Jump to content

Aşk Şiirleri, ---> Sevdiğim şiirler


AegeaN BluE

Recommended Posts

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider

bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında

Yanlış adreslerdeydik, kimliksizdik belki

sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar

Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı

üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri

kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu

sustuğun yerde birşeyler kırılıyor

bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun

adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına

öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor

bir de seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları

belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar

geriye mapusaneler kalır, paslı soğuklar

adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız

yüreğimize alırız onları, ısıtırız

gardiyan olmayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma, üşürsün

bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında

durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler

ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde

menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri

bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak

yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman

sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere

bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun

isyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim

sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın

devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür

bir tufan olurum sustuğun her yerde

Ahmet Telli

BEN SANA MECBURUM

ben sana mecburum bilemezsin

adını mıh gibi aklımda tutuyorum

büyüdükçe büyüyor gözlerin

ben sana mecburum bilemezsin

içimi seninle ısıtıyorum

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor

bu şehir o eski istanbul mudur

karanlıkta bulutlar parçalanıyor

sokak lambaları birden yanıyor

kaldırımlarda yağmur kokusu

ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur

insan bir akşam üstü ansızın yorulur

tutsak ustura ağzında yaşamaktan

kimi zaman ellerini kırar tutkusu

birkaç hayat çıkarır yaşamasından

hangi kapıyı çalsa kimi zaman

arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor

eski zamanlardan bir cuma çalıyor

durup köşe başında deliksiz dinlesem

sana kullanılmamış bir gök getirsem

haftalar ellerimde ufalanıyor

ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

ben sana mecburum sen yoksun

belki haziran'da mavi benekli çocuksun

ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden

belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun

bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor

belki körsün kırılmışsın telâş içindesin

kötü rüzgâr, saçlarını ******ürüyor

ne vakit bir yaşamak düşünsem

bu kurtlar sofrasında belki zor

ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden

ne vakit bir yaşamak düşünsem

sus deyip adınla başlıyorum

içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin

hayır başka türlü olmayacak

ben sana mecburum bilemezsin

Attila İlhan

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

gözlerin gözlerime değince

felâketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım

çöp gibi bir oğlan ipince

hayırsızın biriydi fikrimce

ne vakit karşımda görsem

öldüreceğimden korkardım

felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçkadan geçsem

limanda hep gemiler olurdu

ağaçlar kuş gibi gülerdi

bir rüzgâr aklımı alırdı

sessizce bir cigara yakardın

parmaklarımın ucunu yakardın

kirpiklerini eğerdin bakardın

üşürdüm içim ürperirdi

felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi

jezabel kan içinde yatardı

limandan bir gemi giderdi

sen kalkıp ona giderdin

benzin mum gibi giderdin

sabaha kadar kalırdın

hayırsızın biriydi fikrimce

güldü mü cenazeye benzerdi

hele seni kollarına aldı mı

felâketim olurdu ağlardım.

Attila İlhan

YAĞMUR KAÇAĞI

elimden tut yoksa düşeceğim

yoksa bir bir yıldızlar düşecek

eğer şairsem beni tanırsan

yağmurdan korktuğumu bilirsen

gözlerim aklına gelirse

elimden tut yoksa düşeceğim

yağmur beni ******ürecek yoksa beni

geceleri bir çarpıntı duyarsan

telâş telâş yağmurdan kaçıyorum

sarayburnu'ndan geçiyorum

akşamsa eylül'se ıslanmışsam

beni görsen belki anlayamazsın

içlenir gizli gizli ağlarsın

eğer ben yalnızsam yanılmışsam

elimden tut yoksa düşeceğim

yağmur beni ******ürecek yoksa beni

Attila İlhan

BANA KARA DİYEN DİLBER

Bana "kara" diyen dilber

Gözlerin kara değil mi

Yüzünü sevdiren gelin

Kaşların kara değil mi

Boyun uzun belin ince

Yanakların olmuş konca

Salıverirsin kolunca

Beliğin ince değil mi

Utanırım akar terim

Güzellikte yok benzerin

En sevgili makbul yerin

Saçların kara değil mi

Beni "kara" diye yerme

Mevlam yaratmış hor görme

Ala göze siyah sürme

Çekilir kara değil mi

Hind'den Yemen'den çekilir

Gelir Bağdad'a dökülür

Türlü taama ekilir

Biber de kara değil mi

Göllere konan kuğunun

Kanadı beyaz çoğunun

Çöldeki Arap beyinin

Çadırı kara değil mi

İller de konup göçerler

Lale sümbül biçerler

Ağalar beyler içerler

Kahve de kara değil mi

Evlerinde sular akar

Güzelleri göze bakar

Hublar yanağına sokar

Sümbül de kara değil mi

Karac'oğlan der maşallah

Bir gün görürüm inşallah

Kara donludur Beytullah

Örtüsü kara değil mi

Karacaoğlan

DEĞİRMENDEN GELDİM BEYGİRİM YÜKLÜ

Değirmenden geldim beygirim yüklü

Şu kızı görenin del'olur aklı

On beş yaşında da kırk beş bölüklü

Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Birem birem toplıyayım odunu

Bilem dedim bilemedim adını

Albistan yanaklı Kürtler kadını

Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Bizim ilde urum olur uc olur

