guide08

Serdar UZUN Kimdir?

1981 yılında doğduğu ve büyüdüğü yer Artvin/Hopa olsa da (Babası iş nedeniyle uzun yıllar önce Hopa'ya yerleşmiş) damarlarında Rize/Çayeli/Kaptanpaşa kanı dolaşıyor. Bu durum yeri geldiğinde onu hem Hopalı hem de Çayelili olduğunu söyletmek zorunda bıraktı. Kısaca şunu diyebiliriz Hopa (Laz ve Hemşin) kültürüyle yetişmiş bir Çayelili...

Doğu Karadenizli olduğunun en sağlam tescili ise şüphesiz baba adıdır: "TEMEL". TEMEL'in oğlu olmak kolay değil onun için Fıkra anlatırken mümkün olduğun kadar TEMEL ismini kullanmamaya ya da fıkraya "BABAM" diye başlangıç yapmaya çalışıyor. Bu arada söylemekte yarar var anne adı "FADİME" değil Nuray

Uzun süre öğrenciliğin yanında Turist Rehberliği yapmaya gayret etti. Ankara Üniversitesinde Turizm Rehberliği bölümü bitirip Lisanslı (kokartlı) Turist Rehberi olduktan sonra Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği Öğretmenliği’nden mezun olup bu mesleğin eğitmeni oldu. Ankara'da Seyahat 53 Turizm ve Tempo Turizm ile tur rehberliğine devam etti. Özellikle Karadeniz Turları için sezonun açılmasını her zaman 4 gözle bekledi. Bu turların onun için yeri ayrıdır. Ona göre kendi memleketinde tur rehberliği yapması bambaşka bir duyguydu. Daha sonra çok sevdiği Sanat Tarihi bölümünde yüksek lisansa başlamasına rağmen bazı sıkıntılar (Askerlik, Çalıştığı Yer...) ve mesleki durumlar nedeniyle yüksek lisansı bırakmak zorunda kaldı.

1998/9 döneminde Hopa İmam Hatip Lisesinden mezun oldum. Yanlış anlaşılmak istemem: aile ya da mahalle baskısıyla İmam Hatip Lisesini tercih etmedim, aksine kendi isteğimle, başarısının yüksek ve sınıftaki öğrenci sayılarının az oluşu nedeniyle ettim.

Sınav sisteminin değişeceği söylentileri başladığında ben lise 2. sınıftaydım ve hemen farklı bir liseye geçiş yapmak istedim. Ancak MEB, sadece İHL’den diğer liselere geçişi çoktan yasaklamıştı bile. Neyin çalışmalarını yapmış olduklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Okul müdürü “elimizden bir şey gelmez, senin gibi başarılı bir öğrenciyi almak isterdik ama bakanlığın yasağı nedeniyle İHL’den öğrenci alamıyoruz” dedi. Ben de boynu bükük eli boş bir şekilde geri döndüm.

Ne hikmettir ki mezun olduğum sene söylentiler doğrulandı ve sınav sistemi değişti. Tek aşamalı (ÖSS) bir sistem geldi. Yine çok ilginçtir o sene ilk defa uygulanacak olan sınavın soruları çalınmıştı (2010 KPSS sorularının servis edilmesi aklıma nasıl gelmesin) ve tekrar sınav yapılmıştı.

-Sınav sisteminin değişeceğini duyuyorsunuz ve okuduğunuz okulu değiştiremiyorsunuz, sizi hapsediyorlar. Tıpkı yıkılacak bir evden sizi kurtarmaya gelen ekibinin dışarı çıkmamanız için elinden geleni yapması gibi.

-Sınav soruları çalınıyor ve sınav baştan yapılıyor...

-Son sene sınavın değiştiğini öğrenen öğrenci mezun olduğu okul ile ilgili alan dışına çıkamayacağını öğreniyor...

-Yine o sene üniversite hayalleri suya düşen o öğrenci polis okulu, polis akademisi veya askeri okullara yerleşemeyeceğini de öğreniyor.

