Jump to content

Yeni Çıkan Kitaplar


mavikiz

Recommended Posts

MISIR'DA TÜRKLER VE KÜLTÜREL MİRASLARI

Ekmeleddin İhsanoğlu, Ircica Yayınları, tarih, 657 sayfa

Tarih ve bilim tarihine yaptığı katkılarla bilinen Ekmeleddin İhsanoğlu'nun 'Mısır'da Türkler ve Kültürel Mirasları', 1962 yılında başlanan bir çalışmanın ürünü olarak değerlendirilebilecek bir eser. Kitap temel olarak Mısır'da Mehmed Ali Paşa döneminde Osmanlı-Türk kültürünün geliştirilerek, daha önce Mısır'da var olan temel üzerine nasıl oturtulduğunu inceliyor. İhsanoğlu, bu gelişmenin Mehmed Ali Paşa'nın kişisel ilgisi ve yenilik politikalarıyla olan bağını göstermeye çalışırken, bu kültürün günümüze kadar geçirdiği aşamaları ele almayı amaçlıyor. Kitabın birinci bölümü, Mısır'da Türk izlerini, ikinci ve üçüncü bölümleri ise, Mısır'da basılan Türkçe kitaplar ve bu kitaplara dair bibliyografyayı kapsıyor.

SEYR'ENGİZ

Cem Yavuz, Hayy Kitap, şiir, 56 sayfa

'Seyr'engiz', Cem Yavuz'un beşinci kitabı. Kendi şiirini "Batı dillerindeki 'image' kavramını hayâl sözcüğüyle ikame ederek; yeni bir şiir ontolojisi önermek" olarak tanımlayan şairin, bu kitabının 'ten ile tin arasında' başlıklı kısmından bir bölüm: "Bir kedi hırlasa, korkudan kaçacak fare deliği arayanlara/Aslandır, kaplandır, ne gözüpek yiğittir dersin/Nedir bunca eğri düşünce, yarım yamalak âmin/hepsi hırs ve tamadan, kim kurtulmuş ki ondan // 'Tama' harfleri gibi, doymak bilmez açlıktan/(...)/Kararmış kalbin gibi, daracık, eski bir hokka gibisin/Rengini suratından almış simsiyah bir kâğıt gibisin/kalemin de elek gibi şiirin de; bozuk hat yanlış imlâ/Şiiri murada erme vasıtası sayar/Bir de yazmaya yeltenirsin sırtındaki kamburla!..

BİR ARADAYIZ, HEPSİ BU

Anna Gavalda, çeviren: Yaşar İlksavaş, Doğan Kitap, roman, 480 sayfa

Fransızların son yıllarda yetiştirdiği en iyi yazarlardan biri olarak anılan Anna Gavalda son kitabı 'Bir Aradayız, Hepsi Bu'da hayatın şımartmadığı insanları buluşturup, tabir-i caizse onları şımartıyor. Gavalda'nın kahramanları hayatın, ailelerinin ve dostlarının bir kenara attığı insanlar. Yalnız, mutsuz ve umutsuz insanları ortak bir kaderde birleştiriyor Fransız yazar. Onların hayat hikâyelerini teker teker okurla paylaşıp nasıl da ikinci bir şansı hak ettiklerine inandırıyor. Sonra da ikinci şansı hazırlıyor onlara. Paris'teki metruk bir binanın bir dairesinde onlara ortak bir gelecek sunuyor. Ve birlikteyseniz mutlaka mutluluğu bir kolundan tutarsınız mesajı veriyor.