Sızılaşır bozkurtları ac olur

Bir yiğide emmi demek güc olur

Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Karac'oğlan derki n'olup n'olayım

Akan sularınan ben de geleyim

Sakal seni makkabınan yolayım

Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim

Karacaoğlan

GÜZEL NE GÜZEL OLMUŞSUN

Güzel ne güzel olmuşsun

Görülmeyi görülmeyi

Siyah zülfün halkalanmış

Örülmeyi örülmeyi

Mendilim yudum arıttım

Gülün dalında kuruttum

Adın ne idi unuttum

Sorulmayı sorulmayı

Seğirttim ardından yettim

Eğildim yüzünden öptüm

Adın bilirdim unuttum

Çağırmayı çağırmayı

Benim yarim bana küsmüş

Zülfünü gerdana dökmüş

Muhabbeti benden kesmiş

Sevilmeyi sevilmeyi

Çağır Karac'oğlan çağır

Taş düştüğü yerde ağır

Yiğit sevdiğinden soğur

Sarılmayı sarılmayı

Karacaoğlan

NEDENDİR DE KÖMÜR GÖZLÜM NEDENDİR

Nedendir de kömür gözlüm nedendir

Şu geceki benim uyumadığım

Çetin derler ayrılığın derdini

Ayrılık derdine doyamadığım

Dostun bahçesine yad eller dolmuş

Gülünü toplarken fidanın kırmış

Şurda bir kötünün koynuna girmiş

Şu benim sevmeğe kıyamadığım

Kömür gözlüm seni sevdim sakındım

İndim has bahçeye güller sokundum

Bilmiyorum nerelerde okundum

Bir belli haberin alamadığım

Karac'oğlan derki yandım ben öldüm

Her bir deliliği kendimde buldum

Dolanıp da kavil yerine geldim

Kavil yerlerinde bulamadığım

Karacaoğlan

TAHİR'LE ZÜHRE MESELESİ

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,

bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte

yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek

mesela kuzey kutbunu keşfe giderken

mesela denerken damarlarında bir serumu

ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin

ama o bunun farkında değildir

ayrılmak istemezsin dünyadan

ama o senden ayrılacak

yani sen elmayı seviyorsun diye

elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık

yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil

Nazım Hikmet

NE HASTA BEKLER SABAHI

Ne hasta bekler sabahı

Ne taze ölüyü mezar

Ne de şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar

Geçti istemem gelmeni

Yokluğunda buldum seni

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme artık neye yarar.

Necip Fazıl Kısakürek

LAVİNİA

Sana gitme demeyeceğim.

Üşüyorsun ceketimi al.

Günün en güzel saatleri bunlar.

Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,

İncinirsin

Sana gitme demeyeceğim,

Ama gitme, Lavinia.

Adını gizleyeceğim

Sen de bilme, Lavinia.

Özdemir Asaf

BEŞİNCİ MEKTUP

Ayrılık diye bir şey yok.

Bu bizim yalanımız.

Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.

Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

Güneş çoktan doğdu.

Uyanmış olmalısın.

Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?

Öyleyse ayrılmadık.

Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.

Önce beklemekten.

Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.

İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,

Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...

Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,

Kanunlara saygı göstermesini,

İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.

Ya o? Ya o?

İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,

Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,

Saadet bekliyor yaşamaktan.

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.

Aradıklarının çoğunu bulamamış,

Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak

Göçüp gidiyor bu dünyadan.

İşte yaşamak maceramız bu.

Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak

Ve yaşayıp beklerken ölmek!

Özleme bir diyeceğim yok.

O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.

O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.

O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı,

Yaşantımız özlemlerle güzel.

Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.

Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.

Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;

Seni özlediğim içindir.

Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;

Seni özlediğim içindir.

Yaşıyorsam; içimde umut varsa,

Yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

Ümit Yaşar OĞUZCAN

BİR GÜN

Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde

Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa

Bir sıcacık duyarsan üşüyen ellerinde

Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa

Bil ki seni düşünüyorum

Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, açıl

Örtün karanlıkları masmavi denizlerde

Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl

O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde

Bil ki seni bekliyorum

Bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak

Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar

Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak

Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar

Bil ki seni istiyorum

Gecelerden bir gece uyanırsan apansız

Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse

Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız

Ve bir gün kalbimde bir sarı çiçek biterse

Bil ki seni seviyorum

Ümit Yaşar Oğuzcan

aşk dilencisi

sen her gece köşe başında,

paramparça urban;

kirli ellerinle, bir dilim ekmek için

avuç açan sefil insan.

inan ki farkımız yok birbirimizden,

belki sen, hayat boyu dileneceksin;

istediğin beş kuruşu biri vermez ise,

başka bir diyardan bir ikincisini

bekleyeceksin.

lakin ben; hayatta bir defa dilendim.

bir vefasızın aşkıydı, sevgisiydi derdim.

öylesine açık, öylesine boş kaldı ki elim,

yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.

Victor Hugo

Link to comment
Share on other sites

  • 3 hafta sonra ...

Necip Fazil Kisakurek

Beklenen

ne hasta bekler sabahı

ne taze ölüyü mezar

ne de şeytan bir günahı

seni beklediğim kadar

geçti istemem artık gelmeni

yokluğunda buldum seni

bırak vehmimde gölgeni

gelme artık neye yarar..

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...