Jump to content

BeNefSE

Üye
  • Posts

    659
  • Joined

  • Last visited

Everything posted by BeNefSE

  1. Halil sezai :)
    1. abdullahTR
    2. NoobAccountant

      NoobAccountant

      ilk dislike butonuna basan olmaktan gururlu olduğumu burdada yineliyorum.

    3. BeNefSE
  2. [b][b][size="4"][font="Times New Roman"][list] [attachment=786:2903734829d890169e51.jpg] [color="#4169E1"]Bir Zamanlar...[/color] [*] Iyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi. [*] Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu. [*] Maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi. [*] Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi. [*] Üç korner bir penaltıydı. [*] Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı. [*] Frikiklerde açıl biraz` denince `Burası Ali Sami Yen mi` şeklinde cevap verilirdi. [*] Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi. [*] Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe `Açılsana 3 kere sektirdim` derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı. [*] Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes `işe işe!` diye bağırırdı. [*] Penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. Eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı. [*] Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı. [*] Tanju, Rıdvan, Metin, Ali, Feyyaz, Hagi, Hakan, Hami gibi dönemin popüler futbolcularının adı alınırdı. [*] Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı. [*] Klişe laflar vardı: `At bakayim abinin kıllı göğsüne!` [*] Elin avantajı olmazdı. [*] Bel üstü gol sayılmazdı. [*] Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi. [*] Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı. [*] Maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak Algida Max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu. [*] Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı. [*] Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı. [*] Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı. [*] Gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi sahipler "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. Golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı. [*] Varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü. [*] Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı. [*] Penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. Ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "Merak etme olm, teknik vuracam." [*] Sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. Kalecilik sırası "Sonum bir Allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı. [*] Dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık veya 21 aylık gibi oyunlarda) [*] Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu göreve kendilerini adarlardı. [*] Eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "Adamın devam ediyor." derdi. [*] Milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. Önce maçlar yapılır... Centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu. [*] Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı. [*] Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi. [*] Skor ne olursa olsun akşam!? saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi. [*] Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı. [*] El kasti değilse o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değilki oğlum, gol olmaz." denirdi... [*] Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı. [*] Kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat gene de gol sayılmazdı. Karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi. [*] Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi. [*] Kaleler taştan olduğu için atılan şut önce defansa çarpıp sonra taşın üstünden geçtiyse şutu atan takım gooll diye yaygara çıkarırdı.Rakip takımın gol değil kale üstü cevabına,gol yoksa korner o zaman ver topu diyerek racon kesilirdi. [/list][/font][/size][/b][/b]
  3. [quote name='Lex' date='28 January 2012 - 16:57 ' timestamp='1327762671' post='1147205'] Türkçe dil paketini entegre edemedim ben. [/quote] [size="3"][font="Arial Black"][color="#4169E1"]1.Aşama[/color]:Öncelikle linkteki dil eklentisini indir Palemoon kapalıyken üzerine sürükle bırak dil eklentisi kurulsun [code]http://hotfile.com/dl/141140255/7bd5a52/tr.rar.html[/code] [color="#4169E1"]2.Aşama:[/color]adres cubuguna [color="#4169E1"]about:config[/color] yazın karsınıza yazılımın tum konfıgurasyonları cıkacak. zaten ustte arama butonu var oraya [color="#4169E1"]general.useragent.locale[/color] yazın. zaten 1 tane kullanıcı dosyası var. çift tıklayın ve orada yazan [color="#4169E1"]en-US[/color] u silin ve [color="#4169E1"]tr-TR[/color] yazın. yenıden başlatınca türkçee olacaktır.[/font][/size]
  4. [quote name='yolsuz' date='28 January 2012 - 00:48 ' timestamp='1327704485' post='1146938'] Kardeş bunu indirip kurdum teşekkür ederim, herşey düzgün de, bu görev çubuğundaki ikon nasıl beyaz yapılıyor, anlatabilir misiniz_? [/quote] Nasıl beyaz onu anlamadım kendi simgesi zaten ay renginde...
    1. justpl4y