DİCLENİN GÖZYAŞLARI

Erko Yayıncılık, Baki Koşar deneme, 271 sayfa

Yakın zaman önce bir cinayete kurban giden gazeteci ve yazar Baki Koşar için onu anlatan yazılardan oluşan bir kitap yayımlandı. Baki Koşar'ın da yazılarının bulunduğu kitapta Doğan Hızlan'dan Ayşenur Yazıcı'ya, İpek Çalışlar'dan Solmaz Kâmuran'a, Perihan Mağden'den Ece Temelkuran'a kadar yaklaşık elli gazeteci ve yazar kaleme aldıkları metinlerle Koşar'ı anlatıyor. Kitap, Doğan Hızlan'ın "Baki gibi, duyarlık kuyularında yaşayanlar gün ışığına çıktıklarında şaşırırlar. Kendi kurdukları dünyanın gerçekliğini hiçbir zaman sınamazlar" cümleleriyle başlıyor. Hunharca öldürülen Koşar anısına böyle bir çalışma yapmanın nedenini ise belki de en güzel Temelkuran'ın yazısına attığı 'İnsanlık Baki Kalsın' başlığı anlatıyor.

YAZIN ÇOCUKLARI

Luanne Rice, çeviren: Özlem Toprak, Truva Yayınları, roman, 372 sayfa

Luanne Rice'ın yazdığı 'Yazın Çocukları' hayatları bir tesadüfle birleşen ve aynı zaman mahvolan iki kadın ile iki çocuğun acılarla olduğu kadar umutlarla da dolu öyküsünü anlatıyor. Amerika'da uzun süre listelerden düşmeyen kitap sekiz buçuk aylık hamile bir kadının Kanada'nın Nova Scotia kasabasında kaybolmasıyla başlıyor. Herkesin öldü gözüyle baktığı kadının döneceğine inanan ise emekli bir polis ile büyükannesi. Ancak tüm uğraşlara rağmen bulunmayan kadının üzerindeki sis perdesi yanında küçük kızıyla aynı kasabaya gelen bir kadının sayesinde kalkıyor. Kayboluşların, özlemin, parçalanan hayatların ve umudun yanı sıra birbirinden gizemli öyküleri ustalıkla bağlayan 'Yazın Çocukları' soluksuz okunacak bir macera.

HAREMİN SON GÜLLERİ

Günay Günaydın, Mevsimsiz Yayınları, araştırma, 236 sayfa

Mevsimsiz Yayınları'nın yayımladığı ilk araştırma kitabı olan 'Haremin Son Gülleri', 1922 yılında saltanatın, 1924 yılında da halifeliğin kaldırılmasının ardından hâlâ Osmanlı Sarayı'ndaki varlığını korumakta olan harem kadınlarının ve haremağlarının dramatik sonunu konu alıyor. Altı bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde harem mensuplarının kimler olduğunu anlatılıyor. Kitap, kırmızı gül, beyaz gül, sarı gül, pembe güller adlarıyla bölümlere ayrılıp padişahların dönemlerine göre haremde yaşantılarını sürdüren kadınların hikâyelerini anlatıyor. Kitabın 'Siyah Güller' adlı son bölümü ise haremağlarına ayrılmış. Bu bölümde haremağlarının hayat hikâyelerinin yanı sıra hadımlık ameliyatı ve harem hayatında bu kişilerin önemi üzerinde duruluyor.

İSMET İNÖNÜ HATIRALAR

Yayıma Hazırlayan: Sabahattin Selek, Bilgi Yayınevi, anı, 680 sayfa

'İsmet İnönü Hatıralar' adlı kitap, Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci adamının benzersiz hatıralarıyla Cumhuriyet tarihimize ışık tutuyor. "Devlet kurmuş olanların hatıra yazmaları kolay değildir. Hatıralarda her şeyin söylenmesi ve doğru olarak söylenmesi lazımdır" diyen, büyük asker, diplomat ve devlet adamı sıfatlarıyla İsmet İnönü, Türkiye'nin en önemli dönemini tüm dürüstlüğü, içtenliği ve 'edip' üslubuyla aydınlatıyor. İnönü'nün hatıraları, Türkiye'nin içerde ve dışarda çok önemli olaylar yaşadığı, bir Cumhuriyet Devleti olma savaşı verdiği dönem için ayrıntılı bir kaynak. Türkiye'nin en önemli dönemine ait tarihi ve siyasi gerçekleri öğrenmek isteyenler duyurulur.

'Gak' dediğine bakmayın...

