Jump to content

Taştan Kolyeler... Su Kemerleri


mavikiz

Recommended Posts

Hiç durmadan akıp gitmek isteyen suyu, taşın en sade ve vakur duruşlu anıtları kucaklardı bir zamanlar. Maslaklardan maksemlere, terazilerden çeşmelere yaşama can katmak için taşınır dururdu…

39_893DSC_0011.jpg

Susuz bir hayatı düşünemeyiz değil mi? Bu soruyu çok daha fazla soruyoruz belki de eskiye nazaran. Yemek yemeden günlerce yaşayabilsek de, susuzluğa ancak birkaç gün dayanabildiğimizi hepimiz çok iyi biliyoruz çünkü. Küresel ısınmaya bağlı olarak artan kuraklık ve neticesinde ortaya çıkan tablo, suyu çok daha fazla gündemimize oturtuyor artık. Ama su ve ona ulaşmanın yolları hep en hayatî meseleydi.

İlk çağlardan beri hemen hemen tüm yerleşimler, su kaynaklarının ya kenarına ya da yakınına konumlanmış. Suyun biraz uzağında kurulan kentler ise, çeşitli yöntemlerle evlerine kadar getirmişler kristal berraklığındaki bu hayatî sıvıyı. İşte bu su yollarının temel direklerinden biri olan su kemerleri, tarihin derinliklerinden günümüze değin insanoğlunun su ihtiyacını karşılamada önemli bir görev üstlenmişler. Vadileri zarif bir kolye gibi sarmalayan bu taş yapılar, hem işlevleri hem de anıtsal nitelikteki mimarileriyle, bir yandan Anadolu topraklarını süslerken bir yandan da hayat vermeye devam ediyorlar.

39_893ersindemirel4.jpg

İLK ÖRNEKLER MÖ 3000'LERDE

Su yollarından akan suyun seviyesini sabit tutarak vadileri aşmasına yardımcı olan, suyu aynı yükseklikteki başka bir bölüme aktaran, köprü biçiminde ve gövdesinde çeşitli gözler bulunan yapılar 'su kemerleri' olarak tanımlanıyor. Söz edilen formun ilk örnekleri MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya ve Mısır'a kadar dayansa da, su kemerlerini işlevsel ve sanatsal biçimde kullanmayı başaranlar Romalılar olmuş. Geniş ve dik vadilerden şehirlere su getirmek amacıyla inşa edilen su kemerleri, Roma döneminde sıkça rastlanan mimari bir tarz haline gelmiş. Öyle ki, kent mimarisiyle iç içe geçen bu anlayış, çeşmelerde, kent girişlerinde ve yapı cephelerinde de kullanılmaya başlanmış. Bizans ve Osmanlı döneminde ise, var olanların restore edilmesi veya yenilerinin yapılmasıyla, ülkemizdeki kullanım geleneği süregelmiş.

39_893ersindemirel5.jpg

KENTLERE CAN VERMEK…

Arkeologların ören yeri kazılarında ilk aradıkları yapılardan biri olan su kemerlerine, Anadolu'daki antik kentlerin çoğunda sıkça rastlanmakta. Genellikle yerleşimlerin hemen dışına konumlanan bu yapılar, bulundukları yerin coğrafyasına göre tek veya birbirine eklemlenen kemerler olarak inşa edilmiş. Özellikle Kilikya bölgesinde var olan su kanalları ve kemerler sistemi, bugün dahi göz kamaştırarak ayakta duruyor. Bölgenin kıraç yapısından dolayı oldukça hayatî bir gereksinim olan Dağlık Kilikya su şebekesi, Limonlu Çayı'nın bereketli sularını Kilikya şehirlerine taşımakta kullanılmış yüzyıllarca. Sarp vadileri kemerlerle aşan ve kanallarla birbirine bağlanan bu sistem, Limonlu'dan Kızkalesi'ne kadar kırk kilometrelik alanda Korasion (Narlıkuyu), Korykos (Kızkalesi), Elaiussa Sebaste (Ayaş), Neapolis (Kanlıdivane) ve Limos kentlerine can vermiş.