Bir nesli kasten yok etmek değildir de nedir bu? Bu öğrencilere bunların olacağını söyleseydiniz daha önceden gerekeni yapmazlar mıydı? Gerçi sağ olsunlar alınacak önlemi de (okul değişikliği) baştan engellemişlerdi.

Tüm bunlar olurken bu zavallı öğrenciler devletine (o kadar iğrenç şeyi yaşatmalarına rağmen) ve milletine hep sadık kaldılar. Asla isyankâr olmadılar. Elinden alınan onca hak ve imkânlara rağmen dağlara çıkmadılar, adam vurmadılar, hırsızlık, namussuzluk yapmadılar. Örgütlenip siyasi parti de kurmadılar. Peki, ne yaptılar? Yine devletini ve milletini sevip başka neler yapılabilir bunun için baş ağrıttılar.

Sonrasında neler mi oldu... Sayısını veremeyeceğim çok fazla öğrenci heba oldu. Bizlerden çok çok düşük puan alan başka okul (İHL veya Meslek Lisesi dışındaki okullar) mezunu öğrenciler üniversitelere yerleşirken biz 3-4 yıl ara vermek zorunda kaldık, neden mi; belki sistem düzelir diye. Benim farklı okul mezunu yaşıtlarım benden 20-25 ham puan düşük almalarına rağmen üniversitelere gidip mezun olduklarında ben 2 yıllık bir Turizm Rehberliği bölümünde öğrenciydim. Başarılarıyla övündüğümüz İHL okullarında şimdi yeller esiyor. Örneğin benim mezun olduğum okul harap halde, yani kapandı.

İki yıllık MYO’yu 2001 yılında kazandım, mezun olur olmaz yabancı dilim (İngilizce) iyi olduğu için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı Profesyonel Turist Rehberi sınavına girdim ve lisansımı (Kokart) aldım. Akabinde 2004 yılında DGS ile Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği Öğretmenliği bölümüne geçiş yaptım. Buradan mezun olduğum sene 2007 yılında yine Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi bölümünde Yüksek Lisansa birincilikle girdim. Ancak devam edemedim.

Buraya kadar anlattıklarım toplam “1998-2008” on (10) yılımı aldı benim. Peki neden? Katsayı nedeniyle… Ben kasıtlı değiştirilen bir sistemin mağdurlarından biriyim. Bu mağduriyetin içerisinde binlerce arkadaşım var. Bence bu Sözde Ermeni Soykırım iddiasından bile daha büyük bir soykırımdır. Ülkesine faydalı olabilecek gençliği öldürdüler. O GENÇLER belki de bugünün Hâkimi, Savcısı, Kaymakamı, Valisi, Mühendisi vb… olacaktı. Ama bugün mecbur bırakıldığı yerleri okuyup başarıyla bitirmelerine rağmen o yerlerle ilgili alanlarda bile istihdam edilemiyorlar.

Ama adamlara helal olsun, nasıl da sinsi planlarını yapıp bir nesli yok ettiler. Bizler de oturup izledik. Onlara değil esas bize yazıklar olsun ki sesimizi çıkaramadık. Küçücük vukuatlar yüzünden ortalığı ayağa kaldıran insanlara bakıyorum, bir de bir nesli (devletini ve milletini seven) yok etmek için pis oyunların altında ezilmiş kalmış biz insanlara. Neden ortalığı ayağa kaldıramadık. SAMİMİ Mİ DEĞİLDİK YOKSA ....

2006 yılında KPSS sınavına deneme amaçlı girdim ve o puanla 2008 yılında Balıkesir Erdek Nüfus Müdürlüğü'nü kazandım, (çünkü kendi alanımda istihdam edilemedim). İlerisi için niyetim (tabii nasipse; ki nasip için şartları zorlarım) kendi alanımda (Kültür ve Turizm Bakanlığı) çalışmak veya bir müzenin müdürlüğünü yapmak. Ama görünen o ki ilçelerdeki turizm müdürlüklerinin kaldırılmasının ardından Müzelerin bir kısmı da, Özel İdarelere veya Belediyelere devredilecek. İllerden kalkıp kalkmayacağı ise şimdilik belli değil.

