Jump to content

resimlerle şiirler, şarkılar, yazılar


Sisyphos

Recommended Posts

Otuzbeşime bastım geçen hafta... İlk yan bitti: Hayat: 1... Ben: 0... Ama belliydi böyle olacağı... Nicedir başlamıştı belirtiler:

Yolda çocuklar "Amca şu to­pu atıversene" diye seslendik­lerinde kuşkulanmıştım ilkin...

Sonra saçlarımdaki beyaz tel­ler tescilledi yarı yolun ufukta göründüğünü...

Baktım, lise fotoğraflarım sa­rarmış, sınıf arkadaşlarım yaş­lanmış. Eş dost sohbetlerinde sağlık ve çocuk konuşulur ol­muş... seyahat ve aşk yerine...

Gök gibi gürlemeye alışkın müzik setimin ses düğmesini kısar olmuşum, içindeki uçurt­manın ipini cekercesine...

"Bizim zamanımızda" diye başlayan nu­tuklar atmaya başlamışım mezuniyet törenle­rinde -hayret! daha dün değil miydi benimkisi?

Yıllar yılı dudak büktüğüm 'ölümden son­ra hayat masalları' na kulak kabartmaya baş­lamışım gizliden gizliye...

İple çektiğim haziranlara sırt çevirmişim.

Yaşamın orta sahasına girmişim... irkilmişim...

* * *

Ruhumun ikizleri yine çekiştiriyorlar kol­larımdan.

Biri, "Daha ne gördün ki" diyor yüzünde papatyalarla; "Asıl şimdi başlıyor hayat,..! Bundan sonrası rahat!"

Lakin, "Buydu işte görüp göreceğim" diye efkarlanıyor öteki... "2. yarı geçer hızla/yaşla­nırsın zamanla..."

Yaşı genç olanlar 35'e uzak durduklarını sanarak, "sahi oldu mu o kadar? Hiç göstermiyorsun" tesellisindeler...

35'le çoktan tanış olanlarsa "hayata hoşgeldin" pankartıyla karşılamadalar... ilk yan sa­dece bir ısınmaymış meğer: Asıl ikinci yarıda anlaşılırmış tadı, hayatın... kavganın... aşkın...

Bense şaşkın... devre arası bilancolarındayım:

Son dönemde, kimbilir kaç eski anıyı yaralı ele geçirdim, belleğimin derinliklerinde..?

Kimbilir kaç kez kendime yakalandım, kendimden kaçarken... ve sustum vicdan sor­gularında... Aksisedamla bile dertleşmedim.

Meğer ne yaman serüvenmiş hayat?

Bazen yediveren gülleri gibi bereketli... Sanki hayat değil, Körfez Krizi mübarek: Bir koyup, beş alıyorsun... Yaşıyor, seviyor ve se­viliyorsun...

Bazense kıtlıktan kırılıyor ortalık...şaşıp kalıyorsun...

Oysa -herkes bilmezden gelse de-skoru belli oyunun:

30'larda dedeni ve nineni kaybe­diyorsun. 40'lannda anneni ve ba­bam... ve 70'inde kendini...

* * *

Şimdi devre arası/yolun yarısı...

Bugüne dek ancak tanıştık hayat­la...

Ben O'na kendimi tanıttım... O bana kendimi...

Göğsüme madalya gibi dizdim hatalarımı... (Zaferlerim onlar be­nim... Olgunluğumun yapıtaşları...)

...Ve derin bir yara gibi sakladım başarılarımı... Asansör çıkarken yukarı, dönüp bakmadım aşağı... Dönmesin diye başım...

Ben istikballe arkadaşım...

* * *

Ne var ki yarım her şey... Hayat da yarım, sevdalar da... Daha diyeti ödenmedi sevinçle­rin... ihanetlerin hesabı sorulamadı... Nazım'ın dediği gibi "kopardım portakalı dalın­dan/ Ama kabuğu soyulamadı/ Sevdalara do­yulamadı..."

"Doydum" diyen görmedim ki zaten ben...

Hiç doyulmaz ki zaten...

Lakin gel de zamana anlat bunu...

Sahi nedir bu telaş, bu kin? Sanki ölüye can yetiştireceksin..

* * *

Baktım ki ikinci yan kapıda... ve hayatın ceza sahası yakın...