TOPLUMUN AYNASINDA KARGA

Boria Sax, çeviren: Banu Büyükkal, Kitap Yayınevi, 2006, 156 sayfa.

İnsanlarla bu denli içli dışlı yaşayan ama bir türlü 'evcil' olamayan bir hayvandır karga... İnsanın yaşadığı hemen her yerde boy gösteren siyah smokinli bu kuşlar şimdi bir kitaba konu oldu: Toplumun Aynasında Karga. Boria Sax'ın kaleme aldığı kitapta, insanlarla kargalar arasındaki ilişkiye şiir, taksonomi, hayvan davranışları, söylenceler, efsaneler ve görsel sanatlar da dahil birçok açından bakıyor...

Kargalarla ilgili birçok hikâye dinlemişsinizdir: Kırılması için taşların üzerine bıraktığı cevizden tutun da gagasında tuttuğu taşla bir çekirdeği kırmaya çalışanına kadar. Bütün kuşlar içinde, kargaların beyninin bedenlerine oranının çok büyük olduğunu belirten Sax, kargaların beyinlerindeki nöron sayısının da çok fazla olduğunu söylüyor: "Amerikan kargasının beyni beden kütlesinin yaklaşık yüzde 2.3'ünü oluşturur. İnsanlarda bu oran yaklaşık yüzde 1.5, besi tavuğunda ise yüzde 0.1'dir."

Yazar, Toplumun Aynasında Karga kitabında bu gizemli kuşla ilgili her türlü bilgiyi gözler önüne seriyor. Daha önce Toplumun Aynasında Köpek adlı kitabı yayımlayan Kitap Yayınevi dizinin kedi, tilki, şahin, tavus kuşu, ayı ve kaplanla devam edeceğini de açıkladı.

Kaçırmayın diyeceğimiz bir kitap olan Toplumun Aynasında Karga'dan bir alıntıyla bitirelim: Susamış bir karga su dolu bir sürahi bulur. Karga, sürahinin devrilmeyecek kadar ağır olduğunu fark edince içine çakıl taşları atmaya başlar, ta ki su gagasının erişebileceği seviyeye yükselene dek...

Toplumun Aynasında Karga'yı mutlaka okuyun; kargalara daha farklı bakacaksınız.

radikal/kitap

Link to comment
Share on other sites

ŞELALE'NİN BEZ BEBEĞİ

Naşide Gökbudak, Medyatik Yayınları, roman, 295 sayfa

'Şelale'nin Bez Bebeği', Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarından, yeni Türkiye Cumhuriyeti'ne, 2. Dünya Savaşı'ndan günümüze, bir ailenin tarihi üzerine kurulan bir roman. Romanın merkezinde yer alan, Hariciyeci Fahrettin Bey'in torunu, Kerim Bey ve Mualla Hanım'ın kızları Şelale, ailenin yaşadığı bu değişimlerin aktarıcısı görevini üstleniyor. Dolayısıyla Naşide Gökbudak'ın romanı, Şelale'nin bebekliğinden yetişkin bir kadın olmasına kadar geçen süreyi ve bu süre üzerinden, gücünü kaybeden bir imparatorluğun ve bu yıkım üzerine şekillenen yeni bir cumhuriyetin hikâyesine dayanıyor. Bez bebek ise, yaşanmışlıklara tanık olmasıyla, Şelale'nin biricik sırdaşı olacaktır.

MUTLULUK, ÖLÜM VE YAŞAMIN ARTAKALANI

Jonathan Lear, çeviren: Banu Büyükkal, Metis Yayınları, felsefe, 146 sayfa

'Mutluluk, Ölüm ve Yaşamın Artakalanı', felsefeci ve psikanalist Jonathan Lear'in sorduğu, "Psikanaliz, insan varoluşuna, etik yaşama dair anlayışımızda ne fark yaratır?" sorusuna cevap olmayı amaçlıyor. Lear, Aristoteles'e göre, yaşamdaki her şeyi yerli yerine oturtacak ilkenin "mutluluk" olduğunu, Freud'da ise bu ilkenin "ölüm" olduğunu belirtiyor. Yazar, bu iki ilkenin, kavramın da, gerekli olmalarının yanında, kendi içinde sınırlılıklar taşımalarından dolayı, bunlardan artakalanlara gereksinim duyulduğunu savunuyor. Lear'in önerisi, yaşamın bu iki kavramdan artakalan yönlerine saygı ve özen göstermeye çağıran bir etik anlayıştır.