      justpl4y

      düşündürücü

    2. pcusta_99

      pcusta_99

      ne düşündürücüsü topluca counter yapıyolar işte :D :D :D

    3. Rancho

      Rancho

      Panpalarıyla Dust2 Oynuyorlar :D

  5. [size="3"][color="#4169E1"]İbn-i Sina[/color][/size] [attachment=785:images.jpg] [spoiler] [media]http://www.youtube.com/watch?v=jfqHdoYnGok[/media] İbn-i Sina (980-1037) [size="3"][font="Arial Black"][b]İslam filozofu. Aristotelesçi felsefe anlayışını İslam düşüncesine göre yorumlayarak, yaymaya çalışmış, görgücü-usçu bir yöntemin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Buhara yakınlarında Hormisen'de doğdu, 21 Haziran 1037'de Hemedan'da öldü. Gerçek adı Ebu'l-Ali el-Hüseyin b. Abdullah İbn Sina'dır. Babası, Belh'ten göçerek Buhara'ya yerleşmiş, Samanoğulları hükümdarlarından II. Nuh döneminde sarayla ilişki kurmuş, yüksek görevler almış olan Abdullah adlı birisidir. İbn Sina, önce babasından, sonra çağın önde gelen bilginlerinden Natilî ve İsmail Zahid'den mantık, matematik, gökbilim öğrenimi gördü. Bir süre tıpla ilgilendi, özellikle, hastalıkların ortaya çıkış ve yayılış nedenlerini araştırdı, sağıltımla uğraştı. Bu alandaki başarısı nedeniyle, II. Nuh'un özel hekimi olarak görevlendirildi, onu sağlığa kavuşturunca, dönemin önde gelen tıp bilginlerinden biri olarak önem kazandı. İbn Sina'nın felsefeye karşı ilgisi deney bilimleriyle başlamış, Aristoteles ve Yeni-Platoncu görüşleri incelemekle gelişmiştir. İslam ve Yunan filozoflarının görüşlerini yorumlayan ve eleştiren İbn Sina'nın ele aldığı sorunlar genellikle, Aristoteles ve Farabi'nin düşünceleriyle bağımlıdır. Bunlar da, bilgi, mantık, evren (fizik), ruhbilim, metafizik, ahlak, tanrıbilim ve bilimlerin sınıflandırılmasıdır. Belli bir düşünce dizgesine göre yapılan bu düzenlemede her sorun bağımsız olarak ele alınıp çözümüne çalışılır. Bilgi sezgi ile kazanılan kesin ilkelere göre sonuçlama yoluyla sağlanır. Bu nedenle, bilginin gerçek kaynağı sezgidir. Bilginin oluşmasında deneyin de etkisi vardır, ancak bu etki usun genel geçerlik taşıyan kurallarına uygundur. Ona göre "bütün bilgi türleri usa uygun biçimlerden oluşur." Bilginin kesinliği ve doğruluğu usun genel kurallarıyla olan uygunluğuna bağlıdır. Us kuralları, insanın anlığında doğuştan bulunan, değişmez ve genel geçerlik taşıyan ilkelerdir. Sonradan, duyularla kazanılan bilgi için de bu kurallara uygunluk geçerlidir. Deney verileri us ilkelerine göre, yeni bir işlemden geçirilerek biçimlenir, onların bundan öte bir önem ve anlamı yoktur. Çelişmezlik, özdeşlik ve öteki varlık ilkeleri, usta bulunur, deneyden gelmez. İbn Sina'ya göre varlık, tasarlamakla bağlantılıdır. Bütün düşünülenler vardır ve var olanlar tasarlanabilen düşünülür biçimlerdir (makuller). Bu nedenle, düşünmekle var olmak özdeştir. Atomcu görüşün ileri sürdüğü nitelikte bir boşluk yoktur. Uzay ise, bir nesnenin kapladığı yerin iç yüzüdür. Varlık kavramı altında toplanan bütün nesnelerin değişmeyen, sınır ve niteliklerini koruyan belli bir yeri vardır. Devinme, bir nesnenin uzayda eyleme geçişidir. Mantık insanı gerçeklere ulaştırmaz, yalnız birtakım yanılmalardan korur. Düşünme yetisi gerçeği kavramak için mantıktan geçici bir araç olarak yararlanır. Düşünme eyleminin sağlıklı olması için mantık, ilkeler ve kurallar koyabilir, anlıkta bulunan ve bilinen bilgilerden yola çıkarak, bilinmeyenleri saptama olanağı sağlar. Bu özelliği nedeniyle, mantık, düşünmenin genel kurallarını bulan, düzenleyen, bu kurallar arasındaki gerekli bağlantıyı ve birliği kuran bir bilimdir. Mantık kuralları, genel geçerlik taşıyan ve değişmeyen kesin kurallardır. Mantığın kavramlar ve yargılar olmak üzere iki alanı vardır. Her bilimsel bilgi ya kavram ya da yargılara dayanır. Kavram, ilk bilgidir ve terim ya da terim yerine geçen bir nesneyle kazanılır. Yargı ise, tasımla kazanılır. Mantığın konusu incelenirken, tanım temel alınmalıdır. Tanımlar birbirlerine bağlandıklarında, kanıt ve çıkarıma varılır. Kavram, önce tekil bir algıdır (sezgi). Yargı ise, iki tekil terim arasındaki ilişkidir. Kavramlar, açık ve kapalı belirleme olarak ikiye ayrılır. Varlığın, töz, nicelik, nitelik, ilişki, yer, zaman, durum, iyelik, etki, edilgi gibi on kategorisi vardır. İbn Sina mantığında en önemli yeri tanım tutar. Bir kavramı tanımlamak için, bu kavramın bireylerinden biri göz önüne alınmalıdır. Tikelin belirlenmesi tümelden kolaydır. Eksiksiz bir tanım yakın cins ile yapılmalıdır. En yetkin tanımsa, kavramın yakın cinsi ile türsel ayrımdan oluşur. Tanım ikiye ayrılır; Gerçek tanım ve sözcük tanımları. Önermeler, yüklemli ve koşullu olabilirler. Yüklemli önerme, bir düşünce ötekine yüklendiği zaman ya onaylanır ya da yadsınır. Koşullu önermeler, bir ötekinin koşulu ya da sonucu olarak bağlanan terimlerde görülür. Önermeler varsayımlı, nitelik ve nicelikleri