oyunun developer’ı olan Remedy’nin ve Rockstar Games’in, ilk bölümü oynamayanları düşünerek oyuna ilk bölümün bir özetini katmış olması ise ayrı bir alkışı hak ediyor. İlk oyunda Max’i intikamını tam olarak alamamış bir halde polis tarafından ******ürülürken görmüştük, bu bölümde ise Max’in DEA’dan ayrılıp LAPD’ye (Los Angeles polis kuvveti oluyor) katılmışken buluyoruz. Hikaye tıpkı ilkinde olduğu gibi flashbackler yardımıyla anlatılıyor. Ve macera Max’in öldüğünü sandığı femme fatalvari Mona Sax’i görmesiyle başlıyor. Max’in konu hakkındaki yorumu mu? Tabii ki her zamanki gibi: Max Payne 2 geliyooooor!“Ölümden dönüp kafanıza tabanca dayayan bir kadına aşık olmanız için gerçekten aptal olmanız gerekir, aşk bazen acıdır.” Oyunda kullanılan Havoc motoru gerçekçiliği artırıyor. Payne planlarda bulunan bütün nesneleri oradan oraya sürükleyip atabiliyor. Böyle yazınca yararı hemen anlaşılamasa da bu durum hareketli bir aksiyon sahnesine fazladan kaos ekliyor. Max Payne 2: The fall of Max Payne yeni grafik motoru, daha çok silah, daha iyi grafikler ve en az ilki kadar etkileyici olan anlatımıyla geri döndü. Minumum Donanım: 1Ghz PIII/Athlon ya da 1.2Ghz Celeron/Duron işlemci 32MB AGP ekran kartı 256MB RAM 1.5 GB hard disk alanı Windows 98/ME/2000/XP DirectX 9.0

http://www.tnctr.com/index.php?showtopic=16943[/CODE]

Tetikçi Piyanist Yaşamak İçin Öldür(Hepsini Vur)