Jump to content

Leylâ ile Mecnûn


mavikiz

Recommended Posts

LEYLÂ ile MECNÛN

hikaye10050.jpg

Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur.

Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır.

Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen

bu macerayı Leyla'nın annesi öğrenir.

Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez.

Kays okulda Leyla' yı göremeyince üzüntüden çılgına döner,

başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar.

Mecnun' un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla'yı isterse de Mecnun

(deli, çılgın) oldu diye Leyla' yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun' u çölde bulur.

Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve

mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ' yı tanımaz.

Babası Mecnûn' u iyileşmesi için Kâbe' ye ******ürür.

Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn,

kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder:

"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni

Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni."

Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar.

Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir.

Bir zaman sonra âilesi, Leylâ' yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir.

Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de

mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm' ı vuslatından uzak tutmayı başarır.

Mecnûn, çölde, Leylâ' nın evlendiğini arkadaşı Zeyd' den işitince çok üzülür.

Leylâ' ya acı bir sitem mektubu gönderir.

Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn' a anlatır.

Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder.

Bir müddet sonra Mecnûn' un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner.

Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn' u çölde aramaya başlar.

Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ'nın

maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn' u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz.

Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer.

Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylâ' nın ölüm haberini öğrenir.

Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler;

"Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez

Cânânsuz cihân gerekmez."

Der, kabri kucaklayarak ölür.

Bir müddet sonra Mecnûn' un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında,

Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür.

Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki:

"Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ' dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri,

aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular."

LEYLA ve MECNUN

Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır

Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma!

Detlilerden yardımını uzak tutma.

Yani beni daha çok belalara müptela eyle!

Ben var oldukça, beladan, isteğimi uzaklaştırma!

Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister.

Sevgi belasıyla ağırbaşlılığımı gevşetme!

Ta ki dostlar beni kınayıp vefasız demesinler!

Gidip geldikçe, sevgilimin güzelliğini arttır,

Sevgilimin derdine beni daha çok mübtela et.

Ben nerede, mevki ve itibar kazanma nerede?

Bana yoksulluk ve yokluk ulaşma kabiliyeti ver

Senden ayrıyken, bedenimi öyle zayıf kıl ki,

Bahar yeli beni sana kavuştursun.

Fuzûlî' nin nasibi gibi beni gururlandırıp,

Ey Rabbim, asla beni bana bağlı kılma!

Sonunda yar, ağlayıp inlememize acıdı ve

Bugün hüzünler evimize ayak bastı.

Gözyaşı yağmurum, demek, öyle tesir etti ki,

Gül bahçemizde taze bir gül dalı düşürdü.

Ah ateşinin bizi yaktığı,

Ayrılık gecesini aydınlatan meş' aleden bellidir.

Eğer ağlayan gözümüzde uyku olsaydı,

Bu kavuşma uyku halinde görülen bir rüya demek mümkün olurdu.

Gördüğümüz bir hayal mi?

Yoksa sevgilinin yanımıza geleceği aklımıza bile gelmezdi.

Ey can ve gönül! Sevgili, misafirimiz oldu!

Neyimiz varsa, misafirimizin ayaklarına dökelim.

Ey Fuzûlî! Sevgilinin kasdı, canımızı almakmış.

Gel.. Güzel uğruna can vermeyi kendimize bir borç bilelim.

**

Fuzûli' nin 1535' te yazdığı

Leylâ ve Mecnûn adlı mesnevîsi.

Link to comment
Share on other sites

Leyla Dilinden Gazel

.

Felek, bağrımı kan etmeden, gönlüm açılıp serpilmedi;

Beni böyle ağlatıp inletmeden sevindirmedi.

.

Kılmadan zulm ile yüz parça su yaralı göğsümü,

Bu bahçede, gül gibi, bir anlık bile güldürmedi.

.

Şükür ki, felek muradımı verdi de; ümitsiz kılıp,

Bu aşk ve sevgi isinde beni pişman eylemedi.

.

Dert yokmuş kimsede; yoksa, ask feyzi tabibi

Kimde dert gördü de, o derde derman eylemedi?..

.

İnsanoğlu sabırsızdır; yoksa zaman

Hangi isi yavaş yavaş kolaya döndürmedi?..

.

Gözyaslarımın seli yeryüzünü kapladı, ama mutluyum;

Çünkü o sel, sabrımın binasını viran eylemedi...

.

Aşk alış verisinde, dosta kavuşma kazancını elde ettim;

Ey Fuzuli! Canana canini veren, asla ziyan eylemedi...

(s.473)

Link to comment
Share on other sites

Mecnun Dilinden Gazel

.

Öyle sarhoşum ki, idrak edemem, dünya nedir;

Ben kimim, saki olan kim, acaba bu şarap nedir?..

.

Gerçi, canandan çılgın gönlümün arzusunu istiyorum; ama,

Bilemem çılgın gönül arzusunu ki, canan sorsa, nedir?

.

Madem bir kez kavuşmak, aşığı vuslata kandırır;

Peki maşuktan aşığa her dem bu istiğna nedir?

.

Dünya ve alem felsefesinden anlayan, bilge sayılmaz;

Bilge ona derler ki bilmesin hiç, dünyadakiler ve dünya nedir!