Doldurdum bir kara kutuya 35 yılın hesabını. Acılar, sancılar bir çekmecede, sevdalar diğerinde... Bir yerde hüzünler ve korkular, bir üstte sevinçler ve zaferler... Kat kat, dizi dizi dizdim kullanılmış takvimlerimi...

Sabırla kapattım kutuyu, sevgiyle mühürledim ağzını...

İlk yarı bilançom o benim:

Yangında ilk kurtarılacak... kazada ilk açı­lacak...

Yarımlar tam olduğunda kara kutuyu açıp bakanlar teşhis, koyacaklar halime... "Çok mutlu olmuş, fazla yüksekten uçmuş zavallı" diyecekler, ya da "sebepsiz alçalmış... Bile bi­le vurmuş kendini dağlara..."

Fakat kara kutu ancak bir kısmını söyleye­cek hikayenin...

Kalanı benimle gelecek...

Dağların yamaçlarına savuracağım en mahrem hatıralarımı...

Reyhanlar saklayacak sırlarımı..

Skoru bir tek Ege'nin sulan bilecek... Deni­ze kavuşabilirse eğer içimdeki nehir... Hayat: 0... Ben: l

Can Dündar

Link to comment
Share on other sites

  • Replies 137
  • Created
  • Last Reply

O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...

Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...

O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...

sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,

ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...

dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...

hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse...

elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse,

kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...

her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa...

bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,

iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...

iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...

eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...

mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...

kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...

özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...

hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...

O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...

ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...

gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;

bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine...

uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...

dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,

nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...

kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...

gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...

Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...

...o halde bugün sizin gününüz!..

"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.

Link to comment
Share on other sites

çok sağol alonesoldier:) Can Dündar yazılarını her zaman ilgiyle takip ettim. bu da çok sevdiğim yazılarından biri. bu paylaşımlar her zaman devam eder umarım. Can Dündar'ın güzel yazıları ile kendimizi bulalım ;)

Link to comment
Share on other sites

EĞER

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,

kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,

ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,

kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

CAN YÜCEL

Link to comment
Share on other sites

  • 3 hafta sonra ...

meldywj6.jpg

Sustum!

Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!

kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...

yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime

kimse duymuyor...

sustum

sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir

yaraları yalayan rüzgar

sokaklarında kahrolduğum şehir

gözlerim konuşuyor yalnız!

sustum!

bin ah sürüp dudaklarıma

ne kadar susulacaksa o kadar sustum!

sustu benimle deniz,

sustu deli dalgalar, sustu martılar...

umutlarımı sarıp rüzgarlara

uzaklara savuruyorum her gece

yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne

kimse görmüyor...

saçı ağarmış hayaller

nemli kirpiklerle

bulutlandığında gözlerim

gökte şimşek olup çakıyorum

kimse görmüyor...

Sustum!

tuz basıp yaralarıma!

sustum

içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi

yaslanıp yalnızlığın duvarına

gül döküp kalabalıklara

kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece

kimse bilmiyor...

sustum!

sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak

acılar konuşuyor şimdi yalnız

yaralı gönlümün sızıları konuşuyor

tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir

atıyorum uçurumlardan

kimse görmüyor

sustum!

saçlarını kokluyorum rüzgarların

dudaklarından öpüyorum hayatı

içimde incecik bir sevgi ürperiyor

sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme

gelmiyor beklediğim bahar

yaralar merhem tutmuyor

gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara

mendil silmiyor

yağmur dinmiyor

sevdiğim bilmiyor

sustum!

sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman

sustum

yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata

kimse duymuyor

sustum!

İçimdeki dalgalar kabardıkça volkanlar gibi

sustum

sustu dudaklarım, sustu gözyaşlarım

sustu gözlerimdeki şiir

gönlümdeki nehir

bulutlar haykırdı isyanımı

şimşekler haykırdı

sadece ben duydum

sadece ben

ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat

kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi

yaralar merhem tutmuyor

geceler avutmuyor

ben sustum

acılarım konuşuyor yalnız

ben sustum!

susmuyor yüreğimi kavuran kasırga

pencereme vuran yağmur damlaları

susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar

gelmiyor bahar

kuşlar sevinmiyor

yıldızlar küs

ay üzgün

güneş doğmuyor

acılar dinmiyor

içimde binlerce şiir kanıyor her gece

kimse bilmiyor

sustum!

sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,

sustu hayat

sustu zaman

acılar konuşuyor yalnız

acılarım konuşuyor

kimse duymuyor...

duymuyor...

duymu...

duy...