KUYRUK

Christopher Moore, çeviren: Roni Rodrig, Goa Yayınları, roman, 272 sayfa

'Kuyruk'ta, Christopher Moore, türler arası iletişimi ele alıyor. Deniz biyoloğu Nate Quinn, Maui'nin açığındaki tuzlu ve güneşten kavrulmuş sulara, özellikle de yirmi milyon yıldır okyanusları arşınlayıp müziklerini icra eden dev balinalarla ilgileniyor. Biyologun "Acaba kambur sırtlı balinalar niye şarkı söyler?" sorusu, beraberinde Nate ve ekibinin önlerine çıkan deniz memelilerini incelemesini de getirir. Roman, bu dile gelen, insanlarla -özellikle Nate ve ekibiyle- iletişime geçen bir balinanın romanı. Moore'un daha önce yayımlanmış kitapları ile yakın zamanda yayımlanmış 'Aşk Adası'nı romanını bilenlerin tahmin edeceği gibi, olay yine açık denizlerde geçiyor.

BAKUNİN'DEN LACAN'A, ANTİ-OTORİTERYANİZM VE İKTİDARIN ALTÜST OLUŞU

Saul Newman, çeviren: Kürşad Kızıltuğ, Ayrıntı Yayınları, siyaset, 308 sayfa

Saul Newman, 'Bakunin'den Lacan'a'da, post-yapısalcı teorinin kimi temel düşünürlerinin yapıtlarıyla, anarşist siyasi geleneğin klasik yazarlarının görüşlerini kesiştirerek yeni bir anarşizm siyaseti teorisi geliştirmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla Newman'ın çabası, post-yapısalcı teoriyi radikal siyasetle buluşturmak. Newman'ın ele aldığı düşünürlerin başında Nietzsche, Stirner, Foucault, Deleuze, Guattari ve Lacan geliyor. Yazar bu düşünürlerden hareketle, Lacan'ın "dışarısı" kavramını, özcülüğü ve saflığı dışlayan ve siyasi bir kalkış noktası olduğunu düşündüğü post-yapısalcı anarşizm siyasetine varıyor.

BİLİM VE DEVRİM: NEWTON

Alexandre Koyrè, çeviren: Nur Küçük, Salyangoz Yayınları, inceleme, 484 sayfa

Alexandre Koyrè'nin, 'Bilim ve Devrim: Newton'u, bilim felsefesi alanında Thomas Kuhn'un 'Bilimsel Devrimlerin Yapısı' ile birlikte anılıyor ve Newton'un bilimsel devrimini kapsamlı veren eserlerden biri olarak kabul ediliyor. Koyrè, yerçekimini keşfeden, tabiri caizse "evrenin bulmacasını çözen" Newton'un fikirlerini ve yöntemini, Newton biliminin farklı yönlerine odaklanan denemelerle vermeyi amaçlıyor. Koyrè, ayrı ayrı yazılan denemelerin ana temasının, temel bilimsel ideaların nasıl hem felsefi düşüncenin başlıca akımlarıyla ilişkili olduğunu, hem de aynı zamanda deneysel denetlemelerle belirlendiğini örneklemek olduğunu belirtiyor.