39_893ersindemirel11.jpg

HAYRANLIK VERİCİ BİR SİSTEM

Yurdumuzda yer alan eski su kemerleri arasında, Patara-Delikkemer'e özel bir yer ayırmak gerekiyor. Devasa kayaların delinmesi ve birbirine geçirilmesi tekniğiyle yapılan söz konusu kemer; insanoğlunun yaratıcılığına özel bir örnek teşkil ediyor. Bir tarafı dişi, bir tarafı erkek olarak tasarlanan dev taş bloklar kireçli suyun da etkisiyle, zamanla adeta kaynaşarak geçme noktalarından su sızdırmaz hale gelmiş. Uzaklardaki kaynağından kanallar yardımıyla taşınan su, basınç sistemi aracılığıyla kemer üzerinden yükseltileri kolayca aşıyor. Kocaman taşların özen ve ustalıkla işlenip birbirine eklenerek su hattının tasarlanması, o dönemin olanakları düşünüldüğünde hayranlık uyandırarak karşımıza çıkıyor. Delikkemer üzerinden yere devrilen ortası delik kanal taşları, içinden fışkıran çiçeklerle doğal bir vazoya dönüşmüş şimdilerde. Akbel'den Patara'ya 25 kilometrelik yolculukla su sağlayan sistemin son halkası, Mettius Modestus anısına yaptırılan anıtsal giriş kapısının üzerinden geçirilerek taçlandırılmış. Delikkemer'in kardeşi konumundaki Denizli yakınlarındaki Laodikea ören yerleşimi, bu sistemi biçimsel bir değişiklikle hayata geçirmiş. Aynı formda yapılan görkemli anıt, Delikkemer gibi vadiyi bir kemer-köprü olarak değil, yere döşenen ve birbirine geçme taşlardan meydana gelen doğal bir boru şeklinde aşıyor.

39_893ersindemirel13.jpg

EN UZUN KEMER ANTAKYA'DA

Bir kısmı hâlâ tarım alanlarının ve seraların sulanmasında kullanılan, yurdumuzdaki eski su kemerlerinin en uzunu İssos harabeleri yakınında bulunuyor. Antakya il sınırları içinde bulunan bu kemer bir bölümü toprağa gömülmesine karşın tüm ihtişamını koruyor. Arklar ve kemerlerle tamamlanan ardışık su şebekelerinin en güzel örneklerinden bir diğeri, görkemli tiyatrosuyla ünlü Aspendos'da görülebilir. Antik tiyatronun hemen arkasında yer alan geleneksel tarzda inşa edilmiş kemerlerin bir kısmı, kenarlardan orta tepe noktaya doğru yükselen üçgene benzer formuyla dikkat çekicidir.

39_893sukemerleri2.jpg

İSTANBUL'UN KEMERLERİ

Ülkemizdeki su kemeri yapılarının antik ve Roma dönemi sonrası örneklerinden bahsedersek, İstanbul'a ayrı bir paragraf açmamız gerekir. Çoğunluğu oldukça sağlam halde ayakta duran bu eserlerin bir bölümünden halen yararlanılıyor. Bazıları şehrin merkezinde yer alan Bozdoğan (Valens), Ma'zulkemer, Karakemer, Turunçluk gibi yapılar, Roma çağına tekabül etmekte. Bizans döneminde sadece onarımların yapıldığı İstanbul su şebekesi, onuncu yüzyıla kadar işlevini sürdürmüş. Osmanlı yönetimi, sonraki dönemlerde doğal felaketler ve savaşlar nedeniyle kullanılamaz hale gelen sistemi yeniden yapılandırma yoluna gitmiş. İstanbul'a Belgrad Ormanları'ndan su getiren eski Roma su yolu, Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Mimar Sinan tarafından onarılarak Kırkçeşme Tesisleri adıyla yeniden hizmete sokulmuş. Toplamı 54 kilometre uzunluğunda ve 33 adet kemerden meydana gelen Kırkçeşme sistemi içindeki beş eser, özel mimari tarzıyla anıtsal nitelik taşır.

