Jump to content

Her Şeyde Bir Hayır Vardır


yineben
 Share

Recommended Posts

***** her şeyde bir hayır vardır *****

Zamanın birinde bir padişah yaşarmış. Padişah avlanmayı çok sever, sık sık avlanırmış. Padişahın aklı-selim, “Her şeyin hayırlısı, her şeyde bir hayır vardır.” cümlesini dilinden düşürmeyen bir de veziri varmış. Padişahın başına bir şey gelse vezir hep ; “Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayır vardır.” dermiş. Padişah da vezire bu yüzden çok kızarmış.

Yine bir gün padişah vezirine “bugün ava nereye gidelim” diye sormuş, vezir bir yer tarif etmiş. Oraya gitmişler fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış, eli kanamış ve elinin yarasını sarmışlar. Padişah vezirine kızmış, “senin yüzünden oldu” demiş. Vezir yine aynı cevabı vermiş ; “Her işte bir hayır vardır padişahım, üzülmeyin.” demiş.

Bunun üzerine padişah vezire çok kızıp, ben elimi kesiyorum, sen bana “Her işte bir hayır vardır” diyorsun deyip veziri zindana attırmış. Vezir zindana giderken yine “Her işte bir hayır vardır” deyip gitmiş. Padişah yine öfkelenmiş, “adamı zindana attırıyorum adam yine aynı şeyi söylüyor” demiş.

Padişah avlanmak için az bir adamla başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmiş, avlanırken oranın yerlileri bunları faka bastırıp, esir etmişler. Yerliler her gün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış, sıra padişaha gelmiş ama onu serbest bırakmışlar. Çünkü yerlilerin inancına göre sakat veya, bir yeri yaralı adamdan kurban olmazmış.

Padişah vezirini düşünüp ona hak vermiş. Hemen ülkesine dönüp vezirini serbest bıraktırmış. Ama yine soruyu sormuş; “Hadi benim elimin kesilmesini anladık, peki senin zindana girmendeki “hayır” nedir demiş.

Vezir de; “bende zindana girmeyip sizinle gelseydim, yerliler şimdi diğerleri gibi beni de kurban etmiş olacaklardı demiş.”

Ders alıp, öğüt çıkaranlara ne mutlu…

 

 

 

 

Link to comment
Share on other sites

BİR GÜN, bir çiftlikteki atların birine bakan seyis:

"Bu attan hayır gelmez artık!" demişti.

Söylediği at güçlü bir hayvandı. Ama hiç kimse ona binmek istemiyordu. Çünkü çok huysuz bir hayvandı, üzerindekini atıyor, ağaçlara çarpıyor, yanına yanaşanı çifteliyordu.

Bir gün çiftliğe bir yabancı geldi, bu attan çok hoş­landı ve onu dört haftada terbiye edeceğini, kuzu gibi yapacağını söyledi. Çiftlikteki herkes bıyık altından güldü, ama seslerini de çıkarmadılar.

Ne var ki, işler düşündükleri gibi gitmeyecekti. Yeni gelen adam, atı eğerledikleri zaman tatlı tatlı konuşa­rak ona şeker vermekle işe başladı. Sonra, kendisiyle konuşa konuşa onu idman sahasında gezdirdi. Sonra, yine idman sahasında gezdirirken, birden atın üstüne atlayıverdi. Hayvan bir-iki sıçrayış yaptı; şimdiye ka­dar yapıldığı şekilde, kamçılansın diye beklemişti.

Ama kamçılanmadı. Kamçı da yoktu, mahmuzlama da, azar da.

İki hafta böyle geçti.

At tanınmayacak kadar değişmişti. Kendisine bakan insan gibi, o da dikkatli ve uysal olmuştu.

Çiftlik ahalisi, bu olaydan şu dersi çıkarmışlardı: Gerçekten iyi bir davranış, asla zaaf değildir. Tam ter­sine, en sert seyislerin başa çıkamadığı hayvanları bile uysallaştıran büyük bir kuvvettir.

Tatlı dilin yapıcılığına inanmayanlar, bunun böyle olduğunu at ahırında öğrenmişlerdi.

(W. Foerster)

Link to comment
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

 Share

  • Similar Content

    • By yineben
      Hz Peygamberin Selâmi Sultan III Osman'ın (padişahlığı 1754-57 yılları arası) sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa başarılı ve yetenekli bir devlet adamı, oldukça dindar bir kimse idi
      Bu Ali Paşa zamanında bir tüccar iflas etmiş, bütün mal ve servetini kaybetmiş, üstelik bir de borca girmişti
      Bu sıkıntılı durumda iken müracaat ettiği bütün eş-dost kapıları, bu durumdaki herkese yapıldığı gibi yüzüne kapanmıştı
       
      Adamcağız bu çaresiz haldeyken bir gece rüyasında Peygamberimizi gördü
      ve
      O'ndan yardım ve destek istedi Peygamberimiz ona "Git Allah'ın makbul kulu Ali Paşa'ya benden selam söyle sana 100 altın versin" dedi
      Adam, "Ya Rasûlallah ben Ali Paşa'ya selamınızı iletir, bana 100 altın vermesini emrettiğinizi söylerim ama bana inanmaz" dedi
       
      Hz Peygamber (sas) şöyle buyurdu: "Sana inanması için ben sana belge vereceğim
      Ali Paşa bana her akşam yüz salavatı şerife okurdu, ama geçen perşembe akşamı okumadı
       
      Bunu ona söylersen sana inanır"
       
      Sabah olunca adam hemen Ali Paşa'ya koştu Rüyasını anlattı'
       
      Ali Paşa "Peygamberimiz bana niye söylemiyor da sana söylüyor?"
       
      diye inanmak istemedi Adam Hz Peygamberin verdiği belgeyi öne sürdü:
       
      "Efendim ben bana inanmayacağınızı Hz Peygamber'e söyledim O da bana bir belge verdi Siz her gece Efendimize yüz salavatı şerife okuyormuşsunuz, ama geçtiğimiz perşembe akşamı okumamışsınız"
       
      Ali Paşa düşünmüş o gece hakikaten okumadığını farketmiş Bunun üzerine adama şöyle der:
       
      "Peki Hz Peygamber sana ne söyledi ise aynen tekrarla"
       
      Adam tekrarladı: "Ali Paşa'ya benim selamımı söyle sana 100 altın versin"
       
      Ali Paşa "Bir daha söyle" diye tam yedi defa tekrarlattı
       
      Adam, Ali Paşa'yı kendisiyle alay ediyor sandı ve paradan da ümidini kesmişti ki,
       
      Ali Paşa "Sana Peygamberin her selamı için 100 altın vereceğim
      Yedi defa tekrarlattım 700 altın eder" der ve gerçekten 700 altını verir
  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...