tenekecezve

Burada her şey adım adım anlatılıyor ve Türkçe;

 

https://support.google.com/youtube/topic/1115889?hl=tr&ref_topic=2676320

 

 

Yok anlamadım ya da yapamadım diyorsanız size tavsiyem bu işe hiç girmeyin...

 

100 TL yeter diyorsun da ayda 100 TL kazanmak için çoook çalışman lazım :)

Ekran kaydırarak izlenmez, yani izlenir fakat altyazı sorunu çıkar. 

KM Player 'in şöyle bir özelliği var. Muhtemelen başka 3D desteği olan playerlerde de aynı özellik vardır.

 

 

Denenmiştir...

Öncelikle bu uğraşından dolayı seni kutluyorum ve destekliyorum.

Yalnız isteklerinde hep bir kopya seziyorum. Başarı istiyorsan bence özgün olmalısın ve yapılmayanlara yönelmelisin. Bu anlattıklarının çoğu klişe romanların konusu. Bence özgün bir hikaye üretip karakter ve içerikleri ona göre şekillendirmelisin.

Mesela Türk romanı olacak diyorsun, çok iyi fikir ama o zaman karın deşen Jack, Holmes Ted Bundy falan unutmalısın. Bence okuyucularını anlattıklarının gerçek mi kurgu mu olduğu arasında gidip gelmesini sağlamalısın. Mesela Türk Seri Katiller dosyasından bir kaç tiyo alabilirsin. Onların dava dosyalarından ifadelerinden kurgular yapabilirsin. Onları anlayabilir ifadelerini, söylediklerini vs. inceleyebilirsen daha güzel şeyler ortaya çıkar diye düşünüyorum.

http://onedio.com/haber/turkiye-tarihinin-en-acimasiz-ve-kanli-suclarini-islemis-seri-katilleri-492193

http://onedio.com/haber/bebek-yuzlu-turk-seri-katilin-film-gibi-hikayesi-su-an-sokaginizda-olabilir--232341

İki örnek vereyim;

 

 

Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum.

 

Zaten avcıyım. Kurbanlarım av, avların üstünden çıkan para ve eşyalar da av ganimeti...

 

 

Yani gerçekleri okuyarak kendine fikirler edinirsen ve onların içinden bir şeyler çıkarırsan ve kendi kafanda kurgularsan daha yaratıcı ve inandırıcı bir eser çıkarır ve bu sayede tercih sebebi olabilirsin.

 

Tabiki senin yazdığın bazı durumlar da fena fikirler değil ancak benim dediklerimi de harmanlarsan özgün bir şey ortaya çıkarabilirsin.

 

Birebir bu gerçek hikayeleri kullan demiyorum ancak onları araştırırsan esinlenecek çok şey bulursun.

Son olarak bence 

* Seri Katilin Mesleği : Bilindik klişe bir şey olmasın. Mesela Yorgancı olsun, ya da takı tasarımcısı olsun. Ne bileyim Bulaşıkçı garson falan olsun.

* İz bırakmaması eğitim ve ya meslekten dolayı değil, aslında onun da bilmediği bir sebepten olsun. Mesela izlediği belgeseller, filmler flash back gibi olay anlarında aklına gelsin. Bu cinayetleri işlerken de olabilir. Yani ne bileyim yolda bir kaza görmüştür, şakağına bir çivi giren adam hiç kan damlatmadan anında ölmüş olsun. Onun da aklına bu tarz bir ölüm gelsin. (Bunlar tamamen senin yaratıcılığına bağlı, ışık tutmak bizden, gerisi senden)

* Romanlarda başta yaşanan kel alaka bir olayın aslında olayın tetikleyicisi olduğu hep ilgimi çekmiştir. İlla bir travma bir hastalıktan olmasın sebep. Mesela okuduğu bir kitaptan etkilensin. Ne bileyim yanlışlıkla başlayıp işler sarpa sardıkça zevk alsın. Ya da başkasının yaptığı bir hata yüzünden işin içine girsin. İşte olayların özgünlüğü de senin kafanda bir yerlerde...