Yazan : Nuri Can

Link to comment
Share on other sites

kendineiyibak8wh.jpg

Kendine İyi Bak

Kendine İyi Bak

"Kendine iyi bak" bir "veda" degil "elveda" cumlesidir cogu zaman. O uc

kelimeden cok daha fazlasini gizler icinde...

"Kendine iyi bak. cunku bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim.

Istesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden

sonra da mutlu olmani istiyorum. Olurda bir gun donersem seni iyi bulmak

istiyorum."

"Kendine iyi bak. cunku bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda

sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni dusunme. cunku ben de

seni dusunmeyecegim artik. Arama sakin beni, yazma, cunku ben yazmayacagim.

Sil beni yureginden, cunku ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan guzel

seyler hatirina sana yurekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha

donmemek uzere gidiyorum."

"Kendine iyi bak. Aramizda gecen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu

bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem cok onemli degil, iyi oldugunu

varsayacagim ben. Seni bir daha asla gormemek uzere gidiyorum ben, seni

kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin

benden sonra, o yuzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, cok da fazla

umursamiyorum."

Kendine iyi bak, derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla

soylerler bunu. cunku onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay

kolay kopamaz onlar, surec cok aci vericidir, yurek parcaliyicidir. Her

seferinde azalan umutlarla geri doner ve yine "Kendine Iyi Bak" gozleriyle

ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tukeninceye kadar..

*Taki son elveda mezar sessizligine burunuceye kadar*

Tutkunun otesinde sevenler, bir kez "Kendine Iyi Bak" derler ve giderler.

Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine olumu yeglerler. Onlar bu aciyi bir

kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler.

Kendine iyi bak, derler ve giderler. Bu sozlerin icinde ihanet yok, hic bir

zaman olamaz derler ve giderler. En buyuk ihanet degil midir aslinda seni

seveni, ihtiyaci olani yuzustu birakip gitmek.

Kendine iyi bak, derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler.

Seni parcalara ayirip, en buyuk parcayi yanlarina alip giderler. Seni senden

alip giderler. Daha kotusu suclayamazsin onlari tum bunlar icin. Kendine

iyi bak deyip gidenin gecerli bir nedeni vardir elbet. Suclatmaz kendini.

Savasmadiklari icin kizarsin ama suclayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri

icin kizarsin ama suclayamazsin.

*Yenildigin icin kizarsin ama suclayamazsin*

Ayriligin kacinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve

giderler. Elinden umutlarini, duslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek

anilari birakirlar geride, bir de hatirladikca gozyaslarina bogulasin diye

unutulmayan nagmeler. Arkalarina bakmadan cekip giderler eger yalniz

kalmissan, cunku insafsizliklarini gormek istemezler. Hersey o saniye orada

bitsin, kapansin bu sayfa isterler.

"Bitti" diyemedikleri icin , kendine iyi bak derler.

"Kirildim ve affedemiyorum" diyemedikleri icin kendine iyi bak derler.

"Seni istemiyorum artik, hayatimdan cikaracagim ama bil ki hic

unutmayacagim" diyemedikleri icin kendine iyi bak derler.

"Biliyorum cok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum" diyemedikleri icin

kendine iyi bak derler.

Vicdanlarini rahatlatmak icin kendine iyi bak derler, cunku o kan uzun sure

akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir,

bilirler.

Kendine iyi bak bir noktadir cogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece

kotulukler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin....

*Sen gozumdeki isik, dudagimdaki tebessum, sen icimdeki sevincssin. Sen

hayatima renk katan, sen yuregimdeki carpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen

yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gonul yoldasim, sen bir tanesin.

Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma. Keske boyle yasanmasaydi bazi

seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem.. Keske

dondurebilsek zamani geriye. Keske bugunku aklimizla yasasak herseyi bastan.

Nafile...Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken,

ben nasil tam olurum? Senden kalan boslugu kimlerle doldururum? Savassak

aramiza giren seytanla olmaz mi? Hani buyuk asklar her turlu engeli asardi,

hani gercek dostluklar her sinavi gecerdi, hani sevgi eninde sonunda

kazanirdi? Hani hayatta hic kirlenmeyecek degerler vardi? Hani en buyuk

zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi? Bunlarin hepsi yalan

mi?... Sahiden..., gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Peki o zaman...

