Sisyphos Posted September 23, 2006 Share Posted September 23, 2006 Otuzbeşime bastım geçen hafta... İlk yan bitti: Hayat: 1... Ben: 0... Ama belliydi böyle olacağı... Nicedir başlamıştı belirtiler: Yolda çocuklar "Amca şu topu atıversene" diye seslendiklerinde kuşkulanmıştım ilkin... Sonra saçlarımdaki beyaz teller tescilledi yarı yolun ufukta göründüğünü... Baktım, lise fotoğraflarım sararmış, sınıf arkadaşlarım yaşlanmış. Eş dost sohbetlerinde sağlık ve çocuk konuşulur olmuş... seyahat ve aşk yerine... Gök gibi gürlemeye alışkın müzik setimin ses düğmesini kısar olmuşum, içindeki uçurtmanın ipini cekercesine... "Bizim zamanımızda" diye başlayan nutuklar atmaya başlamışım mezuniyet törenlerinde -hayret! daha dün değil miydi benimkisi? Yıllar yılı dudak büktüğüm 'ölümden sonra hayat masalları' na kulak kabartmaya başlamışım gizliden gizliye... İple çektiğim haziranlara sırt çevirmişim. Yaşamın orta sahasına girmişim... irkilmişim... * * * Ruhumun ikizleri yine çekiştiriyorlar kollarımdan. Biri, "Daha ne gördün ki" diyor yüzünde papatyalarla; "Asıl şimdi başlıyor hayat,..! Bundan sonrası rahat!" Lakin, "Buydu işte görüp göreceğim" diye efkarlanıyor öteki... "2. yarı geçer hızla/yaşlanırsın zamanla..." Yaşı genç olanlar 35'e uzak durduklarını sanarak, "sahi oldu mu o kadar? Hiç göstermiyorsun" tesellisindeler... 35'le çoktan tanış olanlarsa "hayata hoşgeldin" pankartıyla karşılamadalar... ilk yan sadece bir ısınmaymış meğer: Asıl ikinci yarıda anlaşılırmış tadı, hayatın... kavganın... aşkın... Bense şaşkın... devre arası bilancolarındayım: Son dönemde, kimbilir kaç eski anıyı yaralı ele geçirdim, belleğimin derinliklerinde..? Kimbilir kaç kez kendime yakalandım, kendimden kaçarken... ve sustum vicdan sorgularında... Aksisedamla bile dertleşmedim. Meğer ne yaman serüvenmiş hayat? Bazen yediveren gülleri gibi bereketli... Sanki hayat değil, Körfez Krizi mübarek: Bir koyup, beş alıyorsun... Yaşıyor, seviyor ve seviliyorsun... Bazense kıtlıktan kırılıyor ortalık...şaşıp kalıyorsun... Oysa -herkes bilmezden gelse de-skoru belli oyunun: 30'larda dedeni ve nineni kaybediyorsun. 40'lannda anneni ve babam... ve 70'inde kendini... * * * Şimdi devre arası/yolun yarısı... Bugüne dek ancak tanıştık hayatla... Ben O'na kendimi tanıttım... O bana kendimi... Göğsüme madalya gibi dizdim hatalarımı... (Zaferlerim onlar benim... Olgunluğumun yapıtaşları...) ...Ve derin bir yara gibi sakladım başarılarımı... Asansör çıkarken yukarı, dönüp bakmadım aşağı... Dönmesin diye başım... Ben istikballe arkadaşım... * * * Ne var ki yarım her şey... Hayat da yarım, sevdalar da... Daha diyeti ödenmedi sevinçlerin... ihanetlerin hesabı sorulamadı... Nazım'ın dediği gibi "kopardım portakalı dalından/ Ama kabuğu soyulamadı/ Sevdalara doyulamadı..." "Doydum" diyen görmedim ki zaten ben... Hiç doyulmaz ki zaten... Lakin gel de zamana anlat bunu... Sahi nedir bu telaş, bu kin? Sanki ölüye can yetiştireceksin.. * * * Baktım ki ikinci yan kapıda... ve hayatın ceza sahası yakın... Doldurdum bir kara kutuya 35 yılın hesabını. Acılar, sancılar bir çekmecede, sevdalar diğerinde... Bir yerde hüzünler ve korkular, bir üstte sevinçler ve zaferler... Kat kat, dizi dizi dizdim kullanılmış takvimlerimi... Sabırla kapattım kutuyu, sevgiyle mühürledim ağzını... İlk yarı bilançom o benim: Yangında ilk kurtarılacak... kazada ilk açılacak... Yarımlar tam olduğunda kara kutuyu açıp bakanlar teşhis, koyacaklar halime... "Çok mutlu olmuş, fazla yüksekten uçmuş zavallı" diyecekler, ya da "sebepsiz alçalmış... Bile bile vurmuş kendini dağlara..." Fakat kara kutu ancak bir kısmını söyleyecek hikayenin... Kalanı benimle gelecek... Dağların yamaçlarına savuracağım en mahrem hatıralarımı... Reyhanlar saklayacak sırlarımı.. Skoru bir tek Ege'nin sulan bilecek... Denize kavuşabilirse eğer içimdeki nehir... Hayat: 0... Ben: l Can Dündar Link to comment Share on other sites More sharing options...