[email protected]

Burcu Öztürk, + 1 DRC Yapım, sanat, 96 sayfa

'[email protected]', kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi, kitaptan çok bir "proje" olarak adlandırılabilir. Yazıdan çok görselliğe dayanan, fakat tamamıyla görsellik de olmayan, aforizmalar, şiirler ve anekdotlar barındıran kitabın en ilginç yönü, bu karmaşıklığıdır diyebiliriz. Kitabın başta gelen iddiası, bilinen anlamıyla okumaktan çok, postmodern bir okuma tarzı, deneyimi sağlamak. Bu yaklaşımdan hareketle, yazar Burcu Öztürk, yazardan çok, 'Kapak ve İçerik Tasarımcısı' sıfatıyla çıkıyor karşımıza. Kitabın kapak fotoğrafları ise, Tuğrul Çakar'a ait. Kitap, postmodern bir okuma tarzını öğrenmek isteyenler bir alternatif olabilir. Farklı okuma tarzları denemek isteyenlere duyurulur. Kitabı istemek için: 0216 550 28 44

CENNET VADİ

Alain Jaubert, çeviren: Hakan Tansel, Kanat Kitap, roman, 432 sayfa

Alain Jaubert'nin, altmış dört yaşındayken kaleme aldığı 'Cennet Vadi', 2005 Goncourt İlk Roman ödülünü almıştı. Roman, hayatında bir dönem denizcilik yapan Jabuert'nin hayatından izler taşıyor. Roman, 1950'lerde Şili'nin Valparaiso kentinde, nam-ı diğer Cennet Vadi'de geçiyor. Romanın baş kahramanı, on sekiz yaşındaki Antoine'ın, Şili'nin bu limanında geçirdiği tek bir geceye dayanıyor. Fakat bu tek geceye sığdırılan onlarca macera, anı, içki, yemek, kadın ve tüm kuşatıcılığıyla deniz vardır. "Tek bir rıhtım, yüzlerce kerhane"li Cennet Vadi'de, sadece iki kural vardır: Uyumamak ve rasgele maceraya atılmak. Roman, Antoine'in cennetteki bu tek gecesini anlatıyor.

SİNAN'IN İSTANBUL'U

Reha Günay, YEM Yayın, mimari, 247 sayfa

'Sinan'ın İstanbul'u', özellikle Mimar Sinan'ın İstanbul'daki yapıtlarını tanımak isteyenler için tasarlandı. Aynı zamanda bir gezi kitabı olarak da kurgulanan kitap, altı bölgeye ayırdığı Tarihi Yarımada İstanbul'un merkezinden başlayarak, yapıları bir gezi rotasına uygun bir sırayla tanıtıyor. Kitap bölüm girişlerinde yer alan haritalarla yapıların konumlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini izleme gibi bir kolaylık da sunuyor. Kitap, tüm bunlara ek olarak, Sinan'ın Osmanlı mimarisine nasıl bir gelişme getirdiği, kendinden sonraki mimarları nasıl etkilediği de sunmayı amaçlıyor. 'Sinan'ın İstanbul'u', Mimar Sinan'ı ve bu büyük mimarın eserlerini öğrenmek için önemli bir kaynak.

ÇENEBAZLIK

İsmet Özel, Şule Yayınları, deneme, 165 sayfa

'Çenebazlık', İsmet Özel'in ağırlıklı olarak şiire odaklanan denemelerinden oluşuyor. Özel'e göre modern Türk şiiri savunulmaya değerdir ve Türk şiiri, özünde Türklük şuurunun anlamını barındırdığı için Türkiye üzerine 'oyun' oynayanların anlamadıkları tek kaledir. Özel, sırf bu yüzden, Türk şiirinin, Türkiye için her zamankinden çok bir hayatiyet ifade ettiğini, sırf bu yolla "çevredeki kötü kokuların uzaklaştırılacağını" savunuyor. Kitabının önsözünde, "Şiirin veremediği bir şey kaldıysa çare tükenmiş demektir." diyen Özel, yazılarında şiirin verdiği bu anlamlar üzerinden, Türkiye'nin verili şiir ve düşün dünyasını analiz etmeye, şiirin verdiği anlamları anlamaya ve aktarmaya çalışıyor. Şiir üzerine okumak yapmak isteyenlere duyurulur.

