Jump to content

Mavi Kizdan Siir istiyorum :)


exit

Recommended Posts

hehehe onu bultara yapmıştım gecenin bi vakti :wub: sana da yaparım canım benim. ama şimdi yemek yemem lazım. dönünce söz yazıcam bir tane. :D

Link to comment
Share on other sites

Vuslat Birikintileri

Titrek, yorgun, ürkek geçmişin

Yoksun kırıntılarında merhaba dedi gözlerin

İçimde terlemişliği avuçlarının ve

Yasemin baharı senli bir güneşin

Kızıl bir yemiş oldu tavanda hazan

Yüreğine uzanıverse ellerim

Çatlaklığında kaybolsam

Yorgun ayak izlerinin

Bir beden iki can

İki vals bir tango alametinde

Deniz silkindi uzaktan

Silkiniverdi yüreğim

Uzunca bir boş kalmışlıktan

Gün bulutları mora boyarken

Bile bile gecenin geleceğini o vakit

Sersem olsam senle bir boğaz esintisinde

İçime çeksem boynunun kokusunu

Yitip gitsem gözlerinin ikindisinde

Seni her düşünüşüm benzersiz bir sıla hasreti

Gelişini aralıksız gözlemek gibi

Vuslat birikintileri

“seni seviyorum”lu cümlelere başlamak istiyorum artık

ve hiç bitmesin istiyorum

canımdaki sen lekelenmeleri…

Mavikiz/ 25/11/06 / 18.00

buyrun paylaşın artık :D

Link to comment
Share on other sites

  • 1 yıl yıl...

Buraya hangi şiirlerimi koydum diye bakınırken bunu buldum :) Yahu bir de istek şiir yazdırmışsınız ya bana ne diyeyim size :D @exit sağolasın :)

Link to comment
Share on other sites

Eyvah ki ne eyvah! Dimağım o kadar zengin midir bilmiyorum ama siz şiir isterseniz ben de hikaye isterim :D Bu şiirler hikayeler üzerine kurulu çünkü. Buyrun bir hikaye anlatın, dizelere dökmesi benden... :)

Link to comment
Share on other sites

Eyvah ki ne eyvah! Dimağım o kadar zengin midir bilmiyorum ama siz şiir isterseniz ben de hikaye isterim :) Bu şiirler hikayeler üzerine kurulu çünkü. Buyrun bir hikaye anlatın, dizelere dökmesi benden... :)
AYRILIK HİKAYESİ

Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.

Bugün 2 yıldır ******ürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti, aslında bunda geç bile kalmıştı. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsız uyanış bitmeli... İçinde bir muhakeme başlamıştı, kendi kendine söyleniyordu:

"Ona da haksızlık etmek istemiyorum belki hatalı olan benim.... Bulunmaz Hint kumaşı değilim ya, görünüş olarak, hımmm, yakışıklı çocuk denilecek biri hiç değilim.... Ama yaptım, çok çalıştım bitmesin diye, kendimle, mantığımla çok kavga ettim, olmadı...."

Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, şimdi de bekletmemeliydi. İstanbul soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu. Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi : "bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor onlar bile ağlıyor halimize."

Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kadıköy iskelesine geldi. Her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmişti buluşma yerine. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü, şimdi midesindeki ağrı daha da artmıştı. Karşılama faslından sonra Beşiktaş'a gitme kararı aldılar, yolculuk sırasında hiç konuşmadılar; genç adam güneşin yokluğunda grileşen denize bakıyordu. Genç kız, arkadaşının bu durgunluğuna anlam verememişti, öyle ya nereden bilecekti bugün ayrılık çanlarını çaldığını.

"Üşüdüm" dedi genç kız. Bu, yolculuk boyunca edilen tek laftı. Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafe de oturdular, genç kız anlamıştı kendisine bir şey söylenmek istendiğinin...

- "Bana bir şey mi söylemek istiyorsun" dedi, genç adamın gözlerine bakarak. Genç adam gözlerini kaçırarak

- "Evet" şeklinde başını salladı. Genç kız daha da heyecanlanmıştı. Biraz da sinirlenerek

- "Söyle öyleyse ne diye bekliyorsun." Genç adam içini çektikten sonra

- "Sence biz nereye kadar gideceğiz, daha doğrusu biz iyi bir ikiliyiz"

- "Bunları sorma gereğini neden duydun." dedi genç kız. Genç adam söze başladı :

- "Bak canım bundan birkaç ay önce akşam saat 11:00 civarıydı sanırım, hatırladın mı? Genç kız