bakımından, tekil, belirsiz ve belirli olur. Tasım, bitişik ve ayrık olmak üzere ikiye ayrılır. Bitişik tasımların öncüleri anlam bakımından, sonuç önermesini içerir. Ayrık tasımlarda ise sonuç önermesi öncüllerde bulunabilir. Tümeller, bütün varlık türlerinin oluşumundan önce, Tanrı düşüncesinde, birer tanrısal kavram olarak vardır. Varlıkların oluş nedeni ve onlara biçim kazandıran tümellerdir. Tümeller Tanrı'da ussal olarak bulunan, nesnelerde ve bireylerde içkin olan, öteki de nesnelerin dışında ve anlıkla birlikte olan mantıksal tümel diye üçe ayrılır. Birinci türe giren tümel, metafiziği ilgilendirir. İbn Sina fiziği, metafiziğe giriş olarak düşünür. Fiziğin konusu madde ve biçimden oluşan nesnelerdir. Biçim, maddeden önce yaratılmıştır. Maddeye bir töz özelliği kazandıran biçimdir. Maddeden sonra ilinek gelir. Biçimler maddeye, ilinekler ise, töze katılır. Doğal nesneler kendi öz ve nitelikleriyle bilinir. Bütün nitelikler de birinci nitelikler ve ikinci nitelikler olmak üzere ikiye ayrılır. Birinci nitelikler nesnelere bağlıdır, ikinciler ise, nesnelerden ayrı olarak varlığını sürdürür. İbn Sina'ya göre, nesnel evrende bulunan güç ve devinimin temelini ikinci nitelikler oluşturur. Nesneler, kendilerinde bulunan gizli güçle devinime geçerler. Bu güç ise, doğal güç, öznel güç, tinsel güç olmak üzere üç türlüdür. Doğal güç, nesnede doğal biçim ve yerlerle ilgili nitelikleri taşır. Çekim ve ağırlık bu türdendir. Öznel güç, nesneyi devingen ya da durağan duruma getirir. Bunda da, bilinçli ya da bilinçsiz olma özelliği bulunur. Tinsel güç, herhangi bir organın, aracın yardımı olmaksızın doğrudan doğruya bir istençle eylemde bulunmaktadır. Buna, gökkatlarının özleri adı da verilir. İbn Sina'nın geliştirdiği bu güç kuramının kaynağı Aristoteles ve Yeni-Platonculuk'tur. Ancak, o bu güçlerin sonsuz olduğu kanısında değildir. Ona göre, zaman ve devinim kavramları da birbirine bağlıdır, çünkü, devinimin bulunmadığı, algılanmadığı bir yerde zaman da yoktur. İbn Sina'nın felsefesinde, Aristotelesi'in geliştirdiği düşünce dizgesine uygun olarak, ruh kavramının önemli bir yer tuttuğu görülür. Ona göre, biri bitkisel, öteki insanla ilgili olmak üzere, iki türlü ruh vardır. İnsan ruhu, gövdeye gereksinme duymadan, doğrudan doğruya kendini bilir, bu nedenle, tinsel bir tözdür. Gövdeyi devindiren, ona dirilik kazandıran bu tözün başka bir özelliği de, yetkin düşünme yeteneği anlık olmasıdır. Düşünme eylemi yaratan ruhtur, o gövdeyi gerektirmez, ancak gövde var olabilmek için tini gereksinir. İnsan ruhu gövde biçiminde değildir, usa uygun biçimleri kavramaya elverişli bir töz olduğundan, gövdesel yapıda yer alamaz. Gövde, bölünebilen öğelerden oluşmuş bir bütündür, oysa tin, bir birliktir, bölünmeye elverişli değildir, sürekli olarak özünü ve birliğini korur. Tin, bütün izlenimleri gövde aracılığıyla alır, anlık yoluyla kavramları, kavramlara dayanarak usa vurmayı oluşturur. Bu yüzden, gövdeyle dolaylı bir bağlantısı vardır. Ancak, bu bağlantı tin için bir oluş koşulu değildir. Canlı sorununa, gözleme dayalı bir ruhbilim anlayışıyla çözüm arayan İbn Sina'ya göre dirilik bir bileşimdir. Doğal organların, göksel güçler yardımıyla bileşmesinden canlılar ortaya çıkar. Bu olay da, belli aşamalara uygun olarak gerçekleşir. İlk ortaya çıkan canlı bitkidir. Bitkide tohumla üreme, beslenme ve büyüme güçleri vardır. İkinci aşamada ortaya çıkan hayvanda ise, kendi kendine devinme ve algı güçleri bulunur. Devinme gücünden isteme ve öfke doğar. Algı gücü de, iç ve dış algı olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan özü doğal evrim sürecinde en üst düzeyde gerçekleşmiş bir oluşumdur, bu nedenle, öteki varlıklardan ayrılır. İnsanda dış algı duyumlarla, iç algı da , beynin ön boşluğunda bulunan ortak duyu ile sağlanır. Duyularla alınan izlenimler bu ortak duyu ile beyne gider. Beynin, ön boşluğunda sonunda, tasarlama yetisi bulunur. Bu yeti duyu izlenimlerini sağlamaya yarar. İnsan için en önemli olan düşünen öz yapıcı ve bilici güçlerle donatılmıştır. Yapıcı güç (us) gerekli ve özel eylemler için gövdeyi uyarır. Bilici güç ise, yapıcı gücü yönlendirir. Özdekten ayrılan tümel biçimlerin izlerini alır. Bu biçimler soyutsa onları kavrar, değilse soyutlayarak kavrar. İnsanda iyiyi kötüden, yararlıyı yararsızdan ayıran yapıcı güçtür, bu nedenle bir istenç niteliğindedir. Us konusunda İbn Sina ayrı bir düşünce ortaya atmıştır. Ona göre us beş türlüdür. Özdeksel us, bütün insanlarda ortak olup, kavramayı, bilmeyi sağlayan bir yetenektir. Bir yeti olarak işlek us, yalın, açık ve seçik olanı bilir, eyleme yöneliktir, durağan bir güç niteliğinde değildir. Eylemsel us, kazanılmış verileri kavrar ve ikinci aşamada bulunan ustan daha üstündür. Kazanılmış us, kendisine verilen ve düşünebilen nesneleri bilir. Aşama bakımından usun olgunluk basamağında