Senin istedigin gibi olsun... oyleyse...Sen de "Kendine Iyi Bak."

Yazar bilinmiyor

Link to comment
Share on other sites

36756_kriz1_4.jpg

Bu yeni sayfayı senin için susuyorum,

Bak şiirim geldi...

Son belki, belki sonlardan biri yine...

Bilinmezliklerim küskün,

Şımarık bir dolu keşkeler ağzımın bir yerlerinde...

Bu Eylül sessizliği pişmanlıklarda karar kılmış,

Yapraklar düşerken

Yoluna düşmüşüm,

Sonra düşmüşüm kaldıranım yok...

Ayağıma takılan tüm taşlarda el emeğim varmış meğer...

Kendi coğrafyanda kaybettin beni..

Kendimi her buluşumda

Kaybettim seni...

Kelimelerle çürütüyorum şimdi

Adına biriken acıları,

Şarkılar söylüyorum tuhaf makamlarda,

Oysa bilmez miyim

Sen en sağır yarasın içimde,

İçimin en dilsiz yerlerinde...

Yarım elma gönül almanın

bağışlayıcı büyüklüğüne bile dargınım şimdi...

Gördüğün rüyalarda artık olmayışıma sitem bile edebilirim...

Her şeye küfredebilirim hatta, neden aramadan...

‘’Ben böyle değildim yaşarken oldum’’ diyen bir şarkıyı alkışlayabilirim ayakta..

Ölüm kriziyim şimdi, gelsem ne fayda..

Bir kin fırtınası göremediğim gözlerinde okuduğum,

Rakılar ağlıyor yudum yudum,

ve sensizliğin sarhoşluğu ayılmıyor...

Kırgın duygularla dolu cepler de

kolay kolay boşalmıyor üstelik...

Hiçbir gece hazır değilse de ansızın gidişlerine,

artık biliyorum,

hoşçakalımsı bir fısıltı duraksanmaz,

ve yanlış olan benim aslında

böyle sevmek bağışlanmaz..

By CriminaL

''Çileyse çekerim,

kaderse güler geçerim..

kahpedir dünya..''

Link to comment
Share on other sites

tahirzhrets8.jpg

Tahir'le Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,

Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte

Yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek

Mesela kuzey kutbunu kefe giderken

Mesela denerken damarlarında bir serumu

Ömek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin

Ama o bunun farkında değildir

Ayrılmak istemezsin dünyadan

Ama o senden ayrılacak

Yani sen elmayı seviyorsun diye

Elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık

Yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nazım Hikmet

Link to comment
Share on other sites

bir gün gittim..

geride yığınla soru işareti bırakarak

yanıtlamaya vaktim yoktu

geç kalmıştım hayata, uçtum kanatlarımı takarak.

9523herkesiaffettim.jpg

bir gün gittim..

dönüp arkama bakmadım bile bir kez

nelerden vazgeçtiğimi görmek istemedim

istemedim kimseyi bir kez daha yıkmak

zaten ben gelmeyi de istemedim ki

bir gün gittim..

hala kulaklarımda yankılanan; bir araba kapısı vuruşuyla çıktım o fotoğraftaki kareden

o kareki beni yıllarca kendimden uzağa iten.

bir gün gittim..

gitmeler hiç bitmeyecekti; bildim

bildim de, bilmemezlikten geldim

zaten ben gördüm de, görmemezlikten geldim.

bir gün gittim..

asırlar uzağa

uzaklar soğukmuş

üşüdükçe anladım düştüğümü tuzağa.

bir gün gittim..

hiç hesabım kalmadı artık kendimle

sen de dahil

..herkesi affettim..

Link to comment
Share on other sites

kacmevsimgx3.jpg

Yoruldu bu yürek artık

Seni sevmekten, umut etmekten

Senin varlıqının olmadıqı bu şehirde varmışsın gibi yapmaktan

Uzaklarda olduqunu bile bile sevmekten, yoruldum

Kaç mevsim geçti seni seveli,

Kaç yazım Kış oldu biliyor musun?

Hep belki demekten hayatı erteledim.