Mesleğim ve uzmanlığım gereği Turizm Bakanlığına girmek için çok uğraştım: Resmi yollardan başvurudan tutun da nakil yoluyla atamaya kadar. Ama beni yeterli görmemiş olmalılar ki (başvuru yapmamı bile gereksiz buldular) bana boşuna başvuru yapmamamı önerdiler.

1-Alakasız kurumlara Öğretmenleri

2-Turizm Bakanlığına Turizmci olmayanları,

3-Eğitim kurumlarına 2 yıllık mezunları veya öğretmenlik mezunu olmayanları ücretli öğretmen olarak alan bu zihniyete bir yorum yapmak çok zor.

Eğer insanlar kendi alanları dışında farklı alanlarda istihdam edilebiliyorsa, bu insanlara neden kendi alanlarında istihdam hakkı verilmez anlamış değilim.

Örneğin ÖĞRETMEN olarak atanamayan eğitim fakültesi mezunu biri POLİS-BANKACI-MEMUR-ASKER vb. olabilirken, öğretmenlik mezunu olmayan binlerce kişinin de öğretmenlik yapıyor olması sebebi ne olursa olsun açıklanamayacak bir durum.

Ataması yapılmayan bu güzel insanlar farklı alanlara atanabiliyorsa, bu öğretmenlere neden kendi mesleğini yaptırmama konusunda bu kadar ısrarcı davranıyorlar? %100 herkes kendi alanında istihdam edilir demiyorum ama bu yaklaşımla; (geleceğe yön verecek olan) öğrencilere mi değer verilmiyor yoksa eğitimin geleceğimizle ilgisinin olmadığını mı düşünüyorlar?

YETERLİ PUANI YOK DİYE bir öğretmenlik mezununun atamasını yapmayıp, onun yerine örneğin 2 yıllık Mobilya Tasarım, Elektrik, İnşaat vb mezunu birine vekâleten (ücretli) öğretmenlik yaptıranların Yaradan'a nasıl cevap vereceğini tasavvur bile edemiyorum.

Öğretmenlik yapamayan bir turizm öğretmeni, Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışma imkânı bulamayan Profesyonel Turist Rehberi Lisanslı bir turizmci sıfatıyla; İçişleri Bakanlığı'nda çalışan bir memur olarak sitemkar bir tavır içerisindeyim doğal olarak. Acaba (daha iyi bir konuma gelsin diye sürekli uğraş verdiğimiz) bu ülkede kendi mesleklerini icra etmek isteyen insanlara ihtiyaç mı yok? Kim bilir!!! Hak er ya da geç yerini bulur. Beni, alanım dışımda çalışmak zorunda bırakan her kim ya da kimlerse HAKKIMI (varsa) HELAL ETMİYORUM. Birilerinin eliyle bir yerlere gelenler yine birilerinin eliyle o yerlerinden gitmek zorunda kalabilirler.

Herşey bir yana bir Milli Eğitim Bakanı çıkıp şu cümleleri utanmadan nasıl söyleyebilir: "Öğretmenler başka alanlara yönelsin".

Benim anam babam bile bu adam kadar hayatıma mudahale etmemişti. Milli Eğitim Bakanı öğretmenleri ve eğitimi ticari mantaliteyle ele aldığı sürece bu kurumu da bir ticarethane olarak görmeye devame decektir.

Para herşeyden önce gelir zihniyetini, GELECEK inşaasında uygulamak, güzelim yavrularımızı materyalist olarak yetiştirmek demektir. Ama vazgeçmek yok elimizden gelenin en iyisini yapacağız onlar da bunu böyle bilsin.