bulunur. Bu aşamada usun kavrayabileceği konular kendi özünde de vardır. Kutsal us, usun en yüksek aşamasıdır. Bütün varlık türlerinin özünü, kaynağını, onları oluşturan gücü, başka bir aracıya gereksinme duymadan, bir bütünlük içinde kavrar. İnsan, ayrıntıları duyularla algılar, tümelleri usla kavrar. Tümelleri kavrayan yetkin us, nesneleri anlama yeteneği olan etkin usa olanak sağlar. İnsan usunun algıladığı ayrıntılar, kendi varlıkları dolayısıyla değil, nedenleri yüzünden vardır. Us, bu kavranabilir nesneleri kazanabilmek için ilkin duyu verilerinden yararlanır. Sonra duyu verilerini usun genel kurallarına göre işlemden geçirir, yargıları ortaya koymada onları aşar. Yaratılış konusunda İbn Sina, varlığın sıralı düzeninde, "bir'den bir çıkar" ilkesine dayanır. İlk "bir", zorunlu varlık, Tanrı'dır. O'nun varlığı yalnız kendisini gerektirir. Var olma, Tanrı'nın özünden gelen gerekimdir. İlk neden ilk gerçekliktir. Tanrı'dan ilk us ortaya çıkar. Çokluk bu usla başlar. Bundan da felek ve nefsin usları türer. Her ustan da, o usun özü ve cismi oluşur. Us cismi aracısız olarak devindiremeyeceği için, uslar sırasının sonunda etkin us, akıl bulunur. Ondan da dünya ile ilgili nesnelerin maddesi, cisimlerin biçimleri ve insan özleri doğar. Etkin us, tümünün yöneticisidir. Yaratılış önsüzdür ve yeri de maddedir. Madde, soyut ve tüm varlığın öncesiz olanı, nefsin eylem alanı, sınırı ve tüm parçaların kaynağıdır. İlk us, kendisini ve zorunlu varlığı bilir. Buradan ikilik doğar. İlk us kendinde olanaklı, ilk varlık için ise zorunludur. Her tikel feleğin ilk kımıldatıcısı vardır. İlk kımıldatıcıları eyleme sokan tinsel varlıklardır. Her feleğin de iyiliğini düşünen kımıldatıcı bir nefsi vardır. Nefsin eylemi, etkin usa ulaşır. Evrenin varlığı, zorunlu olan, Tanrı'yı gerektirir. Başka bir varlığın etkisiyle var olan evren sonsuz olamaz. Devinme, nesnenin özünde saklı güçten doğar. Her nesnenin özünde devindirici bir güç vardır. Nesne kendini kendinin etkin öznesi değildir. Bu güç, nesneye biçim de kazandırır. İbn Sina metafiziği genelde Aristoteles metafiziği ile Yeni-Platonculuk ve Kelam'ın bireşimidir. Konusu, ilkler ilki, tüm oluşların, yaratışların, varlık bütününün kaynağı olan Tanrı'dır. Tanrı, bütünlüğü nedeniyle nesnelerde, olay ve eylemlerde görünüş alanına çıkar. Varlık vardır, yok olamaz. Varlık üç bölüme ayrılır: 1- Olanaklı varlık, nesnelerle ilgili değişimin, oluş ve bozulmanın egemen olduğu varlıktır. Bu varlık ortamında görülen ne varsa belli bir süre içinde başlar ve biter. 2- Kendiliğinden olanaklı varlık. Olanaklı olmasına karşın, ilk nedenle ilişkilerinden dolayı zorunluluk kazanır. Tümellerin, yasaların bulunduğu evren. Gökkürelerin usları böyledir. 3- Kendiliğinden zorunlu varlık, ilk neden ya da Tanrı'dır. Değişmez ve çoğalmaz. Çokluklar ondadır. Tanrısal zorunluluk illkesi tüm yaratılanların da temel ilkesidir. İbn Sina'nın benimsediği tanrıbilim dört ana konuyu içerir; Evren, ötedünya, ahiret, peygamberlik, Tanrı. Evren yaratılmıştır. Yaratıcı ve varedici Tanrı'dır. O Kelamcılar'ın dediği gibi özgün yapıcı değildir, zorunludur. İlk neden önsüz ve sonsuzdur. Evrenin yaratılması, Tanrı'nın daha önceden varoluşunu gerektirir. Evrenin bütününde yer alan gök katları tanrısal evrenin varlıklarıdır, bunların özleri meleklerdir. Madde dünyasında oluş ve bozulma vardır. Onların tanrısal niteliği yoktur. Bu yaratma olayı da bir fışkırmadır. Ölüm, tinin gövdeden ayrılmasıdır. Gövdelerden ayrılan tinlerin geldikleri kaynakta toplanmaları insanda ötedünya kavramını oluşturur. Ruh, tinsel bir tözdür, ölümsüzdür. Gövdeye egemendir. Ruh gövdeye girmeden önce etkin usta vardı. İnsana bireyselliğini kazandıran odur. Gövdenin yok olması, ruhun varlığını etkilemez. Dirilme tinseldir. İnsanları yaratan Tanrı, onlara verdiği özgür istençle iyi ile kötüyü seçme olanağı sağladı. İstenç özgürlüğü, usla utku arasındaki çatışmadan ve ilkinin üstünlüğünden doğar. İnsan elinden çıkan bütün bağımsız eylemler tanrısal kayra ile gerçekleşir. Özgür istenç tüm insanlarda vardır. Peygamberler de bu bakımdan birer insandır. Ancak, onlarda insanların en yüceleri olan bilginlerde, bilgilerde olduğu gibi bir seziş vardır. Bu üstün seziş gücü, kavrayış yeteneği peygamberlerin etkin us ile buluşmalarını, gerçekleri kavramalarını sağlar. Bu üstün güç ve kavrayış vahy adını alır. Üstün anlayış gücü taşıyan melekler, vahyi peygamberlere ulaştırırlar. Tanrı, özü gereği bilicidir. Kendi özünü bilmesi yaratmayı gerekli kılar. İbn Sina İslam dinine ve Kuran'a dayanarak bilmeyi yaratma olarak niteler. Yaratma eylemi Tanrı'nın kendi özüne karşı duyduğu sevgiden dolayıdır. Tanrı tümelleri bilir. Tikellerle ilgili bilgisi de, tümel nedensellikleri bilmesindendir. Madde ve biçimin ilişkileri üzerinde bilimleri iç bölümde ele alırlar: 1- Maddeden ayrılmamış biçimlerin bilimi: Doğa bilimleri ya da aşağı bilimler. 