Her yaqmur yaqdıqında milyonlarca damlanın

Sen olduqunu düşünerek kaç kere ıslandım biliyor musun

Varlıqını içimde hissetmek seninle ıslanmak için

Ne takvimler eskittim, ne çizgiler çektim günlere

Sana kavuşamayacaqımı bile bile

Aynaya baktıqımda tanımadıqım 1 ben var artık

Bilmediğim 1 yansıma

Farklı 1 soluk,Duyduğum ses ben deqil

Sana elveda derken kopan bir ben vardı sanki

Yabancıyım kendime, bu kente

Uzağım sana,varlıqına,gözlerimdeki seni göremeyen gözlerine

Sevmesen de aynı havayı teneffüs etmek yetiyordu sanki

Şimdi sensiz buralar sessiz

Yaqmurlar farklı, güneş farklı

Karanlıklarda kalmışım gel desem gelir misin.

Güneşimi, ayımı, yıldızlarımı

Ve en önemlisi SENİ bana verir misin...?

Link to comment
Share on other sites

herbz6.jpg

Anlatsalar Gülerdim

Dolanıp sokaklarda, arıyordum kendimi.

Tılsımın ne bilmedim, bana sen öğrettin sevmeyi.

Acılardan geçerken ne hissederse insan.

En fazla öyle bildim, ağlamaklı gülmeyi.

En uzak derinlikler dizlerimi geçmezmiş.

Anlatsalar gülerdim.

Aynı denizden yine geçsem,

yine aynı yolu seçerdim.

En uzak yıldızlar, gözlerinden geçermiş.

Anlatsalar gülerdim.

Bir daha gelsem bu dünyaya,

ben yine seni isterdim.

Her şeyim sensin,

her şeyim seni sevmemden geçer benim.

Link to comment
Share on other sites

adsz.jpg

Aşkmış..

İnsanı elden ayaktan düşüren hayat şakasıymış adı..

''Bu ne cüret'' demek var içimde..

Ahh içim..

hafızan ne kadar da derinmiş..

Gecelerin dili hala çözülmedi,

acıların da mevsimi sonbahar..

Sigaramı bile yakamıyorum,

seninle herşeyim kaybolmuş,

çakmağım dahil..

Sen de beni içinde kaybettin, niyeyse..

70'lik rakıya meze misali..

Sabah ayıldığında unuttun muhtemelen,

yada unuttuğun gün ayıldın kimbilir..

Temize çekilecek kelimelerin bile yok hala.

Senle başlayan cümlelerde

ben susmaya direnirken yorgun düştüm üstelik.

Ateşe verdiğin bu yüreği

daha ne kadar sabırla okşuyacağım bilmiyorum.

Sabır ilahi taktire boyun eğişmidir sence?

Vuslat öldümü desem,

avans mı vermiyor desem,

ne desem..

Ahh içim..

İçin ne kadar büyükmüş senin..

Bir dün de böyle bitmişti bir önceki gün,

yakamamıştım sigaramı,

ağlayamamıştım da..

Keşkelere haber salıp seni anmıştım,

sonra mazide kalan beni..

Eskidendi herşey..

çok eskiden..

Link to comment
Share on other sites

36756_sus1_1.jpg

Zamana bırakmak öylemi..

Kağıt kalem de bir yere kadar,

yazmanın içi dışı komple sessizlik telaşı..

Sakladığım ne çok şeyim var ama

hepsini anlatıyor gibiyim ordan bakınca..

Yazdım, sildim,

üzerini çizdim..

Ne gerek varsa giderken bile sevdim ben seni,

yemek yerken bile,

bakkaldan sigara alırken de hatta..

Önemli olan zamana bırakmak değil,

zamanla bırakmamaktı üstelik.

Ağrıma gidiyor,

Yaralarım kanıyor sus..

Nedir bu,

açıklama istemeye hakkım olan bu şey ne?

Bahaneler yağmurunda

sırılsıklam olmayı tercih etmiyorum bil.

Üşüyorum ayrıca, hava buz kesti yaz vakti.

Bu kader dedikleri şey sensen

neden bu acı tohumları yüzümde?

Büyüyüp serpilmesi için

özeniyorsun farkındayım.

Nasıl bir gururdur şimdi sana bu,

oyy oyy..

Her yeni sayfaları sana yazmakta ne böyle..

Bu aşk değil, aldanışımdır belki de..

Belki'siz yaşamlarda olmayı umarken..

Birde keşkeler vardı,

çok lazımmış gibi..