Sisyphos Posted September 23, 2006 Author Share Posted September 23, 2006 O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa... bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız... kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde bugün sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz. Link to comment Share on other sites More sharing options...
tabele Posted September 23, 2006 Share Posted September 23, 2006 O sanırım yıllar önce burdaydı. Fakat şimdi aranmasına rağmen bulunamıyor... Link to comment Share on other sites More sharing options...
mavikiz Posted September 23, 2006 Share Posted September 23, 2006 çok sağol alonesoldier:) Can Dündar yazılarını her zaman ilgiyle takip ettim. bu da çok sevdiğim yazılarından biri. bu paylaşımlar her zaman devam eder umarım. Can Dündar'ın güzel yazıları ile kendimizi bulalım Link to comment Share on other sites More sharing options...
mavikiz Posted September 23, 2006 Share Posted September 23, 2006 EĞER O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! CAN YÜCEL Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Sustum! Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime kimse duymuyor... sustum sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir yaraları yalayan rüzgar sokaklarında kahrolduğum şehir gözlerim konuşuyor yalnız! sustum! bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor... saçı ağarmış hayaller nemli kirpiklerle bulutlandığında gözlerim gökte şimşek olup çakıyorum kimse görmüyor... Sustum! tuz basıp yaralarıma! sustum içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi yaslanıp yalnızlığın duvarına gül döküp kalabalıklara kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece kimse bilmiyor... sustum! sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak acılar konuşuyor şimdi yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir atıyorum uçurumlardan kimse görmüyor sustum! saçlarını kokluyorum rüzgarların dudaklarından öpüyorum hayatı içimde incecik bir sevgi ürperiyor sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme gelmiyor beklediğim bahar yaralar merhem tutmuyor gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara mendil silmiyor yağmur dinmiyor sevdiğim bilmiyor sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman sustum yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata kimse duymuyor sustum! İçimdeki dalgalar kabardıkça volkanlar gibi sustum sustu dudaklarım, sustu gözyaşlarım sustu gözlerimdeki şiir gönlümdeki nehir bulutlar haykırdı isyanımı şimşekler haykırdı sadece ben duydum sadece ben ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi yaralar merhem tutmuyor geceler avutmuyor ben sustum acılarım konuşuyor yalnız ben sustum! susmuyor yüreğimi kavuran kasırga pencereme vuran yağmur damlaları susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar gelmiyor bahar kuşlar sevinmiyor yıldızlar küs ay üzgün güneş doğmuyor acılar dinmiyor içimde binlerce şiir kanıyor her gece kimse bilmiyor sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu hayat sustu zaman acılar konuşuyor yalnız acılarım konuşuyor kimse duymuyor... duymuyor... duymu... duy... Yazan : Nuri Can Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Kendine İyi Bak Kendine İyi Bak "Kendine iyi bak" bir "veda" degil "elveda" cumlesidir cogu zaman. O uc kelimeden cok daha fazlasini gizler icinde... "Kendine iyi bak. cunku bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim. Istesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. Olurda bir gun donersem seni iyi bulmak istiyorum." "Kendine iyi bak. cunku bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni dusunme. cunku ben de seni dusunmeyecegim artik. Arama sakin beni, yazma, cunku ben yazmayacagim. Sil beni yureginden, cunku ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan guzel seyler hatirina sana yurekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha donmemek uzere gidiyorum." "Kendine iyi bak. Aramizda gecen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem cok onemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. Seni bir daha asla gormemek uzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yuzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, cok da fazla umursamiyorum." Kendine iyi bak, derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla soylerler bunu. cunku onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, surec cok aci vericidir, yurek parcaliyicidir. Her seferinde azalan umutlarla geri doner ve yine "Kendine Iyi Bak" gozleriyle ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tukeninceye kadar.. *Taki son elveda mezar sessizligine burunuceye kadar* Tutkunun otesinde sevenler, bir kez "Kendine Iyi Bak" derler ve giderler. Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine olumu yeglerler. Onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler. Kendine iyi bak, derler ve giderler. Bu sozlerin icinde ihanet yok, hic bir zaman olamaz derler ve giderler. En buyuk ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yuzustu birakip gitmek. Kendine iyi bak, derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler. Seni parcalara ayirip, en buyuk parcayi yanlarina alip giderler. Seni senden alip giderler. Daha kotusu suclayamazsin onlari tum bunlar icin. Kendine iyi bak deyip gidenin gecerli bir nedeni vardir elbet. Suclatmaz kendini. Savasmadiklari icin kizarsin ama suclayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri icin kizarsin ama suclayamazsin. *Yenildigin icin kizarsin ama suclayamazsin* Ayriligin kacinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve giderler. Elinden umutlarini, duslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikca gozyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler. Arkalarina bakmadan cekip giderler eger yalniz kalmissan, cunku insafsizliklarini gormek istemezler. Hersey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler. "Bitti" diyemedikleri icin , kendine iyi bak derler. "Kirildim ve affedemiyorum" diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. "Seni istemiyorum artik, hayatimdan cikaracagim ama bil ki hic unutmayacagim" diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. "Biliyorum cok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum" diyemedikleri icin kendine iyi bak derler. Vicdanlarini rahatlatmak icin kendine iyi bak derler, cunku o kan uzun sure akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir, bilirler. Kendine iyi bak bir noktadir cogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kotulukler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin.... *Sen gozumdeki isik, dudagimdaki tebessum, sen icimdeki sevincssin. Sen hayatima renk katan, sen yuregimdeki carpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gonul yoldasim, sen bir tanesin. Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma. Keske boyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem.. Keske dondurebilsek zamani geriye. Keske bugunku aklimizla yasasak herseyi bastan. Nafile...Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken, ben nasil tam olurum? Senden kalan boslugu kimlerle doldururum? Savassak aramiza giren seytanla olmaz mi? Hani buyuk asklar her turlu engeli asardi, hani gercek dostluklar her sinavi gecerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanirdi? Hani hayatta hic kirlenmeyecek degerler vardi? Hani en buyuk zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi? Bunlarin hepsi yalan mi?... Sahiden..., gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Peki o zaman... Senin istedigin gibi olsun... oyleyse...Sen de "Kendine Iyi Bak." Yazar bilinmiyor Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Bu yeni