* Kurbanları o seçmesin, kurbanlar onu seçsin. Onlar gelip belalarını bulsun.

 

Son olarak tekrar edeyim, sakın klişeye girme, özgün ol. Bittiğinde mutlaka ben de okumak isterim (taslaktan bile olsa)

Bu sorunla sürekli karşılaşan birisi olarak size tavsiyem çok kolay bir program olan Subtitle Workshop kullanmanız.

Türkçe desteği de olan altyazı senkronizasyon programı ile tek tıkla istediğiniz FPS ve altyazı senkronu ayarlayabilirsiniz.

Google üzerinde bir çok yerde resimli anlatımı da mevcut.

Bir göz atın, kullanamazsanız yardımcı da olurum...

 

http://www.uruworks.net/index.html

inşaallah donör bir an önce  bulunur.ben de babamı Lösemiden (AML-m3) dolayı kaybettim. donör sıkıntısını ne demek olduğunu iyi bilirim. inşaallah çabucak bulunur da abimiz sağlığına kavuşur.

 

Başın sağolsun. Durum zaten bilinçlenme ile alakalı insanlar bu donör olma durumunu hep ameliyat olacakmış gibi görüyor. Halbuki taş çatlasa 20 dakikanı ayırıp 20ml yani ufacık bir kan vereceksin. Biraz duyulması lazım bu durumun. İnşaallah Mahir için olmasa da diğer hastalara bu kampanyanın faydalı olmasını diliyorum...

Sana bu lazım hocam; Tam tarif ettiğin gibi.

 

https://www.youtube.com/watch?v=IjhdeJRa13c

 

http://usb.brando.com/usb-big-mouse_p2543c37d15.html

 

Bildiğim bir tek brando da satılıyor ama nasıldır nedir bilmiyorum siteyi...

Oca57 konu başlığına da bir el at da sana da uyarı yapmayalım...

VodafoneNet Adsl paketinde TTNET altyapısını kullanır. TTNET üzerinden aldığınız hizmetten hiçbir farkı yoktur. Ancak şöyle bir durum söz konusudur. Arıza durumunda, siz Vodafone 'a kayıt açtığınızda sorun fiziki değilse desteği uzaktan kendileri verir eğer fiziksel bir sorun varsa (hat, kutu,dış kablolama vb.) onlar da TTNET 'e kayıt açar. Bu da iki tarafın müsait olma durumuna göre müdahale uzayabilir. Hizmet açısından verdiği vaadler ötesinde pek bir farkı yoktur.

 

Fiberde ise bölgelere göre değişiyor, bazı yerlerde kendi kablolarını, bazı yerlerde ise yine TTNET altyapısını kullanıyor. Diğer söylediğim durum burada da geçerli.

 

Kesenize uyuyorsa alın derim. Ama sen ne kullanıyorsun dersen ben pahalı da olsa TTNET 'ten şaşmam :)

Buradan yüklemeyi denedin mi?

http://download.cnet.com/Free-FreeCell-Solitaire-2015/3000-2647_4-75450604.html

2007 ye dönersen bulursun...

 

1989 yılı... Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır. Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer. Bekledikleri gibi olmaz. Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez. Dükkanlar kapatılır. Geri dönülür.
1991 yılı. Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür. Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder. Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur. Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal. Yayınlanmaya başlar. Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur. Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgi film dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır. Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar. Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez. Talep gitgide artar. Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar. Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder. Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgi filmi çoktan tahmin ettiniz değil mi? Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”! O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur, onu da buraya yazmayayım. ( Ben yazayım: Pizza Hut)
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgi filmi ilk izleyenler 30 ’larına geldi. İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu. Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor. İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?” Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
İşte algılarımız böyle yönetiliyor. 20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor. Bizim eğlenceli diye olarak izlediğimiz masum çizgi filmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret. Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Bu sadece bir örnekti, her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi. Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi. Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız? İşte bu yüzden unutmayalım; Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99 ’u bir amaca hizmet ediyor. İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X.

Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar...

Afiyet olsun! 

Ömer Ekinci

Forum kurallarına uyduktan sonra isteyen istediği şekilde yardım isteyebilir. Gereksiz yere kirlilik yaratmayalım. Forum kuralları gereği de "program istek" bölümü mevcuttur. Konu gereksiz iletilerden temizlenmiş ve Program istek bölümüne taşınmıştır...

https://www.youtube.com/results?search_query=make+drone+at+home

Youtube üzerinden bir sürü videoya bakabilirsin...

Hele şu video power suply motoru ile yapıyor :)

https://www.youtube.com/watch?v=qa_x93JQhNM

87'nci Oscar ödülleri sahiplerini buldu.

En iyi film Birdman olurken, filmin yönetmeni Inarritu da en iyi yönetmen ödülüne layık görüldü.
Dünyanın en prestijli ödülleri kabul edilen Oscar'lar 87. kez dağıtıldı. Dolby Tiyatrosu'nda düzenlenen gecenin sunuculuğunu Neil Patrick Harris yaptı. 
En iyi film, Birdman'e giderken; en iyi yönetmen ödülü de Birdman'in yönetmeni Inarritu oldu.
En iyi aktrist ödülünü, "Still Alice" filminde Alzheimer teşhisi konmuş bir akademisyeni canlandıran Julienne Moore aldı. 54 yaşındaki Moore oyunculuk kariyerinde ilk kez Oscar alırken, Ocak ayında Altın Küre'ye de layık görülmüştü.
Dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking'in gerçek yaşam öyküsünün anlatıldığı filmde, Hawking'i canlandıran Eddie Redmayne ise en iyi aktör ödülünü aldı.
Hawking'in yaşam öyküsünü konu alan "The Theory of Everything" filmde Redmayne, 21 yaşında motor nöron hastalığı teşhisi konan Hawking'in fiziksel olarak kötüye gidişini başarı ile canlandırmıştı.
33 yaşındaki aktör ilk kez Oscar alırken, Ocak ayında Altın Küre'ye de layık görüldü.

Ödüller ve sahipleri şöyle:

• En iyi film: Birdman
• En iyi yönetmen: Alejandro G. Inarritu (Birdman)
• En iyi kadın oyuncu: Julianne Moore (Still Alice)
• En iyi erkek oyuncu: Eddie Redmayne (The Theory of Everything)

• En iyi yardımcı erkek oyuncu: J.K. Simmons (Whiplash)

 

• En iyi yardımcı kadın oyuncu: Patricia Arquette (Boyhood)
• En iyi özgün senaryo: Birdman (Alejandro G. Inarritu, Nicolás Giacobone, Alexander Dinelaris, Jr. & Armando Bo)
• En iyi uyarlama senaryo: The Imitation Game (Graham Moore)
• En iyi görüntü yönetmeni: Birdman (Emmanuel Lubezki)

 

• En iyi kurgu: Wiplash (Tom Cross)
• En iyi orijinal film müziği: Glory, "Selma" (John Stephens and Lonnie Lynn)
• En iyi orijinal şarkı: The Grand Budapest Hotel (Alexandre Desplat)
• En iyi kostüm tasarımı: The Grand Budapest Hotel (Milena Canonero)
• En iyi makyaj ve saç: The Grand Budapest Hotel (Frances Hannon ve Mark Coulier)
• En iyi görsel efekt: Interstellar
• En iyi ses kurgusu: American Sniper
• En iyi ses miksajı: Whiplash
• En iyi animasyon: Big Hero 6

• Yabancı dilde en iyi film: Ida (Polonya)
• En iyi belgesel: CitizenFour
• En iyi kısa film: The Phone Call (Mat Kirkby, James Lucas)
• En iyi kısa belgesel: Crisis Hotline: Veterans Press 1 (Ellen Goosenberg Kent ve Dana Perry)
• En iyi kısa animasyon: Feast