2- Maddesinden iyice ayrı biçimlerin bilimi: Metafizik, mantık gibi yüksek bilimler. 3- Maddesinden ancak zihinde ayrılabilen, kimi yerde ayrı kimi yerde bir olan biçimlerin bilimi: Matematik, geometri, orta bilimler. Zihin bu biçimleri doğru olarak maddesinden soyutlar. Felsefe ise, kuramsal ve pratik diye ikiye ayrılır. Kuramsal olan, bilmek yeteneğiyle elde edilen bilgileri kapsar. Doğa felsefesi, matematik felsefesi ve metafizik gibi pratik felsefe, bilmek ve eylemde bulunmak üzere elde edilen bilgilere dayanır. İbn Sina, gerek Doğu gerekse Batı filozoflarını etkiledi. Gazali, özellikle, ruh anlayışında ondan etkilendi. İbn Sina'nın deneyci yanı, Gazali'yi kuşkuculuk'a götürdü. Yapıtları 12.yy'da Latince'ye çevrildi, ünü yayıldı. Tanrıbilimci filozof Albertus Magnus, tin ve us ile güçleri konusunda İbn Sina'dan yararlandı. YAPITLAR (başlıca): el-Kanun fi't-Tıb, (ö.s), 1593, ("Hekimlik Yasası"); Kitabü'l-Necat, (ö.s), 1593, ("Kurtuluş Kitabı"); Risale fi-İlmü'l-Ahlak, (ö.s), 1880, ("Ahlak Konusunda Kitapçık"); İşarat ve'l-Tembihat, (ö.s), 1892, ("Belirtiler ve Uyarılar"); Kitabü'ş-Şifa, (ö.s), 1927, ("Sağlık Kitabı").[/b][/font][/size] [/spoiler] [size="3"][color="#4169E1"]Kaşgarlı Mahmut[/color][/size] [attachment=784:İçerik.jpg] [spoiler] http://www.youtube.com/watch?v=A03eT0kxmiQ [size="3"][font="Arial Black"][b]Kaşgarlı Mahmut (1008 - 1075) Kaşgarlı Mahmut İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk temsilcisidir. Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsü Kâşgar'da doğdu. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir. Kaşgarlı Mahmud'un "Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi" başlıklı başka bir kitabının daha olduğu söylenir. Divanı Lügatit Türk'ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunurmuş. Ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyaları bugüne dek bulunamamış. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bireserdir. Yazılış amacı, Araplara Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir. Kâşgarlı Mahmut, iyi silâh kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük dil bilginimizdir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceleri okumaktayız : "Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'ın, Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..." "Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâmiyet öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik bir eserdir. Bilindiği üzere, XI. yüzyıl hemen bütün İslâm ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar Türk dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divan-ı Lügat-it-Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçe'yi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur . Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Divan-ı Lügat-it-Türk'ün bulunuşu Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük kazanç olmuştur." Divân-ı Lügati't Türk, Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır: "Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı, Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır." Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmud, vatansever, Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divân daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Divân'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir. Divân Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir. Divani Lugat-it Türk'ün bilinen tek nüshası İstanbul'dadır. Divandan (Türkiye Türkçe'siyle) Atasözleri: Beş parmak düz olmaz. Arpasız at koşamaz/ Arkasız kahraman çeriyi bozamaz Alplarla vuruşma/Beylerle duruşma. Şiir: Türlü çiçekler açıldı Sanki ipekten döşeğim serildi Cennet yeri belirdi Soğuk tekrar gelecek değildir. Kuş, kurt hepsi canlandı Dişi, erkek hep toplandı Bölük olup dağıldılar Artık ine girecek değiller. Onbirinci Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un Çizdiği Dünya Haritası Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İtil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan'a , Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya'ya işaret edilmiştir. Ortada Yarkent, Kaşgar, Barsgan, Balasagun, Yifruç, İkiöküz, Asbuâli, Kumri, Talas v.s. gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır. Yukarda görüldüğü gibi, ilk Japon haritası bir Türk tarafından 14.yüzyılda çizilmiş, bir Dünya haritasında yer alması ise,15.yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, bir plan biçiminde de olsa, yanlışlarla dolu da olsa ilk Japon haritasının 11.yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından çizildiği bir gerçektir.[/b][/font][/size][/spoiler]
  6. Sitemizde çok az reklam var arkadaşlar.1 dk mızı ayırıp reklamlara tıklayalım hergün.Ufak da olsa bir katkımız olur belki...