sayfayı senin için susuyorum, Bak şiirim geldi... Son belki, belki sonlardan biri yine... Bilinmezliklerim küskün, Şımarık bir dolu keşkeler ağzımın bir yerlerinde... Bu Eylül sessizliği pişmanlıklarda karar kılmış, Yapraklar düşerken Yoluna düşmüşüm, Sonra düşmüşüm kaldıranım yok... Ayağıma takılan tüm taşlarda el emeğim varmış meğer... Kendi coğrafyanda kaybettin beni.. Kendimi her buluşumda Kaybettim seni... Kelimelerle çürütüyorum şimdi Adına biriken acıları, Şarkılar söylüyorum tuhaf makamlarda, Oysa bilmez miyim Sen en sağır yarasın içimde, İçimin en dilsiz yerlerinde... Yarım elma gönül almanın bağışlayıcı büyüklüğüne bile dargınım şimdi... Gördüğün rüyalarda artık olmayışıma sitem bile edebilirim... Her şeye küfredebilirim hatta, neden aramadan... ‘’Ben böyle değildim yaşarken oldum’’ diyen bir şarkıyı alkışlayabilirim ayakta.. Ölüm kriziyim şimdi, gelsem ne fayda.. Bir kin fırtınası göremediğim gözlerinde okuduğum, Rakılar ağlıyor yudum yudum, ve sensizliğin sarhoşluğu ayılmıyor... Kırgın duygularla dolu cepler de kolay kolay boşalmıyor üstelik... Hiçbir gece hazır değilse de ansızın gidişlerine, artık biliyorum, hoşçakalımsı bir fısıltı duraksanmaz, ve yanlış olan benim aslında böyle sevmek bağışlanmaz.. By CriminaL ''Çileyse çekerim, kaderse güler geçerim.. kahpedir dünya..'' Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Tahir'le Zühre Meselesi Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte Yani yürekte. Mesela bir barikatta dövüşerek Mesela kuzey kutbunu kefe giderken Mesela denerken damarlarında bir serumu Ömek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin Ama o bunun farkında değildir Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o senden ayrılacak Yani sen elmayı seviyorsun diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Nazım Hikmet Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 bir gün gittim.. geride yığınla soru işareti bırakarak yanıtlamaya vaktim yoktu geç kalmıştım hayata, uçtum kanatlarımı takarak. bir gün gittim.. dönüp arkama bakmadım bile bir kez nelerden vazgeçtiğimi görmek istemedim istemedim kimseyi bir kez daha yıkmak zaten ben gelmeyi de istemedim ki bir gün gittim.. hala kulaklarımda yankılanan; bir araba kapısı vuruşuyla çıktım o fotoğraftaki kareden o kareki beni yıllarca kendimden uzağa iten. bir gün gittim.. gitmeler hiç bitmeyecekti; bildim bildim de, bilmemezlikten geldim zaten ben gördüm de, görmemezlikten geldim. bir gün gittim.. asırlar uzağa uzaklar soğukmuş üşüdükçe anladım düştüğümü tuzağa. bir gün gittim.. hiç hesabım kalmadı artık kendimle sen de dahil ..herkesi affettim.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Yoruldu bu yürek artık Seni sevmekten, umut etmekten Senin varlıqının olmadıqı bu şehirde varmışsın gibi yapmaktan Uzaklarda olduqunu bile bile sevmekten, yoruldum Kaç mevsim geçti seni seveli, Kaç yazım Kış oldu biliyor musun? Hep belki demekten hayatı erteledim. Her yaqmur yaqdıqında milyonlarca damlanın Sen olduqunu düşünerek kaç kere ıslandım biliyor musun Varlıqını içimde hissetmek seninle ıslanmak için Ne takvimler eskittim, ne çizgiler çektim günlere Sana kavuşamayacaqımı bile bile Aynaya baktıqımda tanımadıqım 1 ben var artık Bilmediğim 1 yansıma Farklı 1 soluk,Duyduğum ses ben deqil Sana elveda derken kopan bir ben vardı sanki Yabancıyım kendime, bu kente Uzağım sana,varlıqına,gözlerimdeki seni göremeyen gözlerine Sevmesen de aynı havayı teneffüs etmek yetiyordu sanki Şimdi sensiz buralar sessiz Yaqmurlar farklı, güneş farklı Karanlıklarda kalmışım gel desem gelir misin. Güneşimi, ayımı, yıldızlarımı Ve en önemlisi SENİ bana verir misin...? Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Sisyphos Posted October 11, 2006 Author Share Posted October 11, 2006 Sen aşıkmı oldun Criminal Güzel yazılar paylaşmışsın Teşekkürler Link to comment Share on other sites More sharing options...