- "Evet hatırladım" dedi, ama genç adam genç kızın sözünü bitirmesini beklemeden

- "O akşam seni düşünüyordum, diğer akşamlarda olduğu gibi, senin için bir şiir yazmıştım. Onu o an sana okumak istemiştim, sana telefon açtığımda şiirimi bile dinlemeden "şimdi sırası mı canım ya, senin de işin gücün yok mu ?" demiştin bana. Biliyor musun o an bir kaç yumruk yedikten sonra kroki durumuna düşen bir boksör gibi olmuştum. Sessiz kalıp özür dileyerek telefonu kapatmıştım. Daha sonra bu şiiri benden hiç istememiştin. Ve bunun gibi bir çok defa tartışmamız oldu. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sen de gelmiş, Meral'in bana "sen şanslısın, Nalan sana bakar" sözüne karşılık sinirli bir edayla "aaaa, bana ne, işim yok da sana bakacağım, annen baksın." demiştin bunu da hatırladın mı?" Genç kız tekrar "evet" dedikten sonra şaşkın şaşkın

- "Evet ama bunları neden hatırlatıyorsun bilmiyorum. Biliyorsun benim kişiliğim böyle, duygusallığı sevmiyorum . Ve hasta bakıcı gibi göründüğümü de kimse söyleyemez." Genç adam güldü

- "Evet canım, bak burada haklısın, sen zaten olmak istesen bile bu kalbi taşıdığın müddetçe hasta bakıcı, hemşire falan olamazsın." Genç adam devam etti "bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj çektin, hiç, hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusallığı sevmeyebilirsin ama sen seni seven insanları mutlu etmeyi de sevmiyorsun, halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdığımdan beri her sabah, akşam, gece, yani seni andığım her saat tatlı sözcük mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben ak ile kara gibiyiz" Genç kız anlamıştı,

- "Yani ne istiyorsun, benden şair olmamı mı?" Genç adam tekrar gülümsedi içinden dün gece verdiği ayrılık kararının ne kadar doğru olduğunu düşünüyordu.

- "Hayır dedi şair olmanı istemiyorum zaten olamazsın da; yalnız biz ayrılmalıyız, ayrılırsak ikimiz içinde en hayırlısı bu olacak." Genç kız şaşırmıştı,

- "Neden ama, ben seni seviyorum, senin de beni sevdiğini sanıyordum." Genç adam iç çekerek

- "Hayır canım, sen esas beni sevdiğini sanıyorsun, eğer beni sevseydin şimdi burada başka şeyler konuşuyor olurduk." Genç kızın gözleri yaşarmıştı, Genç adam cebinden çıkardığı mendili uzattı, genç kız göz yaşlarını silerek kesik bir sesle

- "Sen bilirsin, umarım beni başka biri için bırakmıyorsundur." Genç adam

- "Nasıl böyle bir şeyi düşünürsün, senden başka olmadı ve uzun süre de olacağını sanmıyorum."

Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları masada artık iki yabancı gibi duruyorlardı. İstanbul yağmurlarla yıkanırken yağmura iki sevgilinin umutları da karışıyordu.

Birkaç dakika sesiz oturduktan sonra genç kız

- "Kalkalım istersen" dedi. Genç adam

- "Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin. Genç kız

- "Tamam, o zaman sana mutluluklar dilerim" diyerek elini uzattı. Genç kızın sesi ve eli titriyordu genç adam

- "Arkadaş olarak beraberiz, ama sen istersen tabi" dedi. Genç kız

- "Evet" anlamında başını salladı ayrılırken son kez sarıldılar birbirlerine.

Genç kız uzaklaşırken, genç adam masada dondu kaldı. Vakit öğleni bulurken yağan yağmur yerini güneşe bırakmıştı, ama genç adam titriyordu. Onu titreten açan güneşe rağmen esen rüzgar mıydı, yoksa kalbindeki ayrılık acısı mıydı. Saatlerce dolaştı devamlı kendini sorguluyordu. Hatayı baştan yaptım diyordu, ama yaşadığı güzel günlerde olmuştu."Allah'ım" dedi "Allah'ım güç ver bana".

Dostlarını düşündü onların dediklerini düşündü. Arkadaşları sizler birbirine zıt insanlarsınız yol yakınken dönün bu yoldan dememiş miydiler. Tabi ya doğru olanı yapmıştı. Saatler geçtiğinde artık güneş yerini yıldızlara bırakmıştı, eve döndüğünde yürümekten bitap duruma düşmüştü. Kendisini karşılayan annesine hiçbir şey söylemeden kendi odasına gitti. Gece bir türlü bitmek bilmiyordu anıların ağırlığı altında eziliyordu genç adam, ama sabah erken kalkıp ajansa gidecekti, bunun için uyuması gerekiyordu.