    1. BeNefSE

      BeNefSE

      kuruşlarla ifade edilir ancak yani tek bir kişinin bir tıkı bir anlam ifade etmez.Ama tıklama ve tıklayan sayısı artarsa o zaman akmasa da damlar....

  7. Fransa yasayı kabul etti.Bakalım artık her sene neyle tehdit edecekler bizi.Elllerinde son atımlık bir koz vardı onuda harcadılar.Ben seviniyorum.Diğer ülkelerde kabul etsede bu adilerin tehditlerinden kurtulsak artık...

  8. [size="3"][color="#FF0000"][font="Arial Black"][b]Not:Yorum yazacaksak forum kurallarına uyalım ve gereksiz tartışmalardan kaçınalım...[/b][/font][/color][/size] [size="3"][font="Arial Black"][b]"Sözde" Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasa tasarısı Fransa Senatosu'nda oylanıyor. [attachment=783:708776_detay.jpg] Fransa Senatosu'nda 'Sözde Ermeni soykırımı'nı inkâr etmeyi suç sayan yasa tasarısının oylamasına başlandı. [color="#4169E1"]KOLTUKLAR BOŞ KALDI[/color] 13 senatör tasarı hakkında konuşma yapmak için kayıt yaptırdı. 348 üyesi bulunan Senato'da toplantıya yaklaşık 50 senatör katıldı. [color="#4169E1"]"SOYKIRIMI ZATEN TANIDIK"[/color] Senato'da ilk olarak hükümet adına parlamento ile ilişkilerden sorumlu bakan Patrick Ollier söz aldı. Ollier 'soykırım'ın zaten daha önce kabul edildiğini, şu anda ele alınan yasa ile 'soykırım'ın Fransız kanunalarına uyarlandığını belirtti. Ollier konuşmasında şunları söyledi: "Yasa önerisine bakarsak bu yasa neyi içeriyor? Kanunlarımızn tanıdığı soykırımları reddetmekten bahsediyoruz. Bunları reddetmeye ceza konuluyor. Yahudi soykırımı için de kondu mesela! Bütün bu Fransz kanunları tarafından tanınmış soykırımları düşünmemiz lazım. Hepsinin aynı şekilde cezalandırılması lazım. Buradaki önergeye bakarsak bu şartları göz önünde bulundurulması gerekir." [color="#4169E1"]"YASA YABANCI DÜŞMALIĞINA KARŞI"[/color] "İlk maddeye baktığımız zaman 1981'de ilk yasa kabul edilmişti. Burada soykırımı reddedenlere bir ceza öngörülmekte. İkinci maddede insanlığın ve bu soykırıma maruz kalan insaları desteklemek ve korumak için bu yasanın getirildiği yer alıyor. "Bu yasa yabancı düşmanı hareketlerı kısıtlamak için ortaya konmuştur. Bunun içinde Yahudi soykırımını da cezalandıran yasalar kondu. Bu çalışmaları yapan Avrupa Birliği'nde 12 ülke var." [color="#4169E1"]"ANAYASA'YA AYKIRI"[/color] Ollier'de sonra söz alan Kanunlar Komisyonu Başkanı ve Raportör Jean-Pierre Sueur, bu yasanın geçen hafta Fransız Anayasası'na aykırı bulunduğunu söyledi. Fransız Senatosu Anayasa Komisyonu, 18 Ocak'ta yasa teklifinin Senato'nun gündeminde incelenmeye alınmamasını öngören değişiklik önergesini kabul etmişti. [color="#4169E1"]"TARİHÇİLER ENDİŞEYLE İZLİYOR"[/color] Sueur ayrıca , Fransa'nın ünlü tarihçisi Pierre Nora'nın, parlamenterlerin tarih yazamayacağı, anayasa hukukçusu Robert Badinter'in ise ''parlamentoların mahkeme olmadığı'' yolundaki açıklamalarına atıfta bulundu. Kanunlar Komisyonu Başkanı, ''Fransız tarihçiler, bu yasa teklifiyle ilgili gelişmeleri endişeyle izliyorlar'' dedi. [color="#4169E1"]"SEÇİM KAYGISIYLA HAZIRLANDI"[/color] Komünist grup adına konuşan Senatör Isabelle Pasquet ise hükümeti seçim kaygısı ile bu tasarıyı hazırlamakla suçladı ve tasarının "samimiyetsiz" olduğunu savundu. Pasquet ayrıca "kin ve nefret içeren sloganlar durdurulmalı" çağrısında bulundu. Kişisel olarak yasaya "evet" diyeceğini söyleyen Pasquet, bununla birlikte kendi siyasi gruplarında bu konudaki görüş ayrılıklarının sürdüğünü belirtti. Pasquet ayrıca, bazı komünist senatörlerin 'evet' bazılarının 'hayır' oyu vereceğini, bazılarınınsa oylamaya katılmayacağını duyurdu. [color="#4169E1"]SARKOZY'NİN PARTİSİNDEN SAVUNMA[/color] Nicolas Sarkozy'nin partisi UMP'den Roger Koroutchi ise teklifi savunarak "asıl sorumluluk tarihçilerden çok devletlerindir" dedi. [color="#4169E1"]"TÜRKİYE TARİHİYLE YÜZLEŞMELİ"[/color] Yeşiller Grubu adına konuşan İstanbul kökenli Senatör Esther Benbassa ise "Türkiye tarihinin kara sayfalarıyla