BrightBlade Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Bu güzel Nazım Hikmet yapıtını hatırlattığın için ayrıca teşekkür etmek istedim. Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Link to comment Share on other sites More sharing options...
muselmansuffe Posted October 11, 2006 Share Posted October 11, 2006 Yani sen elmayı seviyorsun diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Bu sözün Nazım'a ait olduğunu biliyordum.. Ama bir şiirinde geçtiğini bilmiyordum.. Sağolasın Üstad..# Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 Sen aşıkmı oldun Criminal Güzel yazılar paylaşmışsın Teşekkürler aŞk Meşk Hikaye, Bi Güzellik var ki Sanat Şahane. hele hele şiir sanatı daha bi şahane Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 Anlatsalar Gülerdim Dolanıp sokaklarda, arıyordum kendimi. Tılsımın ne bilmedim, bana sen öğrettin sevmeyi. Acılardan geçerken ne hissederse insan. En fazla öyle bildim, ağlamaklı gülmeyi. En uzak derinlikler dizlerimi geçmezmiş. Anlatsalar gülerdim. Aynı denizden yine geçsem, yine aynı yolu seçerdim. En uzak yıldızlar, gözlerinden geçermiş. Anlatsalar gülerdim. Bir daha gelsem bu dünyaya, ben yine seni isterdim. Her şeyim sensin, her şeyim seni sevmemden geçer benim. Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 İki rayı gibiyiz bir tren yolunun yakın olması neyi değiştirir son istasyonun Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 “En kötü tarafı da ne, biliyor musun?” diyor.. “Kendini melek zannediyorsun. Melek olmaya çalışıyorsun. Bu da seni mahvediyor” " Kanatlarınızla vedalaşıyorsunuz. Özgürlüğe uçabilirsiniz artık.." Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 Aşkmış.. İnsanı elden ayaktan düşüren hayat şakasıymış adı.. ''Bu ne cüret'' demek var içimde.. Ahh içim.. hafızan ne kadar da derinmiş.. Gecelerin dili hala çözülmedi, acıların da mevsimi sonbahar.. Sigaramı bile yakamıyorum, seninle herşeyim kaybolmuş, çakmağım dahil.. Sen de beni içinde kaybettin, niyeyse.. 70'lik rakıya meze misali.. Sabah ayıldığında unuttun muhtemelen, yada unuttuğun gün ayıldın kimbilir.. Temize çekilecek kelimelerin bile yok hala. Senle başlayan cümlelerde ben susmaya direnirken yorgun düştüm üstelik. Ateşe verdiğin bu yüreği daha ne kadar sabırla okşuyacağım bilmiyorum. Sabır ilahi taktire boyun eğişmidir sence? Vuslat öldümü desem, avans mı vermiyor desem, ne desem.. Ahh içim.. İçin ne kadar büyükmüş senin.. Bir dün de böyle bitmişti bir önceki gün, yakamamıştım sigaramı, ağlayamamıştım da.. Keşkelere haber salıp seni anmıştım, sonra mazide kalan beni.. Eskidendi herşey.. çok eskiden.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 Zamana bırakmak öylemi.. Kağıt kalem de bir yere kadar, yazmanın içi dışı komple sessizlik telaşı.. Sakladığım ne çok şeyim var ama hepsini anlatıyor gibiyim ordan bakınca.. Yazdım, sildim, üzerini çizdim.. Ne gerek varsa giderken bile sevdim ben seni, yemek yerken bile, bakkaldan sigara alırken de hatta.. Önemli olan zamana bırakmak değil, zamanla bırakmamaktı üstelik. Ağrıma gidiyor, Yaralarım kanıyor sus.. Nedir bu, açıklama istemeye hakkım olan bu şey ne? Bahaneler yağmurunda sırılsıklam olmayı tercih etmiyorum bil. Üşüyorum ayrıca, hava buz kesti yaz vakti. Bu kader dedikleri şey sensen neden bu acı tohumları yüzümde? Büyüyüp serpilmesi için özeniyorsun farkındayım. Nasıl bir gururdur şimdi sana bu, oyy oyy.. Her yeni sayfaları sana yazmakta ne böyle.. Bu aşk değil, aldanışımdır belki de.. Belki'siz yaşamlarda olmayı umarken.. Birde keşkeler vardı, çok lazımmış gibi.. Zamanlamaları hep mükemmeldi üstelik. Baş tacı yaptığım pişmanlıklarımın üzerine İyi gittiler zehir tadında.. Doymuştum ama, neyse.. Zaman dediğin en büyük yalan biliyorum.. Şimdi ya gel, ya da ben gidiyorum! Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 Dur demelerim fayda etmeyecek bu kez bu kez dinlemeyeceksin gideceksin senden tek istediğim hani olur da aklına gelirsem eğer gülümsemen yüzünde gülümseme olarak kalmak istiyorum gitme demeler yetmeyecek biliyorum desem de gideceksin yalvarsam da gelmezsin senden istediğim şarkımız çalarsa , işitirsen bir yerlerde; durup dinlemen öylece dinlemen ve sadece geçirdiğimiz güzel günleri düşünmen bu gidişin gidiş değil bu bakışın hayır değil bu öpüşün mevsimi değil bu bilmeler faydamı sanki avutmuyor hiçbir şey artık sende anla dindirmiyor yaramı susturmuyor beni durdurmuyor hiç belki gözyaşı dökmüyorum ama içimdeki haylaz durmuyor daha hızlı çarpar oldu daha bir özler oldu seni gitme demeyeceğim desem de gideceksin atsam kendimi düştüğüm zifiri karanlıktır sadece tutsam ellerini çatlamış derilerdir öpsem dudaklarını yitip de gidişlerimizdir baksam gözlerine donuk iki renktir bitti işte son çırpınışlarımızdı belki yenik düştük zamana bizde yenildik aşka Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 bir koseye asılmıs gocugumdan damlayan nemli damlalardı sogugu yuzume ceken kahrolası bir zamandı sevmedigim simdi ruzgarlı bir sehirden kaydediyordum kendimden cevirdiklerimi sonra bulduklarımla ogusturuyordum bulanana dek kuruyordum saatleri saclarına dolanmaya bir orasından bir burasından donmeye, kaybolmaya gozluyordum arasından cicekleri her nasıl oluyorsa bir baskaydı oradan dunya cicek ,dunya fidan, dunya orman ... umit tohum.. 06-07-2006 - 09.50 Link to comment Share on other sites More sharing options...
CriminaL Posted October 12, 2006 Share Posted October 12, 2006 Sana uzak kentlerden birinde, zamanin bir yerinde,seni ve senli gunleri animsatti aksam gunesi.. onca zamanin ustunde eskimeyen bir dusuncesin simdi. insan hergun animsar mi ayni gozleri? seni seviyordum ve senin haberin yoktu. saclarini izliyordum uzaktan; kulaginin arkasina dususu ve burnun, herkesten baskaydi iste... guldugun zaman yukari bakardin; yukariya bakan basin ve gulen gozlerin vardi. ne guzeldiler!! sen bilmiyordun... ben seni seviyordum... kalbime sigmiyordu aklimdan gecenler. duvarlara,vitrin camlarina,kaldirimlarara carpiyordu; geri donuyordu cogalarak.. senin sesini duydugum masalarda erteliyordum herseyi. her seyi erteleyisim oluyordun; kalp agrisi oluyordun; birlikte soludugumuz sokak isimleri oluyordun. mevsimler degisiyor ve buyuyordun... donemecler geciyor,kopruler goze aliyor ve bazen tekin olmayan sularin uzerinden atliyorduk.. cesurduk... ufuk cizgisi maviydi,gunbatimi hep turuncu ve kirmiziydi tum karanfiller... ben seni seviyordum..sen bilmiyordun sevinclerim oluyordun arasira; sen hic bilmiyordun.. sonra herhangi biri oldun..butun sevinclerim bittikten sonra.. yagmurlar yagdi serin haziran aksamlari; derken bir gun uzaktan gordum seni.. saçların bana inat,başın herşeye meydan okuyarak işte yine aynı.. kalbimi acittin her zamanki gibi.. degistik saniyordum ve sen yine bilmiyordun. simdi bunu anlatsa sana birileri.. kimbilir ? ya da bos ver... bilme en iyisi... Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Archived
This topic is now archived and is closed to further replies.