KURBAN

Saul Bellow, çeviren: Perran Figen Özülkü, Okuyan Us Yayınları, roman, 313 sayfa

'Kurban', temelde, kahramanı Leventhal'in, ismini bile hatırlayamadığı, yıllar öncesinden gelen evsiz bir adamla zoraki kurduğu ilişkinin hayatını dönüştürmesini konu alıyor. Akıl hastanesinde ölen annesinden sonra, yetişkinlik zamanlarında babasını da kaybetmesiyle Leventhal, tamamıyla yalnız bir hayata gömülür. Fakat bu yalnızlık, başlarda tedirgin edici olmakla beraber, Leventhal'in kendince bir yaşam kurması, güvenli bir yer edinmesi düşünüldüğünde artık korkutucu değildir. Leventhal'in bu derli toplu dünyasını kaosa çevirense evsiz adam olacaktır. Adamın evsiz olması, Leventhal'i düşünmekten vazgeçtiği konularla yeniden karşı karşıya getirecektir.

DİKKAT YAZILI VAR

Derleyenler: Ahmet Gülüm, Kemal Gönen, Kora Yayın, mizah, 111 sayfa

İlk baskısı 1997 yılında yapılan 'Dikkat Yazılı Var' kitabını bilmeyen yoktur. Kitap, Gaziantep'teki bir lisede, lise ikiye kadar gelmiş, ama ilk defa coğrafya öğretmeni gören öğrencilerin yazılarından; Mersin dağ köyleri ilkokullarına; Hatay'daki ortaokullardan İstanbul'un çeşitli semtlerindeki okullara kadar, çok değişik bölgelerden ve okullardan öğrencilerin, sınavlarda veya anketlerde verdiği yanıtlardan oluşuyor. Verilen yanıtların asıllarına sadık kalınmış. Kitaptan tadımlık: İlkokul beşinci sınıftan Serpil'in, "Kıyamet günü ne demektir?" soruna verdiği cevap: "Kıyamet günü yani gerdek gecesidir. O gün her şey çok kötü olur. Bütün gece kıyamet kopuverir."

TANRI'NIN SOLUĞU 'SEVGİ'

Kemal Demirel, Epsilon Yayıncılık, deneme, 119 sayfa

Kemal Demirel, 'Tanrı'nın Soluğu Sevgi'de, Tanrı fikri, insan ve insanın dünyadaki yeri ile yaşamının ereği gibi konulara odaklanan denemelerine yer vermiş. Kitap, Demirel'in daha önce yayımlanan 'Tanrı'nın Onuru İnsan' ve 'Tanrı'nın Yedinci Günü' isimli kitaplarına benzer bir şekilde, Sümer tabletleri ve din kitapları gibi ilk kaynaklara dayanarak, okuyucuya "Tanrı bilinci ve O'nun soluğunun sevgi kaynağı olduğunu" göstermeyi amaçlıyor. Kitabının önsözünde, bu çalışmayı yapmaktaki amacını, "Sevgisizlikten gittikçe çölleşen bir dünyada yaşamak" olarak gösteren Demirel, eğitim kurumları ve kurumlaşmış dinin, "insan öncesi sevgiyi" açıklamakta yetersiz kaldığını savunuyor.

BOSNA

Mehmet Emin Yardımcı, Kitap Yayınevi, tarih, 237 sayfa

İstanbul Üniversitesi İktisat Tarihi Ana Bilim Dalı'nda Doktora tezi olarak kabul edilen Mehmet Ali Yardımcı'nın 'Bosna'sı, 15. ve 16. yüzyılda bir Osmanlı livası olan Bosna'nın, ekonomik ve sosyal yapısını aydınlatmayı amaçlıyor. Kitabın birinci bölümünde, Bosna livasının idari yapısı ve nüfusu; ikinci bölümde, Saraybosna, Yenipazar, Visoka, Vişegrad, Helona, Olofçe şehirlerinin iktisadi ve demografik özellikleri; üçüncü bölümde zirai üretim ve vergiler; dördüncü bölümde devlet gelirlerinin paylaşımı; beşinci bölümde madencilik faaliyetleri ve altıncı ve son bölümde ise, askeri zümrelerin, yani Akıncı, Voynuk ve Çeribaşı teşkilatlarının dini yapısı ve iktisadi konumları inceleniyor.