hesaplaşmalı" dedi. Benbassa grubunun yasaya "hayır" diyeceğini yineledi. [color="#4169E1"]"SENATÖRLER GELMESİN DİYE OYLAMA BUGÜN YAPILIYOR"[/color] Oylama öncesinden NTV'den Kayhan Karaca'ya konuşan Benbassa, oylamanın özellikle Pazartesi gününe denk getirildiğini belirtmişti. Benbassa, "Çok az senatör var. Pazartesi günü hiçbir konuşma yapılmaz Senato'da. Çok insan olmasın diye pazartesi gününe konuldu. Bu kanunlar oy almak için, geçen hafta da başka birkaç kanun oy almak için geçti. Bu kanun 500 bin Ermeni’nin oyunu getirecek." diye konuşmuştu. [color="#4169E1"] TASARININ KABUL EDİLMESİ BEKLENİYOR[/color] Genel kuruldaki tartışmada, 16 üyeli Avrupa Sosyal ve Demokrasi Birliği Grubu (RDSE), 10 sandalyeye sahip Çevreciler Grubu ve 31 üyeli Cumhuriyetçi Merkezi Birlik Grubu temsilcileri, yasa teklifinin incelenmeye alınmamasını öngören değişiklik önergesine destek vereceklerini açıkladı. Senato kaynakları, Sosyalist ve UMP üyesi senatörlerinin sayıca oldukça üstün olmasını ve yasa teklifine karşı çıkan gerek sosyalist gerek UMP üyelerinin genel kuruldaki oylamaya katılmayacak olmasını gerekçe göstererek, yasa teklifinin kabul edileceği görüşünde. [color="#4169E1"] SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?[/color] Konuşmaların ardından öncelikler 18 Ocak'ta Anayasa Komisyonu tarafından kabul edilen tasarının Anayasa'ya aykırı olduğuna yönelik önerge ele alınacak. Önerge kabul edilirse, 'soykırım' tasarısı oylanmadan düşecek. Önergenin kabulü halinde bu kez tasarının onaylanmasına geçilecek. Tasarı onaylanırsa Cumhurbaşkannı Sarkozy'nin önüne imzaya gidecek. Sarkozy'nin onay vermesi halinde, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek. [color="#4169E1"]TASARI NE GETİRİYOR?[/color] Tasarı 22 Aralık'ta 577 üyeli Fransız Meclisi'nde 60 kişinin katıldığı ve 50 oyla kabul edilmişti.Teklifin yasalaşması halinde, Fransa'da ‘Ermeni soykırımının’ varlığını inkar etmek suç haline gelecek ve inkar edenler 1 yıl hapis ve 45 bin Euro tazminat cezasıyla yargılanacak. [color="#4169E1"]KARŞILIKLI GÖSTERİLER[/color] Tasarının görüşülmesinden önce Fransa'daki Türk vatandaşları, ellerinde Türk ve Fransız bayraklarıyla, senatonun ana giriş binası yanında toplandı. Türkler, ''tarihi olaylara parlamentolar değil tarihçiler karar versin'', ''ifade özgürlüğünü ihlal eden yasa teklifine hayır'' yazan pankartlar taşıyan Türkler'in gösterisi sürerken, Ermeniler de senato binasının ön bölümündekendileri için ayrılan bölümde gösteri düzenliyor. [color="#4169E1"]ANAYASA MAHKEMESİ HAZIRLIĞI[/color] Tasarı oylamaya gelmeden önce Fransız senatörlerden bir son dakika atağı yaşandı. Senatör Nathalie Goulet, kendisi gibi teklife karşı çıkan senatör ve milletvekillerinin, yasanın geçmesi durumunda Anayasa Mahkemesi'ne gidecekleriniaçıkladı. Gerek Senato'da, gerek Meclis'te Fransız anayasasına aykırı olduğu gerekçesiyle çok sayıda milletvekili ve senatörün teklife sıcak bakmadığını belirten Goulet, "Biz tüzüğe göre en az 60 milletvekili ve senatörün imzasını toplayıp, daha sonra yasanın bozulması için Anayasa Mahkemesi'ne gitmeye hazırlanıyoruz" dedi. [color="#4169E1"]FRANSA'DAN 'İTİDAL' ÇAĞRISI[/color] Oylama öncesinde Fransa Dışişleri Bakanlığı, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa teklifinin senato gündemine gelmesinin ardından Türkiye'den gelen sert tepkilere ilişkin yaptığı "itidal" çağrısını yineledi. Bakanlık Sözcüsü Bernard Valero, "Türkiye'yi önemli bir müttefik'' olarak niteledi ve ''Türkiye'ye itidal çağrısı yapıyoruz. Türkiye bizim için önemli bir ortak ve müttefik. Türkiye ile ikili ve bölgesel konularda ve bütün alanlarda ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem veriyoruz" dedi.[/b][/font][/size] [quote]http://www.haberturk.com/dunya/haber/708776-soykirim-tasarisi-oylaniyor[/quote]
  9. Adı önemli değil bugün bir milletvekilimiz :Her iki taraftan da şehitlerimiz oluyor.' dedi.Mecliste ne işi var onu düşünüyorum...Ve bu kişi BDP li de değil....