DÜNYANIN EN GÜZEL KEMERİ

Kemerburgaz-Belgrad Ormanı yolu üzerinde bulunan iki katlı, 102 metre uzunluğunda ve 16.4 metre yüksekliğindeki Paşa Kemeri'nin (Balıkzade) pek az bir kısmı görülebilir sık ağaçlar arasından. Şebekenin en uzun yapısını oluşturan iki katlı, 711 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeki Uzunkemer ile 408 metre uzunluğunda ve 35 metre yüksekliğindeki Kovuk Kemer (Kırık) Kemerburgaz'ın merkezinde bulunuyor. Birinci kısmı tek, ikinci kısmı ise üç katlı olan Kovuk Kemer'in doksan derece açıyla kıvrılan şekli oldukça ilgi çekicidir. Cebeci köyü yakınlarında yine iki katlı, 65 metre uzunluğunda ve 34.5 metre yüksekliğinde adı gibi güzel Güzelce Kemer (Gözlüce) yer alır. Tüm kemerlerin içerisinde övgüyü en çok hak eden Mağlova kemeri, Mimar Sinan'ın ustalık dönemi eserlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Benzerleri gibi iki katlı, 258 metre uzunluğunda ve 36 metre yüksekliğindeki bu muazzam yapı, dünyanın en güzel kemeri ünvanını taşımakta. Sekiz büyük ve sekiz küçük kemer gözlü biçimiyle Alibeyköy Baraj Gölü'nün başlangıcında yer alan Mağlova, su tuttuğu kış aylarında yarı beline kadar sulara gömülen görüntüsüyle fotoğrafçılara poz verir. Diğer önemli su kemerleri arasında Balıklıkemer (125 metre), Karakemer (63 metre), Ayvad (195 metre), Kurt (305 metre) ve Valide Kemeri (39 metre) sayılabilir.

39_893sukemerleri5.jpg

MASLAKLARDAN MAKSEMLERE TERAZİLERDEN ÇEŞMELERE

Sinan ustanın bir diğer eseri de Edirne-Taşlımüsellim arasındaki 54 kilometrelik su sistemidir. On iki gösterişsiz kemerden oluşan sistemin en uzun parçası 105 metre uzunluğundaki Yedigöz Kemeri’dir. Bu dönemin Anadolu'daki en güzel örneklerinden bir diğeri ise, Safranbolu'daki Tokatlı Kanyonu’nun iki yakasını birbirine bağlayan İncekaya su kemeridir. Sadrazam İzzet Mehmed Paşa tarafından yaptırılan bu kemer 116 metre uzunluğundadır. Mimar Sinan'ın ustalığında en görkemli örneklerini görebildiğimiz su şebekesi sisteminde, suyun bentler ve kemerler yardımıyla önce maslaklara, sonra sırasıyla maksemlere ve su terazilerine taşınmasıyla başlayan uzun yolculuğu çeşme ve binalarda sona ererdi.

Üzerinde yaşadığımız küçük mavi yuvarlakta yaşamın başladığı ilk günden beri tüm canlılar için en vazgeçilmez olandır su. Kemerlerse, hep akıp gitmek isteyen suya inat, taşın insanı büyüleyen vakur ve sade duruşu... Suya kavuşmak için artık daha modern yöntemler kullansak da, su kemerleri hayatımızdaki 'nostaljik' yerini hep koruyacak kuşkusuz.

39_893sukemerleri6.jpg

39_893sukemerleri9.jpg

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...