KIBRIS'TA AŞK VE ÖLÜM

Harry Blackley, çeviren: Şirin Okyayuz Yener, April Yayıncılık, roman, 504 sayfa

Harry Blackley, zamanında Kıbrıs'ta görev yapmış, İngiliz vatandaşı bir yazar. 'Kıbrıs'ta Aşk ve Ölüm', 1950'lerin Kıbrıs'ında, Leyla isimli bir Türk kadınla, İngiliz Kraliyet Ordusu'nda görev yapan bir eczacı olan Alex arasındaki aşkı hikâye ediyor. Kitap bu iki ismin hikâyesinin ekseninde, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye'nin Kıbrıs'ta o zaman sergiledikleri politik özellikleri vermeyi amaçlıyor. Türk dostu olarak bilinen Blackley'in romanı, o zamanki Kıbrıs'a dair önemli tarihi ve sosyolojik bilgilerle donatılmış. Bu bilgilerin yanında, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş gibi ada tarihinde önemli yeri olan isimlerin yer aldığını da belirtelim.

GANDHI

Derleyen: Richard Attenborough, çeviren: Hilal S. Yılmaz, Neden Kitap, anlatı, 127 sayfa

'Gandhi', yönetmen Sir Richard Attenborough'un, yirminci yüzyılın önemli kişiliklerinden biri olan Gandhi'nin sözlerinden yaptığı bir derleme. Aynı zamanda 'Gandhi' filminin de yönetmeni olan Attenborough, mektuplardan, konuşmalardan, basılmış yazılardan yaptığı bu derlemede, Gandhi'nin gündelik yaşam, işbirliği, şiddet karşıtlığı, inanç ve barış hakkındaki düşüncelerine yer veriyor. Attenborough kitabın önsözünde, Gandhi'yi, kendisinin "İnsanlar başkalarını küçük düşürerek kendilerini nasıl olur da onurlandırılmış hissederler hiçbir zaman anlayamadım" cümlesiyle keşfettiğini ve Gandhi'ye duyduğu aşkın daha sonraki hayatını değiştirdiğini belirtiyor.

RUHLAR VE AŞIKLAR

Serpil Gülgûn, Everest Yayınları, öykü, 127 sayfa

'Ruhlar ve Aşıklar', uzun yıllar Kadınca, Kim ve Negatif gibi dergilerde çalışan Serpil Gülgûn'ün ilk kitabı. Kitap, hâlen Milliyet Sanat ve Milliyet Kitap'a yazılar yazan Gülgûn'ün, on yedi kısa öyküsünü bir araya getiriyor. Öyküler, genel olarak, yalın ve güvenli gündelik hayatın içindeki tedirgin anları, durumları ele alıyor. Dolayısıyla, böylesi durumları merkeze almalarıyla gerilimli bir dokuya sahiptir diyebiliriz. Bilinmeyenler, kuşkular, çözülemeyen bilmeceler gibi, aslında gündelik hayatın içinde yer etmiş durumlar, öykülerde korkuyu oluşturan asıl unsurlar olarak kullanılıyor. Öykülerin kahramanları ise, insanların yanı sıra, cinler, periler ve hortlaklardan oluşuyor.

UMUT ADAM ECEVİT

Aras Erdoğan, Kesit Yayıncılık, biyografi, 144 sayfa

'Karaoğlan' Bülent Ecevit, İnönü'ye yaptığı muhalefetle CHP'yi yeni bir eşiğe getiren, yetmişli yıllarda kasketi ve mavi gömleğiyle ülkede genel bir "umut" havası yaratmış olan ve şüphesiz bu yönleriyle, Türkiye siyasetinde önemli yeri olan bir siyasi aktör. Aras Erdoğan, 'Umut Adam Ecevit'te, bu siyasi aktörün Türk siyasetindeki yerini ele alıyor ve böylelikle bir dönemin siyasi tarihine odaklanıyor. 'Şiir Hep Şiir', 'İktidar Yılları', 'Hapis Ecevit ve 12 Eylül', 'MHP ile İttifak' ve 'Ecevit'in Hasta Hali' başlıklarından oluşan kitapta, görüldüğü gibi Ecevit'in Karaoğlan'lıktan, hasta düştükten sonra açıklanan vasiyetine kadar, kendisine dair ayrıntılı bilgiler yer alıyor.

