Jump to content

Ömer Hayyam


mavikiz

Recommended Posts

Ebul Feth Ömer bin İbrahim veya Ömer Hayyam (18 Haziran 1048 - 4 Aralık 1131), İranlı şair, filozof, matematikçi ve astronom.

Doğuda daha çok şairliğiyle bilinen Hayyam, batıda bilim adamı ve filozof yönü ile ön plana çıkar.

Hayyam 'Çadırcı' takma adını atalarının çadırcılık yapmasından almıştır. Ayrıca İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde bir semte adını da vermiştir. Tarlabaşı bulvarından başlayıp, Dolapdereye kadar inen caddenin adıdır.

Eserleri

Hayyam, astronomi, cebir ve geometri ile ilgili birçok eser yazmıştır.

Rubaiyat

Fiil-Berahin Ala Mesail-Cebr Vel-Mukabele

Risale fi Şerhi Maeşkale min Müsadereti Kitabı Oklides

Muhtasar fit-Yab'iyat

[[Risale fi Külliyetril-Vücudu]

Risalet-il-Keun vet-Teklif

Mükilat-ül hisab

Mizan-ül Hikme

Levazım-ül-Emkine

Kitab-ül Şifa

Risale Fiha el-ihtiyal li-marifati Midar-iz Zehep vel-fiddati-fi cismin mürekkebi

Nevruz names

Ravdat-ül-klüb

Risale-in vücudiye

Link to comment
Share on other sites

Şarap sonsuz hayat kaynağıdir, iç;

Gençlik sevincinin pınarıdır, iç;

Gamı yakar eritir ateş gibi,

Sağlık sularından şifalıdır, iç.

Can bir şaraptır, insan onun destisi;

Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi.

Hayyam, bilir misin nedir bu ölümü varlık:

Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.

Dünyada akla değer veren yok madem,

Aklı az olanın parası çok madem,

Getir şu şarabı, alın aklımızı:

Belki böyle beğenir bizi el alem!

Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;

Halden anlar bir dost gelip falı görünce;

Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:

Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece.

Bahar geldi; başka bir şey istemem kafamda;

Hele akla hiç yer vermem bahar soframda;

Şarap, seninleyim bu mevsim, koru beni:

Söğüt ağacı, sen de ser gölgeni altıma.

Gece, gül bahçesinde ararken seni,

Gülden gelen kokun sarhoş etti beni;

Seni anlatmaya başlayınca güle

Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.

Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi;

Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi;

Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar,

Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi.

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,

Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi;

Biri iyinin kötünün aslını bilir,

Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini.

Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok;

Öyle büyük bir inci ki bu büyük sır delen yok;

Herkes aklına eseni söylemiş durmuş,

İşin kaynağına giden yolu bulan yok.

Seher yeli eser yırtar eteğini gülün

Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün

Sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler

Kopup dallarından toprak olmadalar her gün.

Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.

Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.

Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.

Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.

Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil;

Erdiğim sırları söylemek elimde değil;

Aklım düşüncenin derin denizlerinden

Bir inci çıkardı ki delmek elimde değil.

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;

Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;

Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;

Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.

Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;

Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.

Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,

Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.

Felek doğruyu eğriyi tartaydı,

Her işine güzel demek kolaydı.

Böyle mi yaşardı iyiler dünyada,

Evrenin özü doğruluk olaydı?

Açılmaz kapıları açmanız mı gerek?

Dünyada insanca yaşamanız mı gerek?

Bırakın öyleyse iki dünyayı birden:

Ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek!

Gönlümün dilediği gül yüzüne bakmak;

Elimin özlediği kadehi kavramak.

Her zerrem nasibini almalı dünyadan

Yarın güle kavuşturmadan beni toprak.

Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece;

Ben nerde, görmediğim koca deniz nerde!

Böyle diyen gönül denize kavuşunca

Baktı kendinden başka şey yok görünürde.

Dün gece usul boylu sevgilim ve ben,

Bir kıyıda gül rengi şarap içerken;

Sedefli bir kabuk açıldı karşımızda;

Sabah müjdecisi çıkıverdi içinden.

Eşi dostu verdik birer birer toprağa;

Kiminden bir taş bile kalmadı ortada.

Sen, yorgun katır, hala bu kalleş çöldesin;

Sırtında bunca yük, yürü bakalım hala.

Dert içinde sevinci bul da yaşa;

Haksız düzende haklı ol da yaşa;

Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,

Varından yoğundan kurtul da yaşa.

Link to comment
Share on other sites

AŞK

Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben

Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben

Perde ardında sen ben dedikodusu var amma...

Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben

Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun

Dünya esen yel üstüne kuruldu..

Varlığımız iki yokluk arasındadır

Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin

Medresede söz vardır tekkede de hal

Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de

İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi

Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir

Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak

Yarını düşünmen beyhude bir heves

Bir çok kişiden arda kalanlar

Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin...

ÖMER HAYYAM

Link to comment
Share on other sites

DAL GONCAYI BİR SABAH

Dal goncayı bir sabah açılmış buldu,

Gül melteme bir masal deyip savruldu

Dünyada vefasızlığa bak; on günde

Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.

Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam

Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam

Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;

Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.

ÖMER HAYYAM

Link to comment
Share on other sites

Ömer Hayyam çok büyük bir tasavvuf ustasıdır aynı zamanda. lütfen tasavvuf terimlerini de inceleyip şiirlerine o gözle bakınız. rindane tarzda şiir yazsa da doğunun en büyük şairlerinden biridir.

Link to comment
Share on other sites

şiirlerini severek okurum herzaman.Ama okurken o zamanı göz önüne alın mutlaka şimdiki şartlarda değerlendirmeyin.O zamanın yasaları kanunları hissetikleriyle okuyun. O zaman daha iyi anlaşılıyor.

mesela diyorki :

sen sofusun, hep dinden dem vurursun

banada sapık,dinsiz der durursun

peki, ben ne görünüyorsam oyum

ya sen? ne görünüyorsan omusun?

o zamanlar din her işe alet ediliyordu insanlar "suç" ları din perdesi arkasına saklıyorlardı. Böyle bakıldığında her şiirinde o döneme ait bir iğneleme bir başkaldırış vardır.

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...