    1. Show previous comments  3 more
    2. by_bozkurt

      by_bozkurt

      :) yorum silinmiş sağlık olsun. burda herkez her istediğini yazar.. biz yazdık mı (!) ..
    3. BeNefSE

      BeNefSE

      parti ismleri kulanılmış ondan sildim.iş siyasete girmesin çünkü malesef tartışmayı bilmiyoruz.saygılarımla...

    4. by_bozkurt
  10. Kocaeli'nde bir öğrencinin yerli otomobil için çizdiği "ay yıldızlı" far tasarımının Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün tarafından onaylandığı söyleniyor [attachment=782:708775_detay.jpg]
    1. g.a

      g.a

      Sonuna kadar haklısın...

    2. chelengear

      chelengear

      Kör öldü badem gözlü oldu.Ne Ermeniyim ne de Hrant.Türkoğlu Türküm.

  11. Öğretmenden inanılmaz bir buluş.Kopyaya kesin çözüm :)http://imgur.com/t4gDh

    1. pcusta_99
    2. abdullahTR

      abdullahTR

      ben bunla bile kopya cekerim o kafamızdak iseyin kenarına yazarım kopyayı :D tabi hoca kendi vermezzse o kagıtları :D

  12. Paylaşıma resimler eklenmiştir....
  13. [color="#4169E1"]İSTANBUL veya FATİH[/color] olsun....
  14. [quote name='CaNCaN' date='20 January 2012 - 14:33 ' timestamp='1327062834' post='1143339'] [b]Türkçede Geçmişimiz Geleceğimizden Daha Aydınlıkmış [/b] [/quote] [b]İnşallah bu kültürel çöküntü bir an önce son bulur ve özümüze döneriz....[/b]
  15. [size="3"][font="Arial Black"][b]Bugün bir okul müdüründen dinledim sizlere de anlatmak istedim.İstanbul'un ilçelerinde milli eğitim müdürü olan 2 kişi de aynı yollarla dolandırılmış.Milli eğitim müdürünü arıyorlar ve kendini komser olarak tanıtıyorlar,telsiz sesi de veriyorlar ki telefondan daha inandırıcı olsun.Kredi kart şifrelerinin başkaları tarafından ele geçirildiğini,banka hesaplarının kırıldığını,kendi adına şirketler kurulduğu vb birçok senaryo ürettikten sonra tc numarası,kartların gerçek şifresi ve kendilerine lazım olabilecek bütün bilgileri alıyorlar ve kartları kredi kartalrını boşaltıyorlar.2 ilçe emniyet müdürü yaklaşık 10-12000 tl dolandırılmış...[/b][/font][/size]
  16. [size="3"][font="Arial Black"][b]Windows 7 İşletim sistemine ait ayarlar ve kısayolları içeren,güzel bir program. Sadece windows 7 ile tam uyumludur.Windows Xp ve vistada bir çok özellik vardır.Fakat tümü aktif değildir. [attachment=777:sshot1wiw.png] [media]http://www.youtube.com/watch?v=2PAS7F3i2g8&feature=player_embedded[/media] [color="#4169E1"]Boyut: 5,25 MB Sıkıştırma: RAR / Şifresiz Dil: TR Platform: Windows 7[/color] [code]http://hotfile.com/dl/143074738/899ce0b/Win7Ayar_1.0_Trke.rar.html[/code][/b][/font][/size]
  17. [size="3"][font="Arial Black"][b][color="#4169E1"]TÜRKÇEMİZİN SONU ![/color] [attachment=776:406625_318644361512984_241739212536833_1036892_1406623757_n.jpg] [color="#4169E1"]Sene: 1965[/color] Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim. [color="#4169E1"]Sene: 1975[/color] Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim. [color="#4169E1"]Sene: 1985[/color] Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim. [color="#4169E1"]Sene: 1995[/color] Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal geldi yâni.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim. [color="#4169E1"]Sene: 2006[/color] Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni.. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. 'Hav ar yu yavrum?' [color="#4169E1"]Sene: 2026[/color] ven ay vaz si hör ; ben çok sürprays yâni öyle işte birden..hayy beybi dedim ona ama ben ay dont nowww yani âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita.. 'offff beybiiiii offffffff layf iz superrrrrr yaaaa ...'[/b][/font][/size] [quote]Erhan Bozdemir in paylaşımıdır[/quote]
×
×
  • Create New...