Zamanlamaları hep mükemmeldi üstelik.

Baş tacı yaptığım pişmanlıklarımın üzerine

İyi gittiler zehir tadında..

Doymuştum ama, neyse..

Zaman dediğin en büyük yalan biliyorum..

Şimdi ya gel,

ya da ben gidiyorum!

Link to comment
Share on other sites

gideceksin1uw.jpg

Dur demelerim fayda etmeyecek bu kez

bu kez dinlemeyeceksin gideceksin

senden tek istediğim

hani olur da aklına gelirsem eğer

gülümsemen

yüzünde gülümseme olarak kalmak istiyorum

gitme demeler yetmeyecek biliyorum

desem de gideceksin

yalvarsam da gelmezsin

senden istediğim şarkımız çalarsa ,

işitirsen bir yerlerde; durup dinlemen öylece dinlemen

ve sadece geçirdiğimiz güzel günleri düşünmen

bu gidişin gidiş değil

bu bakışın hayır değil

bu öpüşün mevsimi değil

bu bilmeler faydamı sanki

avutmuyor hiçbir şey artık sende anla

dindirmiyor yaramı

susturmuyor beni

durdurmuyor hiç

belki gözyaşı dökmüyorum ama

içimdeki haylaz durmuyor

daha hızlı çarpar oldu

daha bir özler oldu seni

gitme demeyeceğim

desem de gideceksin

atsam kendimi

düştüğüm zifiri karanlıktır sadece

tutsam ellerini çatlamış derilerdir

öpsem dudaklarını yitip de gidişlerimizdir

baksam gözlerine donuk iki renktir

bitti işte son çırpınışlarımızdı belki

yenik düştük zamana

bizde yenildik aşka

Link to comment
Share on other sites

iek4uu.jpg

bir koseye asılmıs gocugumdan damlayan nemli damlalardı

sogugu yuzume ceken

kahrolası bir zamandı sevmedigim simdi

ruzgarlı bir sehirden

kaydediyordum kendimden cevirdiklerimi

sonra bulduklarımla ogusturuyordum bulanana dek

kuruyordum saatleri saclarına dolanmaya

bir orasından bir burasından donmeye, kaybolmaya

gozluyordum arasından cicekleri

her nasıl oluyorsa bir baskaydı oradan

dunya cicek ,dunya fidan, dunya orman ...

umit tohum..

06-07-2006 - 09.50

Link to comment
Share on other sites

seniseviyordumwq5.jpg

Sana uzak kentlerden birinde, zamanin bir yerinde,seni ve senli gunleri animsatti aksam gunesi..

onca zamanin ustunde eskimeyen bir dusuncesin simdi.

insan hergun animsar mi ayni gozleri?

seni seviyordum ve senin haberin yoktu.

saclarini izliyordum uzaktan;

kulaginin arkasina dususu ve burnun,

herkesten baskaydi iste...

guldugun zaman yukari bakardin;

yukariya bakan basin ve gulen gozlerin vardi.

ne guzeldiler!!

sen bilmiyordun...

ben seni seviyordum...

kalbime sigmiyordu aklimdan gecenler.

duvarlara,vitrin camlarina,kaldirimlarara carpiyordu;

geri donuyordu cogalarak..

senin sesini duydugum masalarda erteliyordum herseyi.

her seyi erteleyisim oluyordun;

kalp agrisi oluyordun;

birlikte soludugumuz sokak isimleri oluyordun.

mevsimler degisiyor ve buyuyordun...

donemecler geciyor,kopruler goze aliyor ve bazen tekin olmayan sularin uzerinden atliyorduk..

cesurduk...

ufuk cizgisi maviydi,gunbatimi hep turuncu ve kirmiziydi tum karanfiller...

ben seni seviyordum..sen bilmiyordun

sevinclerim oluyordun arasira;

sen hic bilmiyordun..

sonra herhangi biri oldun..butun sevinclerim bittikten sonra..

yagmurlar yagdi serin haziran aksamlari;

derken bir gun uzaktan gordum seni..

saçların bana inat,başın herşeye meydan okuyarak işte yine aynı..

kalbimi acittin her zamanki gibi..

degistik saniyordum ve sen yine bilmiyordun.

simdi bunu anlatsa sana birileri.. kimbilir ?

ya da bos ver... bilme en iyisi...

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.


×
×
  • Create New...