Birkaç saat sonra genç adam uykuya dalmayı başarmıştı ve sabah 7'de saatin zırlamasıyla uyandı genç adam. Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı, mesaj ve 10 tane cevapsız arama vardı. Genç adam yorgun olduğu için duymamıştı telefonunun sesini. Cevapsız arama ve mesaj canımcım'dan gelmişti, canımcım onun Nalan'a taktığı isimdi, heyacanla mesajı açtı mesajda şunlar yazıyordu...

"Sadece, onları sevmeyi sevdim. Hepsini onlarsız yaşadım da, bir seni sensiz yaşayamıyorum Bu aşkı tek kalpte taşıyamıyorum. Sana yemin güzel gözlüm, bir tek seni sevdim. Ve seni severek öleceğim, ELVEDA BIRTANEM......."

Evet, genç adam şaşırmıştı, mesajın geliş saatine baktı, sabahın beşini gösteriyordu. Güldü, kahkahalar atarak güldü, onu tanıdığı ve arkadaş olduğu günden beri ilk defa bir şiir alıyordu ve ilk defa bu saatte aranıyordu.... Heyecanla hızlı arama yaptı, çalan telefonu yabancı bir ses açtı. Genç adam

- "Nalan ile görüşebilir miyim" dedi. Fakat karşıdaki ağlıyordu, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu;

- "Ben onun annesiyim yavrum, canım kızım bu sabah intihar etti. Gece odasında birilerini arayıp durdu, sabah odasının ışığını sönmemiş görünce merak ederek odasına girdim, ama yavrum kendini asmıştı."

Genç adam beyninden vurulmuşa döndü. Bir gün önceki mide ağrısının iki katını çekiyordu şimdi. Olduğu yere yığılıp kaldı......

Birkaç ay sonra... İki doktor konuşur. Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyor ....

- aaa o mu, üç ay önce getirdiler, elindeki cep telefonunu hiç bırakmıyor, kendisi yüzünden bir genç kız intihar etmiş, o günden sonra o cep telefonu her zaman elinde devamlı bir şeyler yazıp birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim o uyurken gönderdiği numarayı aradım hayret ki numara 3 ay önce iptal edilmiş, ve gelen mesajlarda bir şiir:

"Sadece onları sevmeyi sevdim Hepsini onlarsız yaşadım da Bir seni sensiz yaşayamıyorum. Bu aşkı tek kalpte taşıyamıyorum. Sana yemin güzel gözlüm, bir tek seni sevdim. Ve seni severek öleceğim, ELVEDA BİRTANEM......."

Beni anlatan yanları var.. Onun için çok seviyorum bu hikayeyi..

Şiir olarak daha güzel olur heralde :) Hele sen yazarsan.. :) Sesli de olabilir yani. Sorun değil :shiftyninja:

Link to comment
Share on other sites

GÖNÜL SORGUSU

Bittiği yerde başlamış zaman

Akıp giderken gün iskeleden

Toz bulutları yağmaya başlamış

Büyük bir imparatorluğun başşehrinden

Aldırma gelmiş yaşlara yaram

Gittiği yerden acır hüzzam

Kimliğin, adresin, vergi numarasının hatta

Bırakıldığı büyük kadın sancısı

Masadaki çatlak ahşap boyasına sızan

Güneş pırıltısı yıldız karanlığına bırakınca sevdayı

Aşk hareminin gül bahçesine sığmamış nöbet ikindisi

Tekmil neşesi, sabah köşesi kahvesi

Yansıların bırakılacağı yüz ifadesinden

Vazgeçmiş bir ilkbahar yenilgisi

Hangi şarkıya yüz sürse ten belirtisi

Şiiri kalmış bir yerlerde

Bir yerlerde yarımlığının ürpertisi

İşitmekten gelivermiş sicimle dostluk

Ve Tanrı’ya borcunu teslim etmiş yürek

Konuşabilse tekrar tez gelecekmiş

Gitmiş…Enkazı toplayamamış kazma, kürek

Kelime-i Şahadeti yazamamışlıktan olsa gerek

“Sevdim” diyememiş, son nefesi adamda kalmış

Odanın dört yanı buz, yüzün her yanı güz

Beyaz önlüklerde duramamış göz

Aklının her yanı kadında kalmış

Aşk dersi bitmiş ziller çalmış

Kopya çekerken yakalanmış adam

Okuldan atılmış evinden satılmış

İlanları hazırlamaya başlarken söz

Yüreği kendi kanını kendine batırmış

Yakmış günleri kendini bitirmiş

Bitmemiş gitmiş gönül sorgusu…

Mavi Kız

04/10/2008 (22.42)

Olacak mı olmayacak mı derken çıkan bunlar oldu... Umarım beğenilir :shiftyninja:

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...