Kaynak: Reuters ve BBC Türkçe

Yapılan araştırmalara göre günümüzde her üç çocuktan biri, daha konuşmayı öğrenmeden önce akıllı telefon veya tablet kullanıyor. Büyüklerin kullanamadığı birçok teknolojik cihaz çocuklar için tam bir ‘çocuk oyuncağı’, çünkü onlar yeni şeyleri öğrenmeye doğuştan meyilli. Durum böyleyken, çocuklara kod yazmayı öğreterek bilgisayarları onlar için çok faydalı bir araca dönüştürmek mümkün. Üstelik bunun için büyük paralar harcamaya da gerek yok. Bu kaynakların bir kısmı hem ücretsiz, hem çocukların İngilizce öğrenmesine yardımcı oluyor hem de problem çözme yeteneklerini arttıyor. Kim bilir belki de geleceğin Bill Gates veya Steve Jobs’ı sizin evden çıkar.

TYNKER: Görsel programlama dilini kullanan Tynker, en basit yöntemlerle çocuklara ve ebeveynlere bilgisayar programlama mantığını öğretiyor. Deneme yapmak için derslerin ücretsiz versiyonları var. Sitede öğretmenlerin kendi derslerini oluşturabileceği bir bölüm de mevcut.

SCRATCH: MIT Media Lab’da geliştirilen bir proje. Özellikle 8 ila 16 yaş grubu için tasarlanmış ama her yaştan meraklı kullanabiliyor. Görsel programlama araçlarını kullanarak interaktif hikâyeler, oyunlar ve animasyonlar oluşturabiliyorsunuz.

LIGHT BOT: Bulmaca çözerek programlamayı öğreten bir oyun. Web, iOS ve Android için geliştirilmiş farklı versiyonları var.

KODABLE: Çocuklar için geliştirilmiş bir iPad uygulaması. Oldukça basit bir arayüzüne sahip olan uygulamada ücretsiz 30 seviye programlama dersi var. Daha fazla içerik isteyenler uygulama içinden satın alma yapabiliyor.

CODEACADEMY: Java Script, HTML/CSS, PHP, Python, Ruby gibi farklı progmlama dillerini basit bir şekilde öğreten bir platform.

MAKE GAMES WITH US: iPhone için oyun geliştirmeyi öğrenmek isteyenlere yönelik hazırlanmış bir platform. Dersleri takip ederek Angry Birds benzeri bir oyun geliştirebiliyorsunuz.

MICROSOFT’TAN DERSLER: Microsoft’un geliştirdiği Kodu, Touch Develp ve Small Basic uygulamaları ile çocuklar oyun yazmayı ve bilgisayar programlamayı en basit şekilde öğreniyor.

CODE.ORG: Çocuklar, öğrenciler ve öğretmenler için geliştirilmiş sayısız programlama eğitimi uygulamasına, kolayca erişebileceğiniz bir platform.

APP INVENTOR: MIT Üniversitesi tarafından geliştirilmiş bir uygulama. Android yazılım öğretiyor. Öğretmenler için de kaynakları var.

ALICE: Çocuklara 3D grafiklerle programlama öğreten ücretsiz ve açık kaynaklı bir platform.

CARGO BOT: Bir robota komutlar vererek kodlama öğrenebileceğiniz bir iPad oyun uygulaması. İlgi çekici grafikleri var, üstelik ücretsiz.

Arkadaşlarım oturmuş çalışmış iyi ya da kötü bir şeyler yapmış, şahsi görüşüm bence güzel bir derleme olmuş.

Heyecanlarını da anlıyorum, insan kendi için büyük bir proje çıkarttığı zaman doğal olarak böyle heyecanlar duyabilir. Yıllar önce okulda yaptığım projeleri hatırlıyorum da sanki zamanla dünyayı ele geçirecekmişim gibi geliyordu bana :)

Çoğu şeyi sitemizden öğrendikleri için de bence güzel bir jest yapıp ismimizi de çalışmasına vermiş.

Yönetim olarak çalışmayı kesinlikle kötülemiyoruz, sadece yönetimin dahil olmadığı projeleri sahiplenmiyoruz.

 

Gelelim çalışmaya yönelik düşüncelerime;

Boyutu biraz büyük olsa da bir çok kişinin işine yarayacağına eminim.

En büyük eksisi görsellikte çok zayıf kalmış. Madem ki günlerce (hatta sanırım aylarca) bunun duyurusunu heyecanını yaşadınız design bölümünde tasarımı çok iyi olan arkadaşlardan yardım alabilirdiniz -ki hala alabilirsiniz- update konusunda bunu mutlaka ele almalısınız. İstersen windows 'u yeniden yaz kullanıcıyı görsel olarak tatmin edemezsen ürünün kesinlikle albenisi olmuyor. Hele ki acemice sanki paint üzerinde yapılmışçasına yapılanlar hiç hoş değil.

 

Görüyorum ki siz bu işe devam edeceksiniz, çalışmalarınızı alternatifli de yapmalısınız. Mesela boyut konusunda ekleme çıkartmalı bir kaç çalışma yapılabilir.

 

Kaynak kodlarınızı paylaşmayacağınızı hatta sadece yönetimle paylaşacağınızı söylemişsiniz, bence bu da yanlış. Site yönetiminin emin olun bu kodlara hiç ihtiyacı yok. Kodları bence herkese açın. Bakarsınız sizin yaptığınız gibi gün gelir çalışmalarınızda insanlar sizin de isimlerinizi vererek sizlere jest yapabilir.

Sanırım bu her şeyden daha da önemli... Yıllar sonra insanların bu projeyi hatırlayacağını sanmıyorum ancak X kişisi sayenizde öğrendiklerini unutmayacaklardır...

 

Uzun lafın kısası emeklerinize sağlık. Sizlerden yeni yeni çalışmalar da bekliyoruz.

Yalnız bu proje ile ilk anki heyecanınızı attınız.

Yeni çalışmalarda biraz daha sakin, daha az övünerek (bırakın çalışmayı indirip sizi övsünler), agresifliği bırakıp, eleştiriye açık olarak ve en önemlisi yardımlarınızı kimseden esirgemeden yapın.

 

Yeni projelerinizi ve mevcut projenizi güncellemenizi bekliyoruz...

Hocam kullanım amacın ne bilmiyorum ama sürekli yapmayacağın bir şey ise matbaa en güzel tercih olacaktır.

Eğer kullanırım evde de olsun dersen spiral ciltleme makinaları var 133 tl civarından başlıyor hepsiburadada

 

 

http://www.hepsiburada.com/liste/plastik-spiralli-cilt-makineleri/department.aspx?categoryId=15246

 

Eğer illa zımba ile olsun diyorsan da Deltanın arşiv ciltleme makinaları var, 80-100 tl civarında 240 sayfa kapasiteli diyor...

 

 

http://www.ofisegelsin.com/U2164,127,delta-23-6-24-arsiv-ciltleme-makinesi-zimba-makinesizimba-teli-delta.htm

SSD ler şu an için biraz pahalı, SSHD ona alternatif çıkarılmış Hybrit bir yapıda, HDD ve SSD birleşimi bir disk.

Bence hız isteniyor ve fiyatı da düşük tutmak istiyorsanız çok güzel bir teknoloji...

SSD 'den biraz yavaş ancak HDD 'den kat kat hızlı bir şey.

Kısa mantığı Disk boyutunun küçük bir kısmı SSD büyük kısmı HDD den oluşuyor. Okuma yazma gibi işlem gören kısım SSD den çalıştığı için (Bir nevi cache bellek gibi düşünün) hız performansı baya yükseliyor.

Dediğim gibi Fiyat - Performans göz önünde bulundurulursa SSD lerin fiyatları düşene kadar en iyi diskler SSHD ler olacaktır...

Yok be 7 yıllık hesap toplasan 30 video anca var :) Kendi yaptığım ise anca bir iki tanedir. :)