ŞİMDİ YAŞAMAK VARDI

Şefik Asan, Heyamola Yayınları, 2006, 279 sayfa.

Türk Edebiyatı alanında, son yıllarda alışık olmadığız konular ve yeni yazarlarla karşılaşıyoruz. Yeni, bilmediğimiz konular için çeviri romanlara yöneldiğimiz, esrarengiz, mistik keşifler için can attığımız bir yüzyılı yaşıyoruz. Türk yazarların da bu yönelimi keşfettiğini, son yıllarda peş peşe yayınlanan kitaplardan anlıyoruz.

Şefik Asan'ın Şimdi Yaşamak Vardı, adlı romanı, kara mizah tadında, adına yakışır bir şekilde esrarengiz bir yapıt. Kitabın daha ilk sayfalarında, ironiyi, mizahi, kara mizahı yerli yerinde ve ustalıkla işleyen eğlenceli bir anlatımla karşılaşıyorsunuz. Romanın bir özelliği de, yaşanmış bir öyküden kaynaklanıyor olması. Öldüğünü, ama ölümü reddedip direnmesi sonucu geri döndüğünü iddia eden bir işadamının başından geçenler...

Kitabın başındaki yayıncının notuna göre, bu gizemli serüveni, yazara, olayı bizzat yaşamış olan kişi anlatıyor. Müteahhit olan olay kahramanı, başından geçenleri, inanmazlar, dalga geçerler diye herkese anlatmaz, ortak bir dostlarının aracılığı ile Şefik Asan'a gidip, bir şekilde yazılması talebiyle ona nakleder. Adam, -kendi anlatımına göre-, yazarla konuşmadan önce, onunkine benzer 'ölümden geridönüş'konularında araştırmalar yaptığını öğrendiği, İngiltere'deki Southampton Hastanesi'ne kadar gider ve başından geçenleri anlatır. Oradaki bilim insanları, ona, buna benzer olayları kendilerinin de tespit ettiklerini, bu konulardaki araştırmalarının sürdüğünü söyler ve oldukça farklı buldukları onun vakasını da kayda alırlar. İngiliz doktorlar ona, beyin ve zihnin birbirinden bağımsız olduğuna dair, ellerinde ciddi bulgular bulunduğunu, kendisinin geri dönüş serüveninde de, beynin devreden çıkmasına karşın, zihnin direnmiş olabileceğini söylerler.

Şefik Asan, kendisine anlatılan bu gizemli öyküyü, olayın asıl kahramanının adını değiştirmek suretiyle romanlaştırır ve ortaya Şimdi Yaşamak Vardı adlı mizah yüklü bir yapıt çıkar. Yazar, başkahramanın ölüm-yaşam serüveni kapsamında, mizah, hatta kara mizah öğelerini de kullanarak, günümüz toplum yapısını eleştirel bir dille sorgulayıp irdeliyor aynı zamanda.

Şefik Asan, uzun ayrıntılara girip okuyucuyu sıkmaktan kaçınan, hızlı ilerleyen, romandaki kişilerle inceden inceye alay eden, sırası geldikçe erotizmi, sakınmadan, gerektiği gibi işleyen, bir bakıma, zamane okuyucusuna kitabı yarıda bıraktırmadan okutan, kolay, zevkli bir üslûba sahip bir yazar. Şimdi Yaşamak Vardı, elinize aldığınızda, sizi bırakmadan, kendi dünyasına çekip sona ******ürecek bir kitap.

Edibe Yazgan

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...