Jump to content

Çocukluðum


KelebeK

Recommended Posts

Yaðmuru bile körfezi gibi kokan koskoca Ýzmit... Senin çizgilerine basmadan yürüdüðüm kaldýrýmlarýnda tekrar ama yalnýz yürümek de varmýþ. Ellerim cebimde üst geçitten fuara giderken, nedense hep yalnýzdan da yalnýz hissederim kendimi. Yaðmurun da kokuyor, anladým ama; yazýn ortasýnda bu soðuk hava niye?

Aklýmdan bunlar geçerken geldin aklýma sen… Çocukluðum… Küçüksün, bilmezsin sen halimi. Ýyi ki fuarýn kapalý olduðu bir gün karþýlaþtým seninle. Hadi birazcýk sana büyümenin ne olduðunu anlatayým…

Mesela, þu anda büyüksün ve kulaðýnda en acý þarkýlarla, ahmakýslatan yaðmurun altýnda yürüyorsun. Yanýndan geçen karþý cins seni birazcýk da olsa yakýþýklý görsün diye, gözlerini kýsýp yürüyorsun, az önce kýzdýðýn rüzgârýn da yardýmýyla, yarý dökülmüþ saçlarýn uçuþuyor, sense uzaklara bakýyorsun…

Ama sen böyle deðildin mesela.. Babanýn serçe parmaðýndan tutunarak fuarýn yollarýný aþýndýrmak senin için çok zevkliydi di mi? Küçücük elinin seni babana baðlamasý, korunduðun hissini veriyordu… Bir an bile býraksan, seni koruyan o koca daðýn uzaklaþtýðýný hissetsen, aðlayacak kadar özgürdün… Aðlamaya özgür olmak…

Þimdi böyle deðilsin. Babaný ayda yýlda bir görüyorsun, daha serçe parmakta mýsýn sen? Onu özlediðinde aðlayamýyorsun bile, boðazýna düðümlenen bütün gurbet cümleleri, birbirinizi teselli ederken yutulup gidiyor… Oysa kolaydý aðlamak bir þeker ya da alýnmamýþ kâðýt helva uðruna, þimdi ben hangi derdime hangi zaman diliminde aðlayacaðýmý þaþýrýyorum.

Fuarýn lunaparkýnda, eline sýkýþtýrýlan küçük jetonlarla bir oraya bir buraya koþuþturuyordun. Annenin arkandan “yavaþ koþ, düþeceksin” diye baðýrmasý mýydý hoþuna giden, yoksa onu kaybedecek olmanýn korkusu ile ikide bir arkana dönerken yüzüstü düþmek mi? Þimdiyse, cebinde sadece eve dönebilecek kadar paran var… Arkaný döndüðünde ise sadece seyyar satýcýlar gülüyorlar yüzüne. Ve lunaparkta aslýnda hiç boþ yer kalmadý o binmek istediðin, ama yaþýnýn bir türlü yetmediði tehlikeli oyuncaklarda.

Sen, þarkýlarý yalnýzca akþamlarý annemiz üstünü örttüðünde ondan duyardýn, bazen anlardýn bazen anlamazdýn, ördeðin yeþilbaþlý oluþu hiç ilgilendirmezdi seni. Ama uyurdun iþte… ya da Yonca Evcimik “bandýra bandýra” yerken, arkadaþlarýnla onun taklidini yapmaktý o þarkýlarý dinlemek. Þimdi ise türkülerin sürüm sürüm süründüðü barlarýn yanýndan geçerken algýlayamýyorsun müzikleri. Algýlasan ne olacak? Artýk müzikleri bile ayýrdýlar, yollar koydular…

Geceleri uyumadan önce içtiðin kaynatýlmýþ süt, daha kokusunu almanda uyuturdu seni, iyi hatýrlarým. Hatta hemen kaymak tutmasýn diye, hýzlý hýzlý içer, kendi aðzýný yakýþýna yine kimsenin anlamayacaðý sebeplerden dolayý gülerdin. Uyurdun hemen o sütün ardýndan… Annen besle silmesin diye kaçtýðýnda, olmayan býyýklarýnda birikmiþ sütü yorganýn sana bakan kýyýsýna silmek de zevkliydi senin için. Þimdi ise masana, hiç sevemediðin meze adlý arkadaþýný getirmeden uðramayan, yüzü senden beyaz o aslan sütü bile uyutamýyor seni. Buz gibi havada, inadýna buz gibi içmek var ya; kolaysa gel de sen uyu…

O zamanlar tasasýzca salýncaklarda arkadaþlarýnla atlama yarýþý yapýyordun, dizinde kuruyacak kandan daha önemliydi birinci gelmek, iþin ucunda bakkaldan gofret almak vardý, varsýndý kanasýndý o diz… Annemizin o kaný silecek bezi vardý her zaman… Tasasýz saniyeler…

Ama þimdi öyle deðil hayat küçüklüðüm, rahatça sallanamýyorsun salýncaklarda, sana belirli salýncaklar verildi, ya saðdaki salýncaða bineceksin, ya da soldakine, her iki yolda da dizin de kanayacak, baþýnda… Ama kurumuþ kaný silen bir annemiz olmayacak o zaman, ne de olsa seçilmiþ yollarýn seçilmiþ hayatlarýný yaþýyorsun, býrak da dizinin kanýný salýncaðýn ortasý silsin.

Akþama kadar sürekli bir topa vurmak, ya da karþý cins olduðunu kavrayamadýðýn arkadaþlarýna gereksiz sataþmalarda bulunmaktý en büyük eðlencen. Ama akþam ezaný oldu mu eve girmek gibi bir zorunluluðun vardý, çünkü evinde yemeðin vardý ve saat hep 7 olurdu.

Þimdi ise, yollarda umarsýzca gezmenin verdiði uyuþmuþlukla, namazda gözün olmamasýna raðmen kulaðýn ezanlarda yaþýyorsun sana verilen 24 saatlik süreyi… Ama aðlamak için zaman kalmayýnca, hep 25. saate atýyorsun hüzünlerini.

Ve annemiz sen uyurken her gece gizlice gelir, binbir türlü dua ile, deliler gibi yatmanýn sonucu yerlerle haþýr neþir olmuþ battaniyeni üzerine örterdi tekrar. Sen üþüme diye, dualarla ýsýtýrdý. Her okula gittiðinde, gelene kadar aklý sende kalýrdý, yarým saat geç gelsen, zaten hassas olan tansiyonu yükselmeye baþlar, enin geliþinle o tansiyon sana azar patlamasý olarak geri dönerdi. Sense, “of anne ya, arkadaþlarla geldik” yüzsüzlüðünü gösterirdin her an…

Bir o deðiþmedi biliyor musun? Bir o ayný kaldý bizim yüreðimizde. Hatta beþ dakika önce aradý beni, yediðimi bile bile aç olup olmadýðýmý sordu, paramý sordu ve aðladý… Hala aðlar bizim için, hala battaniyesi ile gezer rüyalarýmýzda. O dualarý hiç bitmedi… Ama ben ýsýnamýyorum o olmadan, sürekli bir ürperti oluyor taþýyamadýðým bedenimde, sürekli, “anne” diye baðýrýyor yüreðim her düþtüðümde… Neyse, sen görme bari gözyaþýmý, yeterince madara oldum.

Ve aþk, çocukluðum, aþktan da bahsedeyim, býrakacaðým seni, malum Annemiz merak eder.

Aþk denilen þeyi, eþleri ölmüþ anneannemiz ve büyükbabamýzýn evlenmesi olarak algýlardýn hep. Onlar evlenseydi ya, herkes mutlu olsaydý ya? Ya ilkokuldaki ilk aþkýna ne demeli? Sýrf onun sýnýfýnda bulunabilmek için arkadaþýný dövmene ne demeli? Bunlar sana anlamsýz gelirdi o zamanlar… ve onun saçýný çekmekti sevmek, kolunu sýkýp, canýný yakmaktý.

Ama þimdi öyle deðil be çocukluðum, birileri senin yüreðini sýkarken hiç umursamýyor canýnýn yanýp yanmamasýný ve sen her seferinde sýksýn diye veriyorsun yüreðini tüm o maskeli esmerlerin eline. Bu seferde onu unutmak için bekliyorsun 25. saati. Ýþte aþk da böyle bitiyor senin içinde çocukluðum.

Ýþte böyle, büyümek dediðin þey, aslýnda her gün senden uzaklaþmak demekmiþ. Hala dizimde senden hatýra bir yara izi durur, arada ona bakar anarým seni…

Ah be çocukluðum, sen rahattýn, sen çocuktun, ve sen öyle de kaldýn da;

Olan bana oldu,

Ben büyüdüm…

Aydýn Akduman

16 Eylül 2006, Cumartesi

Link to comment
Share on other sites

Sana çok teþekkür ediyorum @elanur21 ilk baþta izmit olduðu için okumaya baþladým çünkü doðma büyüme izmitliyim fuar o üstgeçit bizim neredeyse simgemiz olmuþ durumda ve bildiðim þeyler olduðu için dikkatimi çekti ama sonradan yazýnýn aslýnda izmitle deðilde yaþamla alakalý olduðunu gördüm ve bitirdiðimde gözlerimdeki biriken damlalarý siliyordum...

paylaþtýðýn için tekrar tekrar çok teþekkür ediyorum...

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...