Jump to content

Yörükler...


Sirius

Recommended Posts

Türkler tarihinin yorulmak nedir bilmez göçerleri, Türkmenistan’ın Merv şehrinden çıkarak Anadolu' ya akmaya başladılar. Steplerde, başı dumanlı dağlarda yaşamaya alışık rüzgar yanığı yüzlü, yağız Oğuz boylarının mert, yiğit, güçlü, dağ gibi sakin, az konuşan, kendilerine son derece güven duyulan emin insanları bilinmez maceralar bekliyordu artık.

117762198009092006sogut.jpg

Şahin gibi kıvrılıp Ahlat’a kondular, 300 yıl süren büyük göç macerası. Yürüdüler, yürüdüler, düzenli disiplinli, Bey'lerine tam itaat ederek. Göç dayanışma, yardımlaşma ister, disiplin ister, güç ister, lojistik bilgi ister. Onlar hiçbir zaman dağınıklık ve düzensizlikten hoşlanmadılar. Çünkü başıboş toplulukların hareket etme yetenekleri olamaz. Zorluk, meşakkat, acılar, ağıtlar, doğumlar, ölümler, hep arkalarda kalan nemli göz izleri, yitirilen nice canlar, soğuk ayazlar, cehennem sıcakları. Ama onlar gözlerini ötelere daha ötelere dikmişlerdi, adeta gizli bir el, gizli bir güç onları Anadolu' ya itiyordu.

117762205309092006sogut.jpg

]Onlar, devleti biliyorlardı, Cetleri, Ataları, Hakanlar yetiştirmişti, Hanlıklar kurmuşlardı. Başları dik yürüyorlardı, en önde gençler, daha sonra yaşlılar, sonra çoluk çocuk, kadınlar yürüyordu, gelinler yürüyordu alları morları karışıyordu türkuaz göklere. Erkeğinin yanında kadını, sırtında çocuğu, dokuduğu rengarenk kuşakla kuşaklamış, ana kadın güç demek, soy demek, doğurganlık demek... Genç erkekler birlikte doğdukları atlarıyla bir ileri bir geriye dört nala at sürerek sorumluluklarını yerine getiriyorlardı. Onbinler yürüyor geleceğe, atlarıyla, davarlarıyla, yurtluklarıyla, her şeyleriyle.

117762193609092006sogut.jpg

“ Her gün bir yerden göçmek

Ne iyi

Her gün bir yere

Konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan

Akmak ne hoş ”

Mevlana

Bir yerden göçüp bilmedikleri başka diyarlarda yer tutmak, var olabilmek, devlet kurabilmek öyle kolay değildir. Ama onlar bu işin sırrını biliyorlardı.Büyük Selçuklu’yu kurdular, Büyük Osmanlı Cihan Devletini kurdular ve yıkıntıları arasından Büyük Türkiye Cumhuriyeti' ni kurdular. Çünkü onlar şafakta doğup, yatsıda ölenlerden değil, kıyamet gününe dek var olanlardan olmak istiyorlar.

117762185609092006soguts.jpg

Yıldızlar gibi aktılar 24 boy, tam 24 boy. Kayı, Bayat, Alka evli, Kara evli, Yazır, Dodurga, Döğer, Yaparlu, Afşar, Begdili, Kızık, Karkın, Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni Salur, Eymur, Ala Yuntlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık boylarına ayrılmışlardı. Bugün bu boylara ait işaret ve yer adlarına Anadolu’ da çok rastlanmaktadır. Sözün sırasını bozmadan uzatmadan diyelim ki, her boyun ağırlıklı olarak ayrı ayrı yerleştiği vilayetleri ayrıntılı olarak anlatmak çok uzun olacak, biz buradan hemen şahin gibi kıvrılıp sözü dedem Korkut Atamın da eserinde dediği “gün gelecek, hanlık geri Kayı ya dönecek” diye bildirdiği Söğüt’ de karar kılan ve Osmanlı Devletinin kuruluşunda esas nüveyi teşkil eden KAYI BOYU Karakeçili Yörüklerine.

117762180809092006sogut.jpg

Kayı, muhkem, kuvvet ve kudret sahibi, sağlam, berk manasınadır. Oğuz’un en büyük boyudur. Üç kıta ve yedi denize altı yüz yıldan fazla hakim olan Osmanlı sülalesi bu boydandır. Kayı Boyundan Ertuğrul Gazi ve her biri birer müstesna şahsiyete sahip çoğu dahi, cihangir, kumandan, şair ve sanatkar olan Osmanlı sultanları, Kayı Han neslinin kıymetini göstermeye kafidir.Kayı’nın ongunu yani damgası iki ok ve bir kurulu yaydır. Kayı boyuna mensup göçebe oymağı, eski zamanlardan beri her yıl Söğüt’teki Beyleri Ertuğrul Gazi Hanın türbesini ziyaret ederler. Tabi bu bayram havasında 725 yıldır hiç aksatılmadan devam eden ziyaretleri , nasıl yapılır, neler olur Yörükler neler der, neler yer bunları sözün sırası geldikçe anlatacağım.

117762176809092006sogut.jpg

Kayı Boyu mensupları, genellikle ; Eskişehir, Mihalıççık, Orhaneli, Isparta, Burdur, Fethiye, Muğla, Aydın, Manisa, Ödemiş, Antalya, Mersin, Alaşehir, Balıkesir, Bursa Kütahya, Ankara, Kırşehir, Nevşehir, Gaziantep, Adana, Diyarbekir, Siverek, Siirt, Birecik, Urfa gibi iller de vesikalara göre yerleşiklerdir, tabi daha birçok yere dağılmışlardır, ta Balkanlar ve Trablus-Şam' da dahil olmak üzere.

117762171209092006sogut.jpg

Karakeçili Türkmenleri de “Yörük” olarak anılırlar.Bunun sebebi Anadolu' da iskan edilmelerinden önce konar-göçer olmalarındandır.

Kıl poturlu Yörükler, üç etek yırtmaçlı entarili kadınlar, çarığı çay da kalmayan Yörük kadınları.

Aşiret bir yerde oturup kalamaz. Yem, yiyecek tükenir, mallar toprağa saldırır yoksa, açlık hastalık getirir sürüye, kırım kırım kırılır mallar. Onun için sık sık yer değiştirir Yörük. Otlağın yeşilini, suyun bolluğunu seçip konaklar. Ot, yemdir, ot kök boyadır allı morlu, ot yemektir, ot şifadır, ot temizliktir, ot, çiçek, süsüdür obadaki ala gözlü Yörük kızının. Denkler denklenir, yükler yüklenir, develer katarlanıp dizlerine tokurdaklar boyunlarına büyük havan çanları takılır, koyunlar sürülenir. Ak kundaklardaki bebeleri ala kilime sarıp çam beşiklere yatırırlar. Göç zorludur herkes dayanamaz alışık olmayan lime lime dökülür. Kar var dağlarda tepelerde sert sert haşin haşin bir rüzgar kamçılar adamın yüzünü. Bu şamara dayanabilirsen ayakta. Dayanamasan döşektesin. Dağlar zordur zor,başın döner, şöyle bir taş alıp atsan aşağı kül un ufak oluverir uçurumun dibinde.

“Yürü bre Çiçekdağı

Sen de suna boylum kaldı”…

117762164309092006sogut.jpg

Vakti zamanında ala gözlü cerenler, çatal boynuzlu geyikler, kınalı keklikler cirit atarmış bu dağlarda. Kekliğin “keklik kayası” geyiğin “geyik dağı” varmış. Kekik kokan dağlarımı istiyorum ben, ıslak toprak kokusu ile kekik kokusu, burcu burcu burnumda, dağlarda olasım geliyor,

gözlerim bir çamın koyulaşan yeşilinde,güneşin turuncu ışığına takıla takıla saatlerce yürümek. Ve bir ağacın sırtını acıtan sertliğinde uzanmak istiyorum.

Toroslar, Gavur Dağları, Binboğalar, Aladağ, Koç Dağı, Bakır Dağı, Çiçek Dağı, Elma Dağı, Bozdağlar kıvrım kıvrım, yüce yüce aşılmak gerek. Ee sözün sırasını bozmadan diyelim, ölen ölür gömülür göç yolunun sağına dualarla. Kervan devam eder yoluna yürek burkusuyla kalan sağlar bizimdir diyerek.

Bir uzun yoldan geldim.

Yolumda dağlar vardı bulutlarla öpüşen.

Bayırlar vardı yeşil,

Bayırlar vardı sarı.

Renk renk çiçekler vardı,

Bayırlarda..

Mor menevşeler, mor sümbüller

Sarı çiğdem,

Ve…

Kafamda bir hayal vardı,

Boyu boyuma uyan, huyu huyuma

Onca güzeller içinde

Seçtim onu

Gönlümce…

Eh işte deyiverdim gönlümce, biz yine devam edelim kaldığımız yerden söze...

1177622516collage2.jpg

Sonra durdular…

Dört yüz çadır kalmıştı, kimi geri döndü, kimi yitirildi, göç öğütüyordu obaları, oymakları, boyu…

Bey anamız Hayme ana dedi.. Bey oğlu Ertuğrul' a….

Oğul…

Anayurttan ayrılalı yıllar geçti. Deli rüzgarlar önünde oradan oraya savrulduk. Beylik otağını kurduğumuz şu yaylalar, artık son durağımız, son konağımız olsun.

Oğuz’un yurtlarına diktiğimiz ağaçların kökleri kara yerin derinliklerine, dalları gökyüzünün yüceliklerine uzansın.

Ak-boz atlara binip yağı üstüne yel gibi vardıkta Kadir Tanrı gözü pek yiğitlerimizi korusun.

Göğsü kaba yerli kara dağlar gibi duran erlerimiz ile; kır çiçekleri gibi saf ve temiz, ak yüzlü, ala gözlü kızlarımız Kutlu Kayı Boyumuza gürbüz evlatlar versinler.

Altın başlı otağlarımız Çarşamba yaylasını bürüsün.

Kayı’ nın ve diğer bütün boyların oğullarını Ertuğrul’ umla bir tutarım. Onların hepsini soyumuz için Hakk’ın Kutsal birer emaneti bilirim.

Oğul…

Boyundan-soyundan olsun olmasın insanlara adil davran. Adaletten ayrılma ki, insanların birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda obanda herkes gezsin.

Ululuk isteyen töreden ayrılmasın.

Bu dünya bir oturma yeri değildir. Yapacağın iyi ve doğru işlerle insanların hizmetinde bulunursan güzel övünçler senin olur.

Yüreğinden inancı, ağzından duayı, davranışından erdemi hiç eksik etme. Bir de sabırlı ol oğul, ekşi koruk sabırla tatlı üzüm olur.

Oğul…

Beylik demekle, ağırlık vermek iledir.

Sofranı ve keseni yoksulara açık tut….

Dedi, Hayme Ana ve Söğüt’te kışlak Domaniç Çarşamba’ sında yaylak olarak yerleşip kaldılar.

117762160409092006sogut.jpg

Her yıl Eylül ayının ilk haftasında Domaniç de Hayme Anamızı türbesinde anarız ziyaretler yapılır Osman Gazinin salıncağının kurulduğu ulu çınar ağacı orada koruma altında ziyaretçilere sunulur, ama maalesef çınar kurumuştur tabi, hala orada durur.Yemekler yenir, temsili göç uygulanır, kurulan kara kıl çadırlar gezilir. Ertesi hafta da yani her yıl Eylül’ ün ikinci haftası Söğüt’te Yörük Bayramı dediğimiz Ertuğrul Gazi Han Dede' mizi ziyareti başlar.T ürkiye’ nin her yerinden binlerce Oğuz Boyunun obaları akın akın gelirler. Yüz binler orada buluşur. Bir sevinç, sevgi bulutu yükselir gökyüzüne, hepsinin yüzü güler baharda çiçeğe uçan arılar gibi mutlu bir uğultu vardır. Babam elimden tutar ******ürürdü küçücükken Söğüt’ e yıllar öncesinde, babamı da babası, onu da babası ******ürürdü yıllar yılı devam etti bu töre, gelenek, kimi zaman yayan, kimi atla, kundakdaki bebeler, yaşlı ama dinç ebeler, dedeler…

117762188609092006sogut.jpg

Bir yıl öncesinden beklenen bayram için hazırlanan, üzerine hatimler indirilmiş, yasinler okunup dualar yapılmış, bulgur, un, buğdayını torbasına çıkınına koyan yola düşer. Türkiye nin her yerinden, Her kim ki pişen bulgur pilavından yerse ömrü uzun olsun, hastalıklardan şifa bulsun, sofraları bereketli olsun, soyları gürbüz olsun, dert görmesin diyerek dualar edilerek gönderilen malzemelerle pişen etli bulgur pilavının “şifalı pilav” olmasındaki sır da işte budur. Yüz binlere varan ziyaretçilere şifalı pilav, ayran, yörenin meşhur misket üzümleri bedava dağıtılır. Sac üstünde pişirilen çirli gözlemenin tadına doyum olmaz, yemeye gör bir yıl o lezzeti, tadı ararsınız.

Her taraf rengarenk gökkuşağı gibi. Üçetekli allı morlu Yörük kızları, zeybekler, Yörük oba beyleri, kurulan kara kıl çadırların içinden çıkıveren dağ çiçekleri. Kara kıl çadır dedim de kısaca ondan da bahsedeyim. Karakeçi yününden kılından yapılır. Ağustos sıcağında bile altına girin sıcak sizi yakmaz serin olur. Kıl çadıra yılan, çıyan, akrep asla giremez, ona giren misafir her şeyden emindir, bir rahatlık ve huzur hisseder. Evet biz şimdi söz ipinin yumağını kaldığımız yerden saralım.

117762156009092006sogut.jpg

Yıllarca bir birini görmemiş dostların buluşması, hasret gidermeler, oğullarına kız beğenen analar, sohbetler, oyunlar, yeni tanışmalar, kurulan kadim, sağlam dostluklar, gelemeyenlere selam bırakılanlar. İlerleyen saatlerde yakılan ateş etrafında ki tatlı sohbetler, kına gecesi, kolay kolay unutulmayan güzel anılar. Her yıl Urfa’dan gelen Cindi Yıldız Dayı Bey' imizin getirip kendi elleriyle meşe külünde pişirdiği mırra’sını içmeden edemem. Ah!. Söğüt, o söğüt ki Osmanlı' nın ilk başkentidir, Payi-Taht, İlk ateş orada yakıldı, dalga dalga üç kıtaya yayıldı.

Söğüt şenlikleri denmesinin sebebi ise, Yörükler baharla birlikte Domaniç/Çarşamba yaylasına çıkarlardı, güzün tekrar kışlak olan Söğüt’ e döndüklerinde bunu şenlikler yaparak kutlarlardı. Güreşler yapılır, cirit oynanır,bucurgat ile dönülür buna benzer çeşitli eğlenceler düzenlerlerdi. Şimdi ise yine çok güzel cirit oyunları oynanır, gerçekten cirit oynayanlar ve seyredenler heyecandan biribirlerinin üzerlerine adeta yığılırlar, seyrine doyum olmaz. Mehteran bölüğü serhat türküleri, mehter marşları çalarak heyecanı doruğa çıkarırlar. Hele zeybeklerin ağır ağır kostak kostak oynadıkları zeybek oyunları tavırlarıyla seyredenleri mest eder, giysileri ise ayrı bir güzelliktir. Zeybekler konusu başlı başına uzun bir konudur. Yörüklerin hayatında önemli bir yeri vardır. İnşallah bu konuyu ayrıca daha sonra anlatmak isterim.

Şenlikler Perşembe gününden başlar Pazar günü sona erer. Gelecek sene tekrar buluşmak dilekleri ile vedalaşırlar, çeşitli sebeplerden katılamayan ahbaplara selamlar gönderilir. Ve böylece binlerce ziyaretçi hiçbir kargaşaya, olaya meydan vermeden disiplinli bir şekilde geldikleri gibi yine sessizce dönerler. Bu durum gerçekten dikkate şayandır.

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...