.

Ey Fuzuli! Ah ve feryatların incitmekte alemi;

Eğer aşk belası ile başın hoşsa, o zaman bu dava nedir?

(s.475)

Link to comment
Share on other sites

Leyla Dilinden Gazel

Ey beni çılgın eden: benden bu kaçış hali nedir?

Niye sormazsınki, bu çılgın gönlümün ahvali nedir?

.

Eğer bana halk içinde ilgi göstermezsen mazursun:

Ama tenhada da yüz vermezsin, bu korku nedir?

.

Halimi bilmediğin için bana açmıyorsan, anlarım;

Ya halimi bilip de kasten bilmezden gelmek nedir?

.

Bülbülün gayreti gül arzusu yolundadır derler;

Ama gulu gördüğünde meyletmez, peki bu dava nedir?

.

O peri yüzlü, ben rüsvaya hiç etmez iltifat...

Ey Fuzuli! Bilmem ki, ben rüsvanın sucu nedir?

(s.481)

Link to comment
Share on other sites

Mecnun Dilinden Gazel

.

Gönül hayalle avunup, vuslata meyletmez;

Gönül dışında bir yar olduğunu aşık hayal etmez.

.

Hakikat ehli, kendini güzellik ve cemale kaptırmamalı;

Gerçek aşk asla bir kusur kabul etmez...

.

Kamil aşk isteyen, sekil güzelliğinden sakınır;

Çünkü sekle bağlanmak, aşığı olgunluk sahibi etmez.

.

Şekilcilik, aşk ehlinin cehaletine delildir;

Halbuki, akilli olan, bir gün ayrılınacak olanla birleşmez.

.

Dost, gönülde yerleşse, gözde niçin dolaşsın?

Muhabbet, sabit olsa, öz mekanından göçüp gitmez...

.

Gönül levhası masiva lekesinden daima beri olmalı;

Tevhit ehli olan, idrak sayfasına zülüften ve benden nakış çekmez...

.

Mana ehli, sekil için iradesini kaybetmez asla;

Hakikat cevherini mecaz cahilliğine çiğnetmez...

.

Gönül ehli olan, suret ehlinin hilesine bağlanmaz;

Fuzuli ise bağlanmıştır; demek ki hali idrak etmez...

(s.489)

Link to comment
Share on other sites

Leyla Dilinden Gazel

.

O dilber ki, devamlı aşığa yüzünü göstermez;

Noksan kalır; bakış feyzi bulup, olgunluk kesbetmez...

.

Aşıkları kendine çekmeyen, gerçek maşuk sayılmaz;

Ne çıkar o suret güzelliğinden ki, hal ehlini cezp etmez?...

.

Maşukun yüzü, bilge olmayandan gizli kalmalı;

Çünkü bilge olmayan, Allah’ın sanatını idrak etmez...

.

Güzellerin vuslatına talip olan, nefsin arzusudur;

Yoksa gerçek aşk için: ayrılık: ya da vuslat: fark etmez...

.

Maşuk, aşığın var olan hayat nakdini harcıyor;

Korkulur ki, bu zulmü maşukuna aşık helal etmez!

.

Güzeller naz cilvelerini mecaz ehline göstersinler;

Hakikat ehli, kendini zülüf ve bene müptela etmez!

.

Fuzuli, suret aleminde şaşkın ve gafil gezer durur...

Nasıl gafil? Bu sevdanın sonunu hiç hayal etmez...

(s.495)

Link to comment
Share on other sites

Mecnun Dilinden Gazel

.

Biz cihan sarayını gerçekte viran bilmişiz;

Esenlik hazinesini bu virane içinde gizli bilmişiz.

.

Gerçi suretperest, taklit ile kendini alim bilir;

Gerçekler aleminde biz onu cahil bilmişiz.

.

Habersizler, şarabi, rahatlık içkisi sanırlar;

Biz zamanın bilgesiyiz; onu dökmüş; kan bilmişiz.

.

Anladık ki, alem mülkü kimseye vefa eylemez;

O zamandan beridir; onu Süleyman mülkü bilmişiz.

.

Ey Fuzuli! Ayrı sanmışın mescidi meyhaneden;

Meğer ne hata imiş ki, biz seni hep irfan ehli bilmişiz!

(s.503)

Link to comment
Share on other sites

Leyla ile Mecnun'un bir çok farklı yazımı vardır. Burada verdiğim Fuzuli dilinden olanıdır. Destansı gelmemesi normal çünkü bu bir mesnevidir. Fars dilinde yazılmış Leyla ve Mecnun hikayeleri daha destansı özelliklere sahiptir.

Link to comment
Share on other sites

Hayır destansı yanından kastım yazının üslubu ile ilgili değil de daha çok içeriğiydi.Yani Leyla'yı okulda göremeyip kendini çöllere atması daha sonra Leyla'yı istemeye gitmeleri gibi.Anlamsız gelen bazı şeyleri kastetmiştim ama onlarda Fuzuli'nin anlatımından kaynaklanıyordur.

Link to comment
Share on other sites

hmm olabilir. Hikayeyi duyduğu gibi anlatmıştır muhtemelen. Diğer anlatımlardan da bulursam